Sözcü gazetesi yazarı Uğur Dündar, Bakan Mustafa Varank'ın konuşmasından yola çıkarak 90'lı yıllarda yaşadığı bir olayı bugünkü köşesinden anlattı.
Dündar'ın bugünkü yazısı şöyle:
Haber çok önemliydi.
Ama orman yangınlarının ağaçlar, evler, insanlar ve tüm canlılarla birlikte yüreklerimizi de yaktığı günlerde pek dikkat çekmedi.
CHP'nin gece gündüz demeden, neredeyse günün 24 saatinde çalışıp yetkililerin ve kamuoyunun dikkatlerini, halkın yaşadığı sorunlara çekmeye uğraşan Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, bir süre önce, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank'ın cevaplaması isteğiyle bir soru önergesi verdi.
Önerge “Yangın söndürme cihazlarının dolum ve bakım hizmetini veren iş yerleri” ile ilgiliydi.
Gürer bu kuruluşlara yapılan denetimlerin sonuçlarını soruyordu.
★★★
Bakan Varank'tan gelen cevap, haber niteliğindeydi.
Hem de vahim gerçekleri içeren haber!
Çünkü Bakan'ın açıklamasında “Bu firmaların denetimleri Bakanlığımızca 2019 ve 2020 yıllarında hem planlı olarak, hem de yansıyan münferit şikâyetler/ihbarlar üzerine gerçekleştirilmiş olup, toplam 601 adet denetimde ortalama yüzde 14'lük bir uygunsuzluk oranı tespit edilerek ilgililere toplam 254 bin 925 TL tutarında idari para kesilmiştir.
Yangın söndürme cihazlarıyla ilgili olarak da; 2019-2020 yıllarında toplam 1.326 adet denetim yapılmış olup ortalama yüzde 3.8'lik bir uygunsuzluk oranı tespit edilmiş ve ilgililere toplam 197 bin 156 TL tutarında idari para cezası kesilmiştir. Ayrıca 1.370 adet ürün toplatılmıştır” denildi.
Bakan Varank'ın cevabını okurken gerilere, ta 90”lı yılların başına gittim.
★★★
Günün birinde yangın söndürme tüpleriyle ilgili bir ihbar aldık. Sektörün içinde olduğunu söyleyen kişi, tüplere yangını söndürecek kimyasal maddeler yerine, kum ve kireç tozu konulduğunu öne sürüyor ve bunu kanıtlayacağını söylüyordu. Bunun üzerine İstanbul Teknik Üniversitesi uzmanlarıyla bir araştırma başlattık. Günler süren incelemeler sonucunda sarsıcı gerçeklere ulaştık.
Çünkü tüplerin çoğuna -ihbarı yapan kişinin iddia ettiği gibi- kireç tozu veya kum konuluyor, insanların mal ve canları tehlikeye atıldığı gibi, müthiş haksız kazançlar sağlanıyordu. O tarihlerde merdiven altı üretimin ağırlıkta olduğu sektöre yönelik ciddi bir denetim mekanizması da yoktu. Bu nedenle hem yangın söndürme tüpü aldığını zannederek kandırılan tüketiciler, hem de dürüst üreticiler büyük mağduriyet yaşıyorlardı.
★★★
Televizyonda haberimizin tanıtımlarının yayınlanmasıyla birlikte santralımızı kilitleyen tebrik telefonlarının yanı sıra, tehditler ve baskılar da yağmaya başladı.
Tehdit edenler bu yayını gerçekleştirmemiz halinde saldırıya uğrayacağımı, hatta bomba ile havaya uçurulacağımı söylüyorlardı.
Müthiş bir çıkar çarkına çomak soktuğumuzu anlamıştık.
Her zaman olduğu gibi, tehditlere pabuç bırakmadık ve haberi yayınladık.
★★★
İlgiyle izlenen yayından sonraki akşam, işten çıkıp Yeşilköy'de, International Hospital'ın çaprazındaki evime dönüyordum.
Apartmana yaklaştıkça sokaklarda kalabalıkların toplandığını ve polislerin park etmiş araçları uzaklaştırdığını fark ettim ama pek bir anlam veremedim.
Aracımdan inip, yürüyerek eve doğru ilerlemeye başladığımda, polisin biri “Geçmiş olsun Uğur Bey, evinizin önüne bomba konulmuş! O nedenle önlem alıyoruz” deyince telaşlandım.
Meğer oturduğum binanın önüne kocaman bir yangın söndürme tüpü bırakılmış ve bunun bomba olduğu ihbarı yapılmış!..
★★★
Neyse, geniş güvenlik önlemleri alındı, sokak insanlardan arındırıldı ve uzun bir halatın bir ucu tüpe, diğer ucu da ekip aracının tamponuna bağlandı. Herkes nefesini tutmuş, bombanın patlamasını bekliyordu. Derken araç aniden hareket etti ve bomba (!) tangur tungur sesler çıkararak sürüklenmeye başladı. Patlama olmayınca, bunun bomba süsü verilmiş boş bir yangın söndürme tüpünden ibaret olduğu anlaşıldı!..
Rahatlayan meraklılar evlerine dağıldı, sokaktaki hayat normal seyrini aldı…
★★★
O gece evde televizyon seyrederken kapım çalındı.
Baktım, apartman sakinleri topluca gelmişler.
Yönetici “Hepimize geçmiş olsun” dedikten sonra hemen konuya girdi:
“Uğur Bey, bizler sakin hayat yaşamak isteyen sıradan insanlarız. Bugün çok korktuk. Acaba dairenizi satıp başka bir yere taşınamaz mısınız?..”
Ne diyeceğimi şaşırmıştım.
Şaşkınlığımı ifade ettikten sonra “Doğrusu bana geçmiş olsun dileğinde bulunup, ‘Bu tehlikeleri bizim gerçekleri öğrenme hakkımıza hizmet etmek için göğüslüyorsunuz. Güç odaklarıyla mücadelenizde sonuna kadar yanınızdayız' diyeceğinizi düşünmüştüm. Beni hayal kırıklığına uğrattınız. Ama tek başıma kalsam bile doğru bildiğim yolda mücadeleye devam edeceğim” dedim.
★★★
Aradan 41 yıl geçtikten sonra görüyoruz ki, sektöre belli ölçüde çeki düzen verilmiş ama istenilen düzeye ulaşılamamış. Merdiven altı üretimler sonlandırılamamış.
Gözünü para hırsı bürümüş vicdansız üç kağıtçılar, yangın söndürme tüpü diye, içi kireç veya kum dolu boruları satmaya devam etmişler!..
Aman değerli okurlarım,
Yangın söndürme cihazı alırken çok dikkatli olun.
Paranızı, malınızı ve canınızı, en çok ihtiyacınız olan bir anda yangını söndürmek yerine, azdıracak sahte ürünlere bağlamayın!..