BIST 100 9.550 DOLAR 34,54 EURO 36,01 ALTIN 3.005,46
6° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Antibiyotik kullananlar dikkat: Büyük tehlike...

Antibiyotik kullananlar dikkat: Büyük tehlike...

Antibiyotik kullanımı dirençli mikropların daha da güçlenmesine neden oluyor. Artan antibiyotik direncinin kırmızı alarm verdiğine dikkat çeken uzmanlar bazı hastaların antibiyotik öncesi çağlardaki gibi birtakım basit bakteriyel enfeksiyonlarla bile olsa hayatını kaybedebildiğine işaret etti...

Pandemiden önce de Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri olan “antibiyotik direnci” pandemi ve deprem gibi afetlerin de etkisiyle yaygın ve gereksiz yere kullanımdan dolayı daha da tehlikeli hale geldi.

Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi ve KLİMİK Başkanı Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, antibiyotik direncinde Avrupa’da Yunanistan ile yarıştığımızı hatta şampiyon olduğumuzu kaydetti.

Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz “Dirençli patojenler (hastalık yapan etkenler) artıyor, eldeki antibiyotikler çalışmıyor; yeni antibiyotikler bulunmuyor. Dolayısıyla hastalar antibiyotik öncesi çağlardaki gibi birtakım bakteriyle enfeksiyonlardan, basit bakteriyel enfeksiyon bile olsa hayatını kaybedebiliyor” dedi.

“EN BASİT İDRAR YOLU ENFEKSİYONU HASTANEYE YATIRIYOR”

Gereksiz yere ve yaygın bir şekilde antibiyotik kullanımının, dirençli mikropların daha da güçlenmesine neden olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yavuz, şu an Türkiye’de bir numaralı enfeksiyon sorununun antibiyotik direnci olduğuna dikkat çekerek, şöyle konuştu:

“Bakteriler bu tarz direnç genlerini edinmek konusunda çok becerikliler. Hızla evrilebiliyorlar. Mobil genetik elemanlar dediğimiz birtakım maddeler edinerek, bir antibiyotiğe maruz kalırsa hızla ona direnç geliştirebiliyorlar.

Ölüme neden oluyor. Çünkü bu dirençli patojenlerin neden olduğu enfeksiyonlar yeterince tedavi edilemediği için, iyi tedavi edilemediği için, fazladan ölümlerle karşı karşıya kalıyoruz. Dirençli patojenler artıyor, eldeki antibiyotikler çalışmıyor; yeni antibiyotikler bulunmuyor.

Dolayısıyla hastalar antibiyotik öncesi çağlardaki gibi birtakım bakteriyle enfeksiyonlardan, basit bakteriyel enfeksiyon bile olsa hayatını kaybedebiliyor. Direnç oranları açısından baktığımız zaman Yunanistan ile yarışıyoruz.

Bazen de şampiyonuz maalesef. Şunun örneğini çok rahatlıkla verebilirim, özellikle idrar yolu enfeksiyonlarında ağızdan verilecek şekilde ilaç yazamıyoruz artık. Basit bir enfeksiyonda dahi hastayı hastaneye yatırarak, çok daha geniş spektrumlu antibiyotiklerle tedavi etmek zorunda kalıyoruz”

“ARTIK HİÇBİR İLAÇ YA DA TEDAVİ SEÇENEĞİ OLMAYAN MİKROPLAR VAR”

Dünyada da birçok ülkede bu sorunun yaşandığına işaret eden Prof. Dr. Yavuz, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Hiçbir ilaç veya tedavi seçeneği olmayan mikroplarla karşı karşıya kalıyoruz maalesef. Antibiyotik öncesi dönemlere dönüyoruz tehdidi gerçekleşmiş durumda. Sınırlı sayıdaki hastalar için söz konusu olsa dahi o insanlar için bu, kritik önem arz ediyor.

Antibiyotik direncine bağlı ölümler, bütün enfeksiyon hastalıklarına bağlı ölümlerden çok daha fazla gelişmiş ülkeler için Amerika için Avrupa için.

Yani antibiyotik direnci nedeniyle tedavi edilemeyip kaybedilen hastaların sayısı, tüberküloz, kızamık, pnömoni, hepsini üst üste koysanız dahi bundan fazlasına neden oluyor. Türkiye’de de antibiyotiklere dirençli patojenlerin neden olduğu hastalık yükü çok fazla.”

“ANTİBİYOTİKLER NE KADAR ÇOK KULLANILIRSA DİRENÇ O KADAR ARTAR”

Covid ve depremin birer afet olduğunu ve afet durumlarında akılcı antibiyotik kullanımı kurallarının uygulanamadığını da vurgulayan Prof. Dr. Yavuz, şunları kaydetti:

“Antibiyotik direncinin daha da yükselmesine neden olan durumlar yaşandı ikisinde de. Çünkü acil bir durumla mücadele ediyorsunuz ve hem hastane enfeksiyonu kontrol sürecini hem de akılcı antibiyotik kullanımı gibi bir durumu tam olarak uygulayamazsınız.

Antibiyotikler ne kadar çok kullanılırsa, direnç o kadar artar. O nedenle sadece gerekli olduğu durumlarda kullanmak dediğimiz akılcı antibiyotik uygulamalarının, tüm ülkede yoğun bir şekilde eğitim ve bilgilendirme kampanyalarının yapılması gerekiyor.

Buna bir kaynak ayrılmalı ki engellenebilsin. Aslında bu, tedavi için ayıracağınız kaynaktan çok daha düşük oluyor”

“NEZLE VEYA AKUT BRONŞİTE ANTİBİYOTİK YAZILMAZ”

Özellikle okulların açılmasıyla artan viral üst solunum enfeksiyonlarında gereksiz antibiyotik kullanımının daha da arttığını belirten Prof. Dr. Yavuz, şu uyarılarda bulundu:

“Çocukların en sık enfeksiyonu, üst solunum yolu enfeksiyonlarıdır. Bunların yüzde 90’ı viraldir ve virüslerde de antibiyotikler hiçbir işe yaramaz. Ya da mesela çocuklarda bronşit çok olur. Akut bronşit dediğimiz bir tablo.

Borinşitin de yüzde 90’Dan fazlası viraldir. Bronşitte de antibiyotik kullanılmaması gerekiyor. En gereksiz antibiyotik kullanımı bu iki tabloda oluyor. Nezle, diğer viral üst solunum yolu enfeksiyonları ve akut bronşit çocuklarda.

Burada en doğru kararı tabii ki doktor verecektir. Hastaların doktora baskı yapmama konusunda bilinçli olması gerekiyor. Hastalar da ısrarcı olabiliyorlar, ‘Benim çocuğum 2 haftadır öksürüyor, geçmedi, bir antibiyotik bile yazmadı’ diye doktora baskı uyguluyorlar.

Hekim de o hasta yoğunluğu arasında ve bu basıncın karşısında mecbur kalabiliyor. Polikliniklerdeki hasta yükünü düşündüğümüz zaman, çok zor hekimlerin bununla baş edebilmesi. Bir kere hastanelerde bu kadar yığılma olursa zaten akılcı hiçbir ilacın kullanımı söz konusu olamaz.”