BIST 100 9.627 DOLAR 35,20 EURO 36,65 ALTIN 2.956,90
11° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Ankara Barosu'ndan 'Sıla Şentürk' açıklaması: Herkesin sorumluluğu bulunmaktadır

Ankara Barosu'ndan 'Sıla Şentürk' açıklaması: Herkesin sorumluluğu bulunmaktadır

Ankara Barosu, Giresun Bulancak’ta babaannesine ait evde kalan Sıla Şentürk’ün Hüseyin Can Gökçek tarafından öldürülmesine ilişkin, “Çocuktan nişanlı olmaz, gelin olmaz, bu suça ortak olan herkes suçludur. Ölüm tehdidi altında olan bir çocuğu koruyamayan, gerekli önlemleri almayan, yasaları uygulamayan, ihmali bulunan herkesin sorumluluğu bulunmaktadır” açıklamasını yaptı.

Ankara Barosu, Giresun’un Bulancak ilçesinde, 16 yaşındaki Sıla Şentürk’ün Hüseyin Can Gökçek tarafından öldürülmesine ilişkin basın açıklaması yaptı. Sıla Şentürk’ün korunamamasında ihmali bulunan herkesin sorumluluğunun bulunduğunu belirten açıklama şöyle:

Kadına ve çocuğa karşı şiddetin önlenmesi kuruluş amacı olan ve bunun için her zaman mücadele veren Ankara Barosu Gelincik Merkezi olarak; bu kez savunmasız bir çocuğu yitirmenin çok büyük üzüntüsü içindeyiz. Sıla Şentürk, yaşıtları okula giderken, hayal kurarken, arkadaşlarıyla gezerken, eğlenirken şiddet gördüğü ve ölüm tehditleri alması sebebiyle devlet koruması altına alındı. Tüm toplumun gözünün önünde, 16 yaşında bir çocuk rızası dışında evlendirilmeye çalışılmış, istismara uğramış, devlet koruması altına alınmış, sevgi evinden ayrılarak ailesinin yanına dönmüş, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca uygulanan danışma tedbiri devam ederken, kendisini cinsel istismar uygulayan ve ‘nişanlanmak’ bahanesiyle şikayetinden vazgeçtiği Hüseyin Can Gökçek tarafından vahşice öldürülmüştür. Çocuktan nişanlı olmaz, gelin olmaz, bu suça ortak olan herkes suçludur.

'SİSTEMİN KADINI KORUMADIĞI, ÖNLEYİCİ VE KORUYUCU TEDBİRLERİN ETKİSİZ OLDUĞU BİR GERÇEKTİR'

Ölüm tehdidi altında olan bir çocuğu koruyamayan, gerekli önlemleri almayan, yasaları uygulamayan, ihmali bulunan herkesin sorumluluğu bulunmaktadır. Son bir yılda işlenen kadın cinayeti tablosuna baktığımızda durumun ne kadar vahim olduğunu görmekteyiz. Kadınlara yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin artması sistemde birçok yanlışın olduğunu bize göstermektedir. Yetkililerin şiddetle mücadelede başarı gösteremediği bir sonuç olarak apaçık karşımızdadır. Sistemin kadını korumadığı, önleyici ve koruyucu tedbirlerin etkisiz olduğu bir gerçektir. Bu nedenle devlet yetkililerinin çıkıp çok üzüldüklerini beyanlarını samimiyetsiz ve kifayetsiz buluyoruz.

'BU KADIN CİNAYETİ, YİNE TOPLUMSAL BİR YARAMIZ OLAN ÇOCUK EVLİLİĞİNİ ACI BİR ÖRNEKLE GÖZÜMÜZÜN ÖNÜNE GETİRMİŞTİR'

Bu kadın cinayeti, yine toplumsal bir yaramız olan çocuk evliliğini acı bir örnekle gözümüzün önüne getirmiştir. Çocukların evlendirilmesi, çeşitli kılıflar giydirilmiş olsa bile, çocuk işçiliği ve çocuk istismarıdır. Anayasanın bile üzerinde kabul ettiğimiz Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmelerine, özellikle çocuğun yüksek yararını, çocukların ihmal ve istismardan, zararlı geleneksel uygulamalardan korunmasını öngören Çocuk Hakları Sözleşmesi, Lanzarote Sözleşmesi( Çocukların Cinsel ve İstismar ve Sömürüye Karşı Korunması Avrupa Konseyi Sözleşmesi) ne açıkça aykırı olan uygulamalar ve politikalar uygulanmaya devam etmekte , bu konuda ileriye doğru atılması gereken adımlar varken, tersine doğru bir gidişi görünmektedir.

'ÇOCUK YAŞTA EVLİLİKLER HALEN ÇOK BÜYÜK BİR SORUNDUR'

Günümüzde evlilik yaşı giderek yükselse de Türkiye’de çocuk yaşta evlilikler halen çok büyük bir sorundur. Bu durum; kız çocuklarına yönelik cinsiyet kalıp yargılarını pekiştiren ve onların eğitimlerine engel olan, sağlıklarını tehlikeye atan ve onların şiddet ve yoksulluk riskine maruz bırakan toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir yansımasıdır. Çocukların çok erken yaşlarda evlendirilerek, ruhen ve sağlık açısından da büyük tehlikelerle karşı karşıya kalmasına sebep olan ve gelecek nesillere de olumsuz şekilde yansıyan bu evliliklerin ortadan kaldırılması hepimizin ortak mücadelesi olmak zorundadır.

'16-17 YAŞ GRUBUNDAKİ KIZ ÇOCUKLARININ YAKLAŞIK YÜZDE 88’İ KENDİLERİNDEN 4 İLA 33 YAŞ BÜYÜK ERKEKLERLE EVLENDİRİLDİ'

TÜİK istatistiklerine göre; 2020’de evliliklerin yüzde 2,4’ü kız çocukları ile yapıldı, her 100 kız çocuğundan 6-9’u ilkokula ilk okula gönderilmedi, 17 yaşın altında 8.271 kız çocuğu doğum yaptı, 5-17 yaş arası kız çocuklarının yüzde 2,6’sı bir işte çalıştı, güvenlik birimlerine ulaşan 77.831 olayın mağduru kız çocukları oldu. 16-17 yaş grubundaki kız çocuklarının yaklaşık yüzde 88’i kendilerinden 4 ila 33 yaş büyük erkeklerle evlendirildi. Bu istatistikler resmi evliliklerle ilgili bilgi vermekte olup nüfus idaresine bildirilmeyen resmi olmayan çocuk evlilikleri TÜİK kayıtlarına geçmemektedir.

'16 YAŞINDA SAVUNMASIZ BİR ÇOCUK ESKİ NİŞANLISI OLDUĞU İDDİA EDİLEN KİŞİ TARAFINDAN KATLEDİLDİ'

16 yaşında savunmasız bir çocuk eski nişanlısı olduğu iddia edilen kişi tarafından katledildi. Yine herkes çok üzgün, yine herkes çok öfkeli. Toplumda yerleşmiş kültürel kodlarla kız çocuklarımız kuşatılmakta, şiddet gördüğü ve istismara uğradığı erkekle evlendirilmeye çalışılmakta, çocuğun ayrı bir birey olmasın izin verilememekte, yeni bir hayat kurma hakkı tanınmamaktadır. Neticeten kız çocuklarının, kadınların var olma hakları ellerinden alınmak istenmektedir. Tezer Özlü’nün ‘Burası bizim değil, bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi’ dediği yerdeyiz. Kadınların, kız çocuklarının kendini güvende hissetmediği, her an öldürülme korkusu ile yalnız bırakıldığı yerdeyiz. Yine herkes çok üzgün, yine herkes çok öfkeli. Ancak biz bu üzüntü ifadelerini duymaktan çok sıkıldık. Bu ülkede var olan cezasızlık politikası birçok yeni kadın cinayetinin zeminini hazırlamakta. Çok temel bir hakkı savunuyoruz; yaşam hakkı… Kadınların, çocukların eşit ve özgürce yaşadığı bir dünyayı var edeceğiz.

Sıla Şentürk’ün öldürülmesi nedeniyle üzüntümüzü paylaşıyor, başta ailesine olmak üzere sevenlerine başsağlığı diliyor, katilin hak ettiği en ağır cezayı alması için gerekli hukuki desteği sağlayacağımızı, davanın takipçisi olacağımızı beyan ediyoruz.

Ankara Barosu Gelincik Merkezi olarak dün olduğu gibi bugün de kadına ve çocuğa yönelik şiddetin önlenmesi ve kadın cinayetlerinin durdurulması için mücadelemizi sürdüreceğimizi ve kamuoyuyla paylaşıyoruz.