Gündem Bilim Teknoloji Spor Dünya Ekonomi Siyaset Sağlık Eğitim Kültür Sanat Magazin Yaşam Reklam Künye Gizlilik Sözleşmesi İletişim
Yazılım ve Tasarım: Bilgin Pro © 2024KRT TV Tüm Hakları Saklıdır

Anıl Kurtuldu ile kültür sanat dünyasında bu hafta

Yazarlarımızdan Anıl Kurtuldu, kültür sanat dünyasında bu haftaki gelişmeleri sizin için derledi.

12. ULUSLARARASI SUÇ VE CEZA FİLM FESTİVALİ TÖRENLE BAŞLADI

Her yıl 'Adalet' temasıyla, düzenlenen Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali'nin 12'ncisi Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda gerçekleşen açılış töreniyle başladı. GAİN Medya ana sponsorluğunda düzenlenen festivalin açılış programını Pınar Altuğ Atacan ve Hakan Bilgin sundu. Festivalin 12'nci yılına gelene kadar bir çok konuyu gündeme getirdiklerini anlatan festival başkanı Adem Sözüer açılış konuşmasında şunları söyledi: "Adalet yolunda atılan adımların özel bir yolu var. Dünyanın neresinde antidemokratik, baskıcı rejim, popülist söylem varsa ilk önce kadın haklarına saldırıyor. Kadın haklarını sınırlamak istiyor ama başarılı olmuyor. Bu sınırlama sadece baskıcı rejimlerde değil demokratik olduğunu söyleyen ülkelerde, Batılı ülkelerde de oluyor. Buna karşı Afganistan’dan İran’a kadar kadınlar ve onları destekleyenler hayatlarını ortaya koyarak mücadele ediyorlar. Dünyanın her yerinden kadın hakları için kadınlar ön planda. Kadınlar, dünyanın her yerinde yalnızca kendileri için değil hakları ihlal edilen tüm insanlar için mücadele veriyor. Bu yılki konumuzun başlığı ‘eşitiz’. Biz eşitiz diyoruz. Dünyada bir dönüş sağlanacak -ki sağlanıyor-, bu kadınların mücadelesiyle sağlanacak.

"Festivalde her yıl İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde akademik program düzenleniyor. 'Eşitiz' teması ile bu yıl, eşitlik ve kadınının insan haklarına ilişkin çeşitli sorunlar; 10 ülkeden 80 katılımcı tarafından ele alınacak. İstanbul Üniversitesi Doktora Salonunda ve çeşitli sinema salonlarında ağırlığı yüz yüze 16 oturumun yan sıra, paneller ve öğrenci kulüplerinin film analizleri yaptığı forumlarla yürütülecek. Film festivalinde film programının yanı sıra farklı ülkelerden akademisyenlerin katılımıyla geniş bir akademik program gerçekleşecek. Törende "Sinema Onur Ödülü" Deniz Türkali tarafından Serra Yılmaz'a takdim edildi. Festival başkanı Adem Sözüer, kadın hakları savunuculuğu yapan Nazan Moroğlu'na ‘Akademik Onur Ödülü’nü verdi. ‘Sinemaya Katkı Ödülü', Mevlüt Koçak ve Sevin Okyay'a sunuldu. Sevin Okyay'a ödülünü Alin Taşçıyan, Mevlüt Koçak'a ödülünü ise Ece Dizdar verdi. Bu yıl film gösterimleri her yıl olduğu gibi Türk ve Dünya sinemasından seçilmiş, ana temaları adalet olan filmlerden oluşuyor. Sinemanın toplum için bir ayna olduğu düşüncesi ve adaletin bu aynadan yansımasının önemine olan inancı; her yıl katılan yenilikler, yeni filmler, yeni bölümler ve en önemlisi adalet ve sinema gönüllüleri bir araya gelecek. Törende film gösterim takvimi de katılımcılara sunuldu.

TÜRKİYE İŞ BANKASI MÜZESİ 15. YAŞINDA

14 Kasım 2007 tarihinde Türkiye İş Bankası’nın İstanbul, Eminönü’nde bulunan tarihi binasında ziyarete açılan Türkiye İş Bankası Müzesi 15. yılını kutluyor. Kalıcı sergisinin yanı sıra süreli sergileriyle, öğrencilere yönelik düzenlenen ücretsiz atölyeleriyle ziyaretçilerin yoğun ilgi gösterdiği Müze, açıldığı günden bu yana 2,1 milyonu aşkın ziyaretçiyi ağırladı. Müze bugünlerde Cumhuriyetimizin 100. yılında açacağı “Yaşasın Cumhuriyet! Atatürk Döneminde İktisadi Bağımsızlığın İlk Adımları” başlıklı sergisinin heyecanını yaşıyor.

OSMANLI DÖNEMİNDE MÜCEVHER VE ERMENİ KUYUMCULAR ŞEHİR VE KURUM TARİHİ ÇALIŞMALARIYLA TANINAN ARSEN YARMAN’IN OSMANLI DÖNEMİ MÜCEVHERCİLİĞİ VE ERMENİ KUYUMCULARIN KATKILARI HAKKINDAKİ YENİ KİTABI YAPI KREDİ YAYINLARI TARAFINDAN YAYIMLANDI

Osmanlı Döneminde Mücevher ve Ermeni Kuyumcular isimli, iki ciltlik bu geniş kapsamlı çalışma, kuyumculuk eserlerine dair zengin görsel malzemeye sahip. Çağlar boyunca ihtişamın ve zenginliğin sembolü olarak görülen mücevherlerin tarihin ve somut insan emeğinin bir ürünü olduğunu düşünmek kolay değil. Oysa tozun, toprağın içinden çıkarak usta ellerde mücevhere dönüşen değerli cevherler, bir saraya ya da malikâneye ulaşana dek pek çok insanın elinden geçer. Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Arsen Yarman’ın hazırladığı Osmanlı Döneminde Mücevher ve Ermeni Kuyumcular kitabı, hem kapsadığı uzun zaman süreci (14.-20. yüzyıl) hem de kullandığı arşiv ve kaynakların zenginliği sayesinde tozun toprağın içinden çıkan elmas ve altın gibi değerli cevherlerin sarraf ve kuyumcuların elinden geçerek Osmanlı sarayına, zenginlerin köşklerine kadar takip ettiği uzun yolu aydınlatıyor.Osmanlı mücevhercilik-kuyumculuğunu tarihi bir bütünlükte ele alan kitap, Osmanlı arşiv belgeleriyle görsel malzemeleri bu çerçeve içinde bütünleştiriyor.

Bu sayede Osmanlı’nın kendine özgü mücevhercilik-kuyumculuk üslubunun şekillenmesinde Ermenilerin oynadıkları önemli rolü arşiv belgeleri aracılığıyla takip edebilmeyi mümkün kılan çalışma, kuyumculuk zanaatının icra edilme koşullarını ayrıntılarıyla ele alıyor. Kitabını meşakkatli bir süreç sonunda hazırladığını vurgulayan Yarman, şunları söylüyor ve bu kitapla cevherin nereden geldiği, nerede işlendiği, mücevherin kimin tarafından ve nerede tasarlandığı, kimlerin bu tasarımları uyguladığı, ortaya çıkan mücevheri sarayda ve saray dışında kimlerin taktığı gibi konuları incelemeye çalıştık.”

“PROMESSE” ADLI KARMA SERGİ 22 KASIM’DA DECOLLAGE ART SPACE’TE ZİYARETE AÇILIYOR

Decollage Art Space sezonun ikinci sergisinde bir karma seçkiyi ağırlıyor. Emine Şenses,Melike Kılıç, Ömer Koçağ, Pelin Bayçelebi, Sayat Uşaklıgil ve Yağmur Yılan’ın eserlerindenoluşan, 22 Kasım’da izleyiciyle buluşacak olan “Promesse” (Vadetmek) adlı sergi, Serap Atala sergi danışmanlığı ve koordinatörlüğünde hayata geçiyor. Sergideki sanatçılardan Emine Şenses’in uzaktan bakıldığında yağlı boya resim etkisi gösteren kolajları, Melike Kılıç’ın çok katmanlı geleneksel kat’ı sanatından yola çıkarak yaptığı görsel hikâyeler, Ömer Koçağ’ın Rembrandt ve Goya gibi büyük ustalara çağdaş bir saygı niteliğindeki resimleri, Sayat Uşaklıgil’in zamansız ve mekânsız zıtlıkları, o anda donmuş kalmış gibi görünen nostaljik figürleri, Pelin Bayçelebi’nin doğanın mükemmel dengesinden aldığı ilhamla yaptığı resimler ve Yağmur Yılan’ın kadına ait duyguları dramatik bir yaklaşımla yeni bir gerçeklik yaratarak tuvaline aktarması bizi sanatçıları tanımaya, anlamaya ve araştırmaya davet ediyor. Günümüz Türk resminin ustalaşmış ve ustalaşma yolundaki genç kuşak sanatçılarını bir araya getiren sergi, umut teması etrafında şekilleniyor. Biçimsel ve kavramsal yaklaşımla ziyaretçileri düşündürmeyi ve sorgulamaya alan açmayı amaçlıyor. Çeşitli medyumları kullanan, sanat üretimine farklı açılardan bakan sanatçıların; çeşitli üslupların ve farklı eser boyutlarının beraberliği ile ritmi getiren gelenekten moderne, kâğıt malzemeden tuvale uzanan eserlerinden oluşuyor. “Promesse”, 9 Ocak tarihine dek Decollage Art Space’te ziyaret edilebilir.

REFİK ANADOL, IŞIK ENSTALASYONUYLA SUUDİ ARABİSTAN’IN RİYAD ŞEHRİNİ TEKNOLOJİ VE SANATLA AYDINLATTI

Riyad’da düzenlenen Noor Riyadh Işık ve Sanat Festivali, 40 ülkeden sanatçıları “Yeni Ufuklar Hayal Ediyoruz” teması altında birleştirdi. Festivalde en ilgi çeken sanatçılardan biri de Türkiye’den Refik Anadol oldu. Anadol’un çok kanallı sürükleyici enstalasyonu Machine Dreams: Space, 4 Şubat 2023’e kadar şehrin yeni geliştirilen yaratıcı bölgelerinden biri olan JAX District 39’te, From Spark to Spirit başlıklı sergide sanatseverlerin beğenisine sunulacak.Ziyaretçiler, Riyad’ın kaydedilmiş görsel izlenimlerine dayanan, makinenin neden olduğu ortak bir rüyayı gösteren, tavandan tabana ekranlara sahip bir odayla, işin içine girebiliyorlar. Anadol, çalışmalarını oluşturmak için sosyal medya platformlarından ve dijital görüntü arşivlerinden toplanan Riyad’ın halka açık fotoğrafları üzerinde üretken bir ağ modeli üretti. Bu çalışmada, makine öğrenimi yoluyla, şehrin veri evreni binden fazla gizli boyutta işleniyor. Anadol çalışmasıyla ilgili, “Sürükleyici bir ortamda inşa etmenin, bir makinenin zihnine adım atabileceğimiz bir ortam yarattığını” ifade ediyor. Işık, yaşadığımız çevreye dair görüşlerimizi etkileyip değiştiriyor Küratörlüğünü Neville Wakefield’ın ve yardımcı küratör Gaida Al Mogren’in yaptığı From Spark to Spirit, ışığın kendisinin bir değişim sinyali haline geldiği bir dünyayla ilişkimizi şekillendirmede oynadığı rolün izini sürüyor. Serginin bir yönü, bazı katılımcı sanatçıların teknolojinin ilerlemesini ve evrimini tasvir etmek için ışığı kullandığını ve ışığın yaşadığımız çevreye dair görüşlerimizi nasıl etkilediğini ve değiştirdiğini sergiliyor. Anadol’un çalışması, tanınmayan katmanları ortaya çıkarmak için insan bilincinin işbirlikçisi olarak makine zekasını kullanıyor. Ve sibernetik tesadüf yoluyla yeni bir sansasyonel özerklik biçimi sunuyor.

İlginizi Çekebilir
SONRAKİ HABER