Sağlık emekçileri 1-2 Ağustos’ta “özlük hakları, mali kayıplar, sağlıkta şiddettin önlenmesi” talepleriyle greve çıkıyor. Yarın başlanacak grev öncesi Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sağlık çalışanlarına bir mektup gönderdi. Bakan Koca, gönderdiği mektupta grev kararı alan emekçilere “sorumsuzluk” ifadesi kullandı.
Bakan mektupta “Beyaz Reform”dan bahsederek icraatlarını da sıraladı. Tele1'in haberine göre söz konusu mektup haberini servis eden Anadolu Ajansı, Bakan Koca’nın yaşam hakkını talep eden sağlıkçılar için kullandığı ‘sorumsuzluk’ ifadesini kırptı.
Sağlık emekçileri sorunlarının çözüme kavuşturulmamasını protesto amacıyla 1-2 Ağustos tarihlerinde iş bırakacak. 19 sendika ve 2 Aile Hekimliği Federasyonu’ndan oluşan Sağlık ve Sosyal Hizmet Birlik ve Dayanışma Platformu (SABİM) taleplerin karşılık bulmaması halinde eylem sürecinin devam edeceğini açıklamıştı.
İŞTE O MEKTUP
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın sağlık çalışanlarına gönderdiği mektup şu şekilde:
Size ve mesleklerine yürekten bağlı olduğuna inandığım tüm arkadaşlarıma selamlarımı, sevgilerimi sunuyorum. Sağlık meslek grubu mensuplarına medeniyetler tarihi boyunca gösterilen özel saygı, bunun bizlerde özsaygıya dönüşen karşılığı her zaman seçkinliği de yansıtır olmuştur. Saygıya değer olmayı, hiç kuşkusuz, saygıya değer bulma tamamlar ve ülkemizde hastalar ile sağlık çalışanları arasındaki ilişkinin özü, istisnalar dışında, budur. Selam ve sevgi ifadelerimi aynı zamanda halkımızın size yönelik bu duygularının ifadesi olarak kabul edin.
Büyük bir sağlık savaşımı verdiğimiz günlerin ertesinden başlayarak, sağlık meslek grubu mensuplarına tüm yönleriyle daha yüksek bir saygınlık kazandırma, çalışma şartlarını her bakımdan iyileştirme kararlılığı içindeyiz. Bu amaçla, planlı, sonuç alıcı bir şekilde mevcut tüm imkânları harekete geçirmeye, yeni imkânlar oluşturmaya çalıştık. Üzerinden yaklaşık iki yıl geçen o günlerde, hatırlarsanız, sizlere, “Biraz sabır” demiştim. Dönüp baktığınızda, bu beklentimin içerdiği vaatler konusunda, şimdi yanılmışlık duygusu içinde olanınız var mı? Sabrınızın ardından, devletimizin ürettiği radikal çözümler ve köklü değişimler geldi. Bunların toplamına Beyaz Reform diyoruz.
Bu kapsamda yapılan çalışmaların içeriği bakanlığımızda Beyaz Reform adıyla hayli hacimli bir kitaba dönüştürülmüş durumda. Kitap, hedeflerden değil, sonuçlardan oluşuyor. Kitabın bir özetini veremeyeceğimize göre, bazı soruların yardımıyla birkaç başlığımızı hatırlayalım:
Hekimlerin eline geçen aylık toplam miktarın şu anki düzeylere gelebileceğini acaba kaç kişi öngörebilmişti? “Altı yıla karşılık 1 yıl yıpranma tazminatı” kazanımını, 5510 sayılı yasanın zorunlu kıldığı prim esaslı emekliliğin hekim ve diş hekimlerini kapsar olmaktan çıkacağını içimizden acaba kaç kişi hayal edebilmişti? Mahsuplaşma sisteminin bir istisna bırakmadan kaldırılacağını, her emeğin karşılık bulması esaslı bir teşvik ödeme sisteminin uygulamaya geçeceğini acaba kaçımız tasavvur edebiliyordu? İntörn doktorlarla diş hekimliği son sınıf öğrencilerine tam asgari ücret ödenmesi ancak iyi niyetli bir plan gibi görülmüyor muydu? Dünyada örneği bulunmayan, sağlık çalışanları için adeta “mesleki kalkan” işlevi görecek güçte bir Malpraktis yasası umuluyor muydu? Şiddet suçu karşısında başka hiçbir meslek grubunun sahip olamadığı yasal düzenlemelere sahip olacağımız, sağlıkta şiddet suçunun Katalog Suçlar kapsamına alınabileceği düşünülüyor muydu? Uygulamada sorunlarımız olduğu kesinlikle doğru, fakat sağlıkta şiddet suçlarına 10 yılları bulan cezalar verildiğine ilk kez tanık oluyoruz. Düzenlemelerin tam olarak yerleşmemiş olmasına bağlı sorunlara karşı ise bilmenizi isterim ki gerekli tutumu alıyoruz. Konu başlıklarımıza bir örnek daha vereyim: Aşırı nöbet yükünün, gayriinsani olması sebebi ile son bulacağını, bu durumu “şiddet” olgusu kapsamında ele aldığımızı söylediğimizde tasarımızı pek de inandırıcı bulmayanlar sizce az mıydı? Hekim odalarına birer tıbbi sekreter atanması, sayınınsa 32 bine kadar varabileceği hayal kapsamında bir beklenti değil miydi? Bu “bir kitap” dolusu gelişmelerin sayılmasına ihtiyacımız bulunmuyor. Unutan, yeri gelince hatırlıyor olmalı.
Sorunları birlikte ele aldığımız, akılcı bir bekleyiş sürecininse bizlere güç verdiği ilk reform döneminde önemi inkâr edilemez sonuçlar aldık. Fakat hayata bağlı olarak, problemlerimiz de dinamiktir. Ne problemlerin tamamı aynı anda çözülebilir ne de “mükemmel ve eskimez türden çözüm” üretilebilir. Yanılıyor muyum?
Biliyoruz ki, halen devam eden, büyüme eğiliminde olan veya belirginleşmesi muhtemel sorunlarımız var. Tamamıyla olgunlaşmamış çözümleri paylaşmamış olmamızı anlayışla karşılayın. Nöbet ücretlerinin adil bir düzeye çıkması gerekiyor. Sağlık çalışanlarının taban ödemesinin artırılması şart. Teşvikte tavana takılan arkadaşlarımızın önündeki sorun ivedi çözüm istiyor. Artan maliyetler karşısında aile hekimlerimizin cari harcamaları önemli bir meselemiz. Sn. Cumhurbaşkanımızın sözünü verdiği, sağlık çalışanlarına yapılmakta olan sabit ödemenin emekliliğe sayılması konusunda da üzerimizde çok önemli bir görev var. Enflasyon gerçeğine karşı bütün sağlık çalışanlarımızı korumak amacıyla, ilgili taraflarla çalışmalarımız devam ediyor. Tek tek tüm konuları sıralamaya, açmaya imkân yok. Fakat her birimizi ve kamuoyunu yakından ilgilendiren şiddet sorunumuz karşısında gelinen nokta için bir açıklama yapmak boynumun borcudur:
Hastanelerimizde güvenli çalışma ortamları oluşturma konusunda kararlıyız. Yapılan yasal düzenlemelerle yetinemeyeceğimizi birçok kez belirttim. Sağlıkta şiddet gibi çok yönlü bir sorunda, hukuk, çözüm bileşenlerinin sadece bir parçasıdır. Artık tamamlama aşamasında olduğumuz “Sağlıkta Şiddete Karşı Eylem Planı” çalışmamızı yakında uygulama sürecine koyacağız. Uygulama öncesinde sizlerin de geliştirici düşüncelerini almayı arzu ediyorum. Bu vesile ile vermek istediğim iki önemli haber var: Beyaz Kod sisteminin bir alt aşaması olacak ve muhtemel bir riske karşı devreye girmeye hazır, polis karakoluyla irtibat halinde çalışacak yeni bir sistemin yazılımı tamamlanmak üzeredir. Öte yandan, polis ve güvenlik görevlisi sayısı da yakında artırılacak. (Bu paragrafta değindiğim konular için size ayrıca yazacağım.)
Tüm sorunlara karşı başarıya ulaşmamız için, bizim kararlılığımızın sizin desteğiniz ile bütünleşmesi gerekiyor. Ayrıca şunu da dikkate almakta yarar var: Camia içinde uyum, kazanımların korunmasında önemli bir gerekliliktir. Haklı yanlarına rağmen yöntemiyle, dile getiriliş biçimi ve yeriyle kamusal atmosferde endişeye neden olacak bazı talepler, bu taleplerin anlamını devalüe eder: “Çare” olan sağlık çalışanının, sorunlarına, herkesin yararına olacak çözümleri ararken başvuracağı yol, onun saygınlığı ile de örtüşmelidir.
Ülkemizin sağlık sistemi her profesyoneline ihtiyaç hisseden, bir kişinin boşluğunun diğer çalışanlar ve hastalarca hissedileceği bir sistemdir. Bu işleyişe karşı sorumsuzluk anlamına gelecek, hizmetimize zarar verici yönler içerebilecek tutum ve sistematik davranışların, ne bizce, ne de toplumca kabul edilir bulunması da mümkün değildir. Sağlık meslek grupları için yapılan iyileştirmelerin az çok farkında olunduğu için, kendini “sokak” yoluyla ifade eden taleplerin “yerinde” bulunmayacağı kanısındayım. Ve bu hatırlatmaları yapmaktan dolayı açıkçası üzüntü içindeyim. Hepimizin ortak yararlarını, sağlık hizmetinde düzenle sürekliliği esas alan kurallarımıza ise zaten bilindikleri için değinmiyorum. Kazanımların sorumlulukları artırdığı da zaten açıktır.
“Peki, haklarımızı kiminle, nerede, nasıl arayacağız?” Üzerinde yeniden düşünülecek konu budur. Bu dostane mektup, size doğru kişinin Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanı, doğru yerin Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı, doğru yöntemin “iletişim” ve çözüm üretimine işte bu eksende şahsen katılım olduğu mesajını versin istiyorum. Daha önce de uygulayıp başarılı olduğumuz çalışma şekli budur. Yapılması gereken, yine aynı şeydir. Dönemsel haletiruhiyemizin, sorun çözme amacı yerine başka amaçlar güttüğünden pek emin olamayacağımız taraflarca fırsat bilinmesine izin vermemeliyiz.
Sağlık meslek mensuplarının dayanışma ve ortak yarar üretme amaçlı organizasyonlar oluşturması tartışma kabul etmeyecek bir konu. Fakat her zaman şunu da düşünmekten yanayım. Örneğin, maden ocağı işçisinin örgütlü bir aksiyonu kömür üretimini aksatma üzerinden gerçekleşir. Hizmet verilen alan insan sağlığı olduğunda bu formüldeki “araç” hastadır. Hasta mağduriyetinin araç olarak kullanılmasını bizler, doktor ve sağlık çalışanı tasavvurumuzla asla bağdaştıramayız. Bu durumun; mesleğimizin düşüşünden şikâyet edilen itibarını iyice tehlikeye attığını, sağlık alanındaki örgütlü yapılarınsa bizimle kan uyuşmazlığı gösteren yöntemler yerine bambaşka bir yaklaşıma ihtiyacı olduğunu kabul etmeliyiz. Kaynağı “yeni” düşünceler olan çözümler, başka alanlara ait, eski şemalardan uyarlanmış çözümlerden kat kat fazla yararlıdır. Ve camiamızın sorunlarına karşı özgün zekâların parlayışlarına her zamankinden çok ihtiyacımız var.
Değerli çalışma arkadaşım,
Bir sorundan etkilenen herkes çözümün de parçası olma hakkına sahiptir. Üstesinden hep birlikte gelme kararlılığı gösterdiğimiz hiçbir sorunun olduğu gibi kalacağına ihtimal bile vermeyelim. Bakanlığımın ilk döneminde yaptığımız gibi, konuların sahipleri olarak yine, içinizden farklı yaklaşımlara sahip arkadaşlarla planlayıp, yüz yüze görüşelim. Sorundan “yeni sorun” üretmeyi kazanım hanesinde görme yanılgısına düşenleri dikkatle uyaralım.
Beyaz Reform’un ilk döneminde elde ettiğimiz kazanımlar ortada ve sağlık çalışanları kadar hastaların da yararınadır. Bu ikili “yarar” ilkesiyle yolumuza devam etmeliyiz. İlkemize zıt düşecek algıların oluşmasındansa kaçınmalıyız. Şimdi odaklanmamız gereken konu, Beyaz Reform’un ikinci dönemidir. İkinci “Beyaz Reform” döneminin başlamış olduğu haberini her birinizle paylaşıyorum.
Sağlık sistemimiz ve sağlık çalışanlarımız için atılacak yeni adımların heyecanı ile sizlere çalışmalarınızda başarılar, insan hayatındaki yerinizi bilmenin mutluluğu ile dolu günler diliyorum. Yakında tekrar görüşmek üzere.
Selam ve saygılar.