TBMM’de düzenlediği basın toplantısında “Demokrasiye Geçiş Planı” teklifini açıklayan Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, "AKP’nin anayasa değişikliği anlayışı, iktidarının değişmesini zorlaştıracak tedbirlerden ibarettir. AKP’nin yapması gereken evvela yeni bir anayasa değil yeni bir anlayıştır" dedi.
Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, milletvekilleriyle birlikte TBMM’de düzenlediği basın toplantısında partinin “Demokrasiye Geçiş Planı” teklifini açıkladı.
Uysal'ın yaptığı açıklamalar şöyle:
"Demokrat Parti 10 Ocak 1947 tarihinde gerçekleştirilen 1. Olağan Büyük Kongresi’nde yayımladığı 'Hürriyet Misakı'nın 4. Maddesi’nde ‘Parti başkanlığı ile devlet başkanlığının ayrılması’ gerektiğini beyan etmiştir. Bu beyanı 'demokratik' bir düstur olarak benimseyen partimiz, bugün ülkemizde 'Kuvvetler Ayrılığı' ilkesini yok eden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve benzer anlayışlara büyük bir öngörü ile 77 yıl önceden 'hayır' dediği gibi bugün de yine ‘hayır’ demektedir.
“Toplumsal uzlaşma ile düzenlenmesi gerekir”
Anayasanın toplumsal bir sözleşme olduğu düşünüldüğünde, bu sözleşmenin toplumsal uzlaşma ile düzenlenmesi gerektiği açıktır. Ancak AKP, yakın zamanda eğitim müfredatında yaptığı değişiklikte olduğu gibi değişikliği yaptıktan sonra ‘öneri ve görüş’ beklemekte, onu da yasak savma kabilinden ifa etmektedir. Anayasa değişikliği sürecinde siyasi partilerin, sivil toplum örgütleri ve meslek birliklerinin katılımı sağlanması son derece önemlidir. Toplumun tüm kesimlerinin hazırlanmasına katıldığı bir anayasa toplum ihtiyaçlarını karşılayacaktır. Yeniden yapılacak bir anayasanın temelleri insan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokrasi olmalıdır. Başka bir ifadeyle, 'Hukukun üstünlüğünü esas alan, demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işlediği ve temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı yepyeni bir anayasa sahiden memleketimizin ihtiyacıdır.' Ancak ayinesi iştir kişinin; AKP, 2002’den beri sözlü olarak 82 Anayasasını eleştirmiş, gerekli çoğunluğa sahipken bile darbe anayasasının ancak kendi aleyhine kısımlarını değiştirmiştir. Bu açıdan bakılırsa bugünkü Anayasa aslında 12 Eylül askeri darbesinin değil, AKP’nin ürünüdür.
AKP iktidarı 2002-2021 yılları arasında 177 maddelik anayasamızda 30’u aynı maddelerde olmak üzere toplamda 134 değişiklik yapmıştır. AKP’nin anayasa değişikliği anlayışı, iktidarının değişmesini zorlaştıracak tedbirlerden ibarettir. Dahası bu derece kanun dışılaşmış, yasa, anayasa tanımayan, canı istediğinde anayasa çiğneyebilen bir iktidarın yapacağı anayasanın bugüne dek olduğu gibi, ‘anayasa’ tanımının karşılığındaki gibi ‘devleti sınırlayacak’ vasfı yerine iktidar karşısındaki tüm erkleri sınırlayacak mahiyette olacağı aşikârdır. Anayasalar vatandaşların haklarını, hukuklarını, mülkiyetlerini keyfiyete karşı korumakla mükelleftir. Bugün ise AKP anayasanın amir hükümlerinin uygulanıp uygulanmadığını denetleyen ve çiğnenmesi karşısında 'dur' diyen bir kurumun, en yetkili olan AYM’nin bile kararlarını tanımamaktadır. AKP’nin yapması gereken evvela yeni bir anayasa değil yeni bir anlayıştır.
Demokrat Parti olarak AKP’nin gerçekten ve samimi bir şekilde sivil, demokratik, adil ve yeni bir anayasa gayreti varsa hayata geçirilmesi gerektiğini düşündüğümüz ilk etapta 'Demokrasiye Geçiş Planı' teklifimizi duyurmak istiyoruz:
Devlet Başkanlığı ile Parti Başkanlığı birbirinden ayrılmalıdır.
Yargı bağımsızlığını sağlayacak ilk adım olarak HSK’nın yapısı ve üyelerinin seçimi değiştirilmeli, yargı siyasetin etki ve denetiminden çıkarılmalıdır.
Gazi Meclisimizin millet adına ifa ettiği 'Bütçe Hakkı' Meclis'e iade edilmelidir. Bütçe, milletimizin temsilcileri tarafından, onların rıza ve iradesine uygun bir biçimde yapılmalıdır.
Siyasi Partiler Kanunu en hızlı şekilde değiştirilmelidir. Temsilde Adaletin bir gereği olarak; seçim barajı kaldırılmalı, siyasi parti genel başkanlarının makam odalarını 'seçim bölgesi' haline getiren, millet iradesini sakatlayan aday belirleme süreci değişmeli ve ön seçim şartı getirilmelidir. Denetim ve temsil ilişkisinin kuvvetlenmesi için 'daraltılmış bölge' seçim sistemi uygulanmalı, her seçim bölgesinde milletvekili sayısının iki katı kadar aday belirlenerek tercih sistemine geçilmelidir.
TRT, Anadolu Ajansı, Basın İlan Kurumu ve RTÜK özerkleştirilmelidir. Yönetimleri, TBMM’de grubu bulunan siyasi partiler tarafından eşit bir şekilde belirlenmelidir.
Siyasetin finansmanının şeffaflığı ve denetimi sağlanmalıdır."