KRT’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayları ile yaptığı özel röportaj serisi devam ediyor. Sorularımızı yanıtlayan Saadet Partisi Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Cafer Güneş, Ankara ve Ankaralılara yönelik hedeflerini anlattı.
-Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı yönetmek için zorlu bir yarışta aday oldunuz. 31 Mart seçim gecesinin sonunda zaferle ayrılıp başkanlık koltuğuna oturduğunuz da yapacağınız ilk şey nedir?
Öncelikle siyasette kullanılan dili değiştireceğiz. Partiler birbirlerinin rakipleridir, düşmanı değildir. Üslubumuzu seviyeli tutup diğer partilerle münasebetimizi bu şekilde devam ettireceğiz. Vatandaşlarımızın hiç endişesi olmasın. Dünya iki parti üzerine kurulmuş değil. Herkesle irtibat kuracağız, kutuplaştırıcı dile son vereceğiz, emaneti ehline vereceğiz. Seçim dönemlerinde; ‘Binali Yıldırım mı diyeceksiniz, Sisi mi diyeceksiniz?’ naralarını duyduk.
‘Esenyurt düşerse Mekke düşer’ gibi bir vahamete şahit olduk. Ve en son maalesef Gazze’deki canı burnunda insanlar malzeme yapıldı. ‘31 Mart'ta İstanbul’u alırsak Gazze'deki mazlumlar sevinecek’ dendi. Bu düşmanlaştırıcı, kutuplaştırıcı, hedef gösteren dili doğru bulmuyoruz.
Biz, şehrin bütün potansiyelini harekete geçiren, yıkmadan yapan, adil bölüşümden yana, kardeşliği temel ilke edinen, ötekileştirmeyen, yaparken farklı fikirlere açık olan bir yönetim anlayışı sunacağız. Hakkı üstün tutmanın ve maneviyatçı olmanın izzetine ve güvenilirliğine inanıyoruz. Her bir vatandaşın karar alma süreçlerine dahil olduğu katılımcı belediyecilik ile yöneteceğiz.
-Ankara’nın acil ve en öncelikle çözülmesi gereken sorunu nedir? Buna yönelik çözümünüz nedir?
Ankara’nın sorunlarını sıralarsak en önemli iki büyük sorunu var. Ulaşım ve su sorunu. Sonrasında ise sırayla; konut fiyatlarındaki artış ve barınma, düzensiz göç ve mülteciler, son olarak da çöküntü bölgeleri, kentsel dönüşüm ve depreme hazırlık.
Ankara’nın sorunlarını önümüze koyduk. Üniversitelerimizden hakim oldukları konulara göre istifade edeceğiz. Çözümleri üretirken merhametli ve adil olacağız. Hesap verebilir bir politika izleyeceğiz.
Herkesin kendisini 24 saat güvende hissettiği bir Ankara için yola çıkıyoruz. Günlük hayatın ucuz insan hayatının pahalı olduğu bir Başkentin hayalini kuruyoruz. Projelerimiz ve çözüm önerilerimiz hazır, bunlara daha detaylı değineceğim.
-Mevcut ABB yönetiminin Ankara’ya yönelik gerçekleştirdiği ve sizin de desteklediğiniz bir projesi oldu mu? Eksik kaldığı alanlar ise nedir?
Öğrenci, çiftçi ve ev hanımlarına yapılan sosyal yardımlar ile BAKAP Tarım Kampüsünü destekliyorum. Yapılan hizmetleri devam ettirmek bizim boynumuzun borcu. 2019’daki vaatlerinin çok azını yapabilmiştir. Yaptıkları var, yapamadıkları var. Merkezi yönetim de, belediye meclisi de önüne engel oluyor. Bunlar doğru şeyler değil. Ama iddiamız şu; daha iyisini yaparız.
Vatandaş denetimi her zaman eksik kalıyor. Tecrübemiz gösterdi ki, bir Belediye Başkanı seçildiğinde elindeki parayı, zamanı ve personeli iyi yönetecek. Geçmişte Milli Görüş belediyelerinde toplantılar yaparak kendimizi denetime açıyorduk. Belediye bütçesini ve yaptığımız işleri 45 günde bir, halkın ve yöneticilerin katıldığı, ‘seçtiklerini denetle’ projemizle halkın denetimine açacağız. Şimdi elektronik ortamda da olacak. Herkes cep telefonunda rahatlıkla, belediye parayı nereden almış, nereye vermiş, hangi şartlarda vermiş görecek.
-Türkiye Cumhuriyeti’nin birinci yüzyılını geride bırakıp ikinci yüzyılını yaşadığımız günlerin başlangıcındayız. Siz de bu dönemde Cumhuriyetin kurulduğu Başkent Ankara’yı yönetmeye talipsiniz. Eğer seçilirseniz 100’üncü yıla uygun Ankara’ya özel projeleriniz neler olacak? Sosyal, kültürel, tarihi ve turistik açıdan nasıl bir yaklaşım içinden olacaksınız?
Sıhhiye’deki adliye binasını yıkıp uluslararası yarışma açarak Osmanlı’dan Cumhuriyet’e tarihsel sürekliliğe vurgu yaparak Anadolu’yu ve 100 yılı hikâye eden Anadolu Kültür Bahçesi ile Müze, Kültür ve Sergi Sarayı inşa edeceğiz. CSO, Cer Modern ve Ankara Gar ise yaya sistemi ile birleştirilerek kültür adasına dönüştürülecek. Ülkemizin 2. Yüzyılına özel 2024 yılını ‘Ankara Kültür Rotası Yılı’ ilan edeceğiz.
Yaşayan Ankara hedefi ile her yaş grubuna ve her görüşten, her kesimden insanlara hitap eden ve bütün insanların kamusal alana dahil edildiği sosyal ve kültürel faaliyet çeşitliliğini sağlamak temel anlayışımız olacaktır. Planlanan sosyal, kültür ve sanat faaliyetlerinin Ankara'da yaşayan herkes tarafından erişilebilir ve her bütçeye uygun olması için çalışacağız.
-Ankara, hem kendi hem de çevresi açısından geniş tarım arazilerine sahip bir şehir. Bu anlamıyla Ankara’yı tarım alanında kendine yetecek bir şehre kavuşturmak için projeleriniz var mı?
Ankara, tarih boyunca bereketli toprakları, geniş meraları ve çalışkan çiftçileriyle Anadolu'nun tarım merkezlerinden biri olmuştur. Biz, bu zengin mirası daha da ileriye taşıyacak, çiftçilerimizin yüzünü güldüreceğiz ve ‘Kırsal Mahalleler’ artık yaşamak için cazip hale gelecek.
Ankara tarımsal ürünler açısından ihtisas bölgelerine ayıracak; örgütlü kooperatif sistemi ile üretici, dağıtıcı ve yerel yönetimlerin işbirliği içinde çalışmasını temin ederek hayvancılığı destekleyecek ve tarımsal sanayiyi geliştirecek projelerimizle Ankara'yı tarımın ve hayvancılığın başkenti yapacağız.
Ankara’yı ve Ankaralıyı Kalkındırma politikamız üretim öncelikli olup, yerel yönetim anlayışımızı da bu doğrultuda şekillendireceğiz. Kırdan kente zorunlu göçü engelleyecek yerelden kalkınma modelini üreteceğiz. Bu bağlamda, kırsal alanda tarım ve hayvancılığın örgütlü kooperatif sistemi ile üretici, dağıtıcı ve yerel yönetimle beraber işbirliği içinde çalışmasını sağlayacağız.
Tarım nüfusunu gençleştirmek için tarım akademisi kuracağız. Çiftçilerimizi dünyanın takip ettiği rol modeller haline getireceğiz. Yerel üreticilerimizin ürünlerini değerlendirebilecekleri, işleyebilecekleri ve paketleyebilecekleri tesislerle, Ankara'yı bir tarımsal sanayi merkezine dönüştüreceğiz.
Yine köyüne geri dönmek isteyen genç çiftçilerimiz için 5 adet damızlık büyükbaş dişi hayvan ya da 20 adet damızlık küçükbaş dişi hayvan, bedelsiz olarak verilecek. İlk 2 sene üretici kendisini toparlayana kadar herhangi bir ödeme yapmayacak, 3. 4. ve 5. senelerde büyükbaş için 2’şer adet, küçükbaş için 5’er adet yavrusu alınarak, sisteme dahil edilecek. Bu sayede sürdürülebilir bir destekleme modeli sağlanmış olacak.
-Gün geçtikçe yoğunluğu artan Ankara trafiğine yönelik çözümleriniz nedir? Ulaşımın en önemli ağı olan metro hatları ile ilgili projeleriniz nelerdir?
Geçmişte fazla sorun olmayan ulaşım altyapısı artık mevcut talebi karşılayamamaktadır. Sinyalizasyon ve kavşak projeleri hayata geçirilecek. Kızılay ve Ulus yayalaştırılarak, sadece toplu taşımaya açık hale getirilecek. Ankara'da toplu ulaşım ağını, raylı sistem gibi ekolojik ve bütçe dostu taşımanın yaygınlaştırılması ile güçlendireceğiz. Toplu ulaşım alternatiflerini ve ulaşım hatlarını çoğaltacak ve çeşitlendireceğiz.
Ankara için kritik güzergâhlar için mutlaka aktarmasız ulaşımı getirecek, en kısa zamanda ve en konforlu ulaşımın sağlanabilmesini önceliğimiz yapacağız. Şehir Hastaneleri ve Üniversiteler gibi büyük yerleşke içlerinde ring otobüsleri ücretsiz hale getireceğiz. Her alanda olduğu gibi ulaşımda da hak temelli bir yaklaşımı benimseyeceğiz. Bu bağlamda yaya hakları, çocuk hakları, kadın hakları ve engelli hakları çerçevesinde bir ulaşım politikası oluşturacak, denetim ve yaptırımlarla da takipçisi olacağız.
Raylı Sistemler ile ilgili ise; projesi yapımı devam eden hatları tamamlayacağız. Bunun yanında planladığımız 4 yeni hat var. Ancak dikkat çekmek istediğimiz nokta bu hatlardan 3 tanesi Başkentray’ı diğer metro hatlarını dolaşarak dik kesen toplama yani ring hattı. Bu çevre metro hatlarını yaparak yoğunluğu dağıtacak, Kızılay’a mecbur bırakmayacağız.
Bugün bütün yollar Kızılay – Ulus eksenine çıkıyor, bütün metrolar Kızılay’a bağlanıyor. Yarın Havalimanı hattı açılacak. Havalimanından metroya binen bir vatandaş neden diğer metrolara geçmek için Kızılay’a gelmek zorunda kalsın. Kızılay artık doydu bu yükü kaldırmıyor. Tam 4 tane hat Kızılay’a bağlanıyor. Daha da bağlanabilir ancak yükü hafifletecek olan tüm dünya örneklerinde olduğu gibi bu hatların çevresini dolaşan 2. 3. ringlerin – toplama hatlarının da oluşturularak yoğunluğun dağıtılmasıdır.
Ancak şu ana kadar yapılan ve planlanan projeler ile diğer adayların vaat ettikleri raylı sistem projelerine bakıldığında hepsinin dıştan merkeze doğru olduğunu ve tek merkezden aktarım planlandığını üzülerek görüyoruz. Yine bütüncül projeler yerine, 3-5 km gibi kısa ve sorun haline geldikten sonra düşünülmüş, diğer metrolara eklemlenmiş, parça paça hatların maalesef proje olarak halka sunulduğunu görüyoruz.
Biz merkeze yönelen hatlarla birlikte, bu hatların çevre istasyonlarını dolaşan ring metrolarının yapılarak yoğunluğun dağıtılması ve yeni transfer noktalarının oluşturulmasını ulaşım ve metro konusuna yaklaşımımızın merkezine alarak Ankara’da her noktadan her noktaya rahatça gidilebileceğini ortaya koyuyoruz.
-Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2024 yılını ‘Emekliler Yılı’ olarak ilan etti. Ankara, 1 milyondan fazla emekli ile en çok emekli nüfusuna sahip ikinci il. Siz de başkanlığınızda emeklilere yönelik hayata geçirmek istediğiniz projelere sahip misiniz? Varsa bu projeleriniz nelerdir?
Çölde devesiyle giden biri susuzluktan ölmekte olan bir adama rastlar. Adam bir yudum su vermesi için yalvarır. Tam su verecekken devedeki adamı iter devesine binip kaçar. Adam çaresizce arkasından seslenir: ‘Yaptığını kimseye anlatma! İnsanlar çölde susuz kalan birine yardım etmezler!’ Şimdi maalesef diğer adaylardan, özellikle iktidar partisinin adayından öyle vaatler duyuyoruz ki, artık emekliler bize de, diğer siyasetçilerin söylediklerine de inanmayacaklar. Emekliye 5 bin TL vereceğim demek, belediyenin işi midir, merkezi hükümetin mi? Ankara eyalet oldu da bizim mi haberimiz yok? O zaman ilçe belediyesinin mazbatası elinde, şu anda vermenize engel mi var? Veremezler çünkü dertleri emekliler değil, sandık. Aslında bunu söylemekle iktidarın emekliden esirgediği refahı ve acizliği itiraf edip, hükümeti eleştirmiş olmuyorlar mı?
Öncelikle popülist vaatlerde bulunmayacağız, emeklilerimizi oy için kandırmayacağız. Merkezi hükümetin acizliklerini yerel seçim malzemesi yapmayacağız. Bakın Türkiye, ‘Küresel Emeklilik Endeksi’nde gelir açısından 44 ülke içinde yüzde 36 puanla sondan bir önceki sırada yer aldı, yalnızca Hindistan bu sıralamada yüzde 10 ile Türkiye'den daha düşük bir puan aldı. Aynı zamanda raporda, Türkiye'deki emeklilik yaşam kalitesinin Cumhurbaşkanlığı sistemi getirildikten sonra önemli ölçüde düştüğü, 2017 ve 2018 yıllarında Türkiye, emeklilik için uygun ülkeler arasında gösterilirken, son dönemde uygulanan ekonomi politikaları ve emeklilerin azalan satın alma gücü nedeniyle listenin alt sıralarına gerilediği görülüyor. İstediğiniz vaatte bulunun, yardım adı altında vereceğiniz hiçbir parayla emeklilerin yaşam kalitesini artıramıyorsunuz. Mızrak çuvala sığmıyor.
Ancak Belediye olarak emekliliği bireysel gelişime katkı sağlayacağı bir yaşam evresine dönüştürmek için seyahatler, sosyalleşmeyi arttırıcı lokaller, hem kendi bilgi dağarcıklarını geliştirebilecekleri hem de bugüne kadar biriktirdikleri bilgi ve tecrübeleri yeni nesillere aktarabilecekleri emekli buluşmaları organize edeceğiz. Kimsesiz yaşlılarımızı tespit edip, günlük yiyeceklerinin kendilerine ulaştırılmasını, kişisel temizliklerini ve doktor kontrollerini sağlayacağız. Ailesi yanında olmayan yaşlılarımızın ailesi olacağız. Su, doğal gaz, elektrik ve market alışverişlerinde yaşlı hane halklarına kotaya dayalı destek vereceğiz.
-Ankara’da 300 binden fazla öğrenci nüfus yaşamaktadır. Büyük bir öğrenci nüfusuna sahip olan Ankara’yı ‘öğrenci dostu şehir’ haline getirmek için hangi projeleri hayata geçireceksiniz? Son dönemlerde öğrencilerin yaşadığı barınma ve ulaşım sorunlarına yönelik özel çözümlerinizi paylaşır mısınız?
Bu ülkenin en değerli sermayesi olan gençlerimiz, kendi ülkelerinde geleceğe dair umut taşıyamıyorlar. Bu trajediye son vermek, gençlerimize gerçek bir gelecek sunmak için gençlerimizin umut ışığı arayan gözlerine bakarak onların sorunlarına bir an önce çözüm bulmak zorundayız.
Gençlerimiz, en temel insan hakkı olan barınma ve beslenme gibi ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor. Büyük hayallerle başladıkları üniversite eğitiminin sonunda kendilerini bekleyen işsizlik ve gelecek kaygısı nedeniyle ruhsal bir çöküntü içinde yaşıyorlar. Eğitim sistemimizin çarkları arasında kaybolan bu gençler, umutsuzluğa, kaygıya ve depresyona mahkûm ediliyor.
Öğrencilerin barınma sorununu çözmek için yurt odalarındaki yatak sayısını artırmak çözüm değildir. Sağlıklı bir fiziksel ve ruhsal gelişim, ancak iyi bir mekânda mümkündür. Bu nedenle gençlerimizin maddi ve manevi gelişimi ve şartların mümkün olan en iyi düzeye çıkarılması için tüm imkânları seferber edeceğiz. Üniversitelerle ortak yurt ve misafirhane projeleri geliştireceğiz. Her semte kütüphane ve çalışma alanları da içeren kültür merkezleri inşa edeceğiz. Göz bebeğimiz gençlerimize güzel bir Ankara bırakmaya adayız!
Eğitim politikamız öğrencilerimizin eğitimlerinin desteklenmesi için her türlü ortamın hazırlanması üzerine inşa edilecek ve içinde kişisel çalışma odalarından, grup çalışma odalarına, çay ve kahve ikramlarına kadar nezih bir ders çalışma ortamı sağlayan kütüphaneleri öğrencilerimizin kullanımına açacağız. Aynı zamanda, bu kütüphanelerde veya turizm ve eğitim alanında çalışmak, çalışma hayatını deneyimlemek veya staj yaparken harçlık kazanmak isteyen gençlerimiz için belediye olarak farklı çözümler sunacağız. Bu kapsamda 10 bin üniversite öğrencisine yarı zamanlı iş imkanı için koordinasyon sağlayacağız.
-Ankara’da istihdamı artırmaya yönelik projeleriniz olacak mı? Ev kadınlarına yönelik, onların sosyal güvencesini sağlayacak, istihdama katılmalarının önünü açacak çözümleriniz var mı?
Ankara'nın sağlık ve termal sağlık turizmi alanında müthiş bir potansiyeli var. Bu potansiyelini artırmak, rekabet avantajlarının güçlendirmek, yatırım imkânlarının geliştirmek için çalışmalar yapacağız. Sağlık ve termal turizmin uluslararası alanda da tanınması için diplomasi yürüteceğiz.
Ortadoğu’nun en büyük mobilya üreticisi olan Siteler mobilya sanayisi çok zor koşullarda üretim yapıyor. Büyük bir üretim ve istihdam sanayisi olan Siteler Bölgesi; sigorta primi, vergi, girdi-çıktı maliyeti, park sorunu, yangın yollarının kapalı olması, kaçak işçiler ile üretim düzeyi düşmekte ve büyük bir ekonomi baltalanmaktadır. Siteler meselesi çok acil bir şekilde Sanayi, Ticaret ve Çalışma Bakanlıkları tarafından el atılması, bu üretim üssünün ıslah edilmesi, gerekli fiziksel iyileştirmelerin yapılması gerekilen kronik bir sorundur. Bunun da farkındayız ve genel bütçeye tabi kurumlarla koordine içerisinde bu sorunların üzerine gideceğiz.
Mevcut sistemde özellikle kadınların üretim potansiyellerini değerlendirebileceği alanlar çok sınırlıdır. Her ev aslında bir üretim mekânıdır. Girişimci ev hanımlarına finansal destek sağlayacak, özellikle kadınların hem evlerinde istedikleri gibi çalışabilecekleri hem mevcut çalışma hayatına katılabilecekleri kolaylaştırıcı ve teşvik edici bir katalizör görevi üstlenerek kadınların evlerde yaptıkları üretimin görünür kılınması, değere dönüşmesi ve toplumla buluşması için gerekli mekansal ve organizasyonel altyapıyı oluşturacağız. Kırsal mahallelerdeki kadınların ekonomiye dahil edilmesi ve tarımsal ürünlerin piyasaya sürülmesi için kadın üretici kooperatifleri kuracağız. İş arayışında olan kişileri kurum ve kuruluşlarla buluşturmak üzere faaliyetlerde bulunacak bir belediye istihdam merkezi kuracağız. Girişim hızlandırma, kalifiye eleman yetiştirme, üniversite sanayi işbirliği gibi proje ve destekler sağlayacağız.
-Son yıllarda kamuoyunun ve yerel yönetimlerin en önemli tartışma konusu başıboş sokak köpekleri… Ankara’da bu soruna yönelik sokakların güvenliğini hayvan haklarını gözetecek şekilde nasıl sağlamayı planlıyorsunuz?
Ne yazık ki sokak köpekleri sorunu, ülkemizde giderek daha da tartışmalı hale gelen bir soruna dönüşmüştür. Özellikle son yıllarda yaşanan sokak köpeği saldırıları, vatandaşlar arasında büyük bir endişe ve mağduriyet yaratmış, yakın zamanda doğrudan ya da dolaylı olarak ölümüne sebep oldukları çocuklar ve yetişkinlerin sayısı hiç de azımsanmayacak kadardır. Saadet Partimiz tarafından geçtiğimiz günlerde TBMM’de verilen Kanun Teklifimiz mevcut.
Oturduğum mahallede 5 tane boş arsa var. Buralara ‘artık arsa’ diyorlar. Burayı yeşil alana da açamıyorlar. Burası sokak hayvanlarının sığınacak yeri olmuş durumda. Çocuklar rahat gezemiyor. Bu kapsamda yapacağımız etkin kısırlaştırma ve hayvanlar için şehir dışında oluşturacağımız ‘serbest bölge yaşam alanları’ ile kısa süre içerisinde sonuç alacağımız kapsamlı veterinerlik hizmeti sunacak ve canlarımızın beslenmesini ve sağlığını güvence altına alacağız.
Barınak ve bakım evlerinin durumunu da iyileştireceğiz. Buralarda çalışan personelleri liyakatle seçeceğiz. Ayrıca gönüllülerden de ziyaretleri ve aktif görev almalarının da önünü açacağız. Rehabilitasyon ve sahiplendirme imkânlarını artıracağız.
-Malumunuz bu kış kurak geçiyor ve bir su sorunuyla Ankara karşı karşıya kalabilir. Bununla ilgili bir projeniz söz konusu mu?
Ankara’nın içilebilir su projeksiyonuna göre çok yakın bir zamanda yaklaşık 2030’lu yıllarda Ankara’ya yetersiz gelecek gibi görünüyor. Bunun en büyük nedeni nüfus yoğunluğunun artması ve Ankara’nın su kaynaklarının yetersiz olmasıdır. Yakın geçmişte yapılan en büyük proje Bolu Gerede suyunun getirilmesidir.
Ancak bu çalışma da Ankara Su Master Planı yapılmadan gerçekleştirildiği için çok ileri bir projeksiyonu desteklemiyor maalesef. Bu sisteme entegre yeni merhaleler yapmak ve kapasiteyi artırmak şart ancak tünel çapının küçük yapıldığı bunun için yetersiz olduğu bilgisi var.
Barajlarımızdaki doluluk oranı kış beklentilerini alamadı ancak bahar yağmurları önemli. Ankara ve çevresi için, inşallah bu beklenti karşılık bulur. Eğer suyu tasarruflu kullanmazsak su kıtlığı çeken bir ülke konumuna geliriz. Ankaralı vatandaşlarımızın su kullanımında tasarrufta bulunmalarından ve bu konuda bilinçlenmemizden başka çare yok.
Tarımsal alanlarda vahşi sulamayı terk edip modern yöntemlere geçilmesi için öncülük edeceğiz, sistemlerdeki su kayıp kaçaklarının önlenmesi için hatların rehabilite edilmesini temin edeceğiz. Yeni çevre su kaynaklarının artırılması ve projelendirilmesi önceliğimiz olacak, ancak en önemlisi de su israfını önleyici kültürel çalışmaları belediye olarak bizzat yürüteceğiz.
-Ülkece ekonomide zor günler geçiriyoruz. Artan pahalılığa ve düşen alım gücüne yönelik vatandaşların ve kent ekonomisinin bu süreçte yükünü hafifletecek projeleriniz var mı?
Halkın çok büyük bir bölümü sosyal yardımlar ile geçinmek zorunda bırakılıyor. Bu sosyal belediyecilik değil, yeni bir köle düzenidir. Erbakan Hocamızın müstakbel belediye başkanlarımıza söylediği sözlerini hatırlayalım; ‘İsraf yapmayacaksınız, lükse kaçmayacaksınız, yanlış yatırım yapmayacaksınız, yolsuzluğa meydan vermeyeceksiniz. Yoksa o şehrin vebali sizin omzunuzda olur.’ Şimdi bu sözlerin üzerine Ankapark’ı nereye koyacağız? Ankara Büyükşehir Belediyesinin 2024 yılı bütçesinin dörtte birini maalesef oraya gömülmüştür. 850 milyon dolar!
Ankapark, yapım sürecinde kamu kaynaklarının hunharca israf edildiği bir projedir, özelleştirme sürecinde kamusal varlıkların özel sektöre yok pahasına peşkeş çekildiği bir projedir. Ankapark, doğru plan ve programlara oturmayan, Ankaralılara dayatılmış bir projedir. Belediyecilik millete bedel ödetmek değil, millete hesap vermektir. Çılgın projeymiş, hiçbir çılgın adım atmayacağız, attığımız her adım vatandaşımıza fayda sağlayacak.
-Bugün bu pahalılığın ve düşen alım gücünün en büyük sebebi olan israfın, çılgın projelerin, yanlış yatırımların, yolsuzlukların önüne geçmekten daha büyük bir proje var mı?
Öte yandan Belediye bünyesinde dayanışma ofisi kurarak hem kurumsal olarak zor durumda olan vatandaşımızı destekleyeceğiz hem de toplumsal dayanışmayı kolaylaştıracak müşterekler ağı oluşturacağız. Herkesin yaşam hakkı olan ucuz, sağlıklı ve güvenilir gıdanın sunulması amacıyla açılacak olan marketlerde, belediye öncülüğünde kırsal mahallelerde anlaşmalı çiftçilerin üreteceği, iyi tarım ve/veya organik ürünler (et, süt, bakliyat, sebze meyve) satışa sunulacak. Bu şekilde, kırsalda yaşayan vatandaşlarımız ek gelir imkânına kavuşurken alım gücü düşük vatandaşlarımız da organik, sağlıklı ve taze ürünlere uygun fiyatlarla ulaşma şansı elde edecek.
-Her seçim öncesi belediye çalışanları işlerini kaybetme ya da sendika değiştirme konusunda çeşitli endişelere veya baskılara maruz kaldıklarını dile getiriyor. Seçilmeniz halinde bir işten çıkarma ya da işçilerin sendika tercihlerine karışılacak mı?
Saadet Partisi olarak biz liyakate ve adalete önem vermekteyiz. Belediyelerde çalışan personeller endişe etmesin. Biz kazandığımız taktirde bankamatik çalışanları dışında hiç kimse işinden aşından edilmeyecektir, çalışanlar hak ettiği yerlerde çalışmalarına devam edecek, işten çıkarma yapmayacağız. Ancak personele nitelikli ve sürekli kurum içi eğitim faaliyetleri kesinlikle olacak. Hepimiz el ele vererek tüm Ankara’yı kalkındıracağız.
Siyasette kimse birbirinin düşmanı değil. Yalnızca rakibiz. Bu kavgaları, gürültüleri uygun bulmuyoruz. Biz huzur için geliyoruz. Her bir vatandaş karar alma süreçlerine dahil olacak, katılımcı belediyecilik ile, STK’lar, hemşeri dernekleri ve vakıflar seçimden seçime değil, her daim karar mekanizmalarına katılacak ve başkenti beraber yöneteceğiz.
-Mülteci/sığınmacılara yönelik, rehabilite edilmeleri ya da şehirlere oryantasyonlarını sağlamaya yönelik merkezi yönetimle beraber hayata geçireceğiniz bir yol haritanız var mı?
Düzensiz göç, mülteciler ve kentsel dönüşüm; bu üç mesele birbirinden bağımsız düşünülemez. Kimin girip çıktığı belli olmayan, başıboş bırakılmış, asayişin yüzeysel olduğu, derinlerde büyük problemlerin olduğu, eğitim seviyesinin aşağılara çekildiği yaşanamaz bir kent haline getirilen Ankara’da özellikle Suriyeli kardeşlerimizin sayısı ülke geneline kıyasla en yüksek nüfusun olduğu illerden biridir.
Özellikle kentsel dönüşüm bölgelerinde tam bir değişim dönüşüm yaşanacak derken bir de baktık ki, buralar mültecilerin barındığı yerler haline dönüştü ve çöküntü bölgeleri yeniden oluştu. Metruk, gecekondu evleri yıkamadan, yüksek ücretlerle mültecilere kiralama hırsı, hükümetin mültecileri mesken olarak özellikle buralara yönlendirmesi ve mal sahiplerinin kişisel menfaatlerin etkisiyle, yerel yönetimler ve bakanlıkların yetersiz kalmasıyla geri dönüşümün yavaş olduğu bir başkent ile karşı karşıyayız.
Adeta hücre evleri gibi kullanılan yüzlerce belki de binlerce konutun denetiminin sağlanması ve en kısa zamanda kentsel dönüşüme sokulması gerekiyor. Zaten yeni bina yapıldığı zaman mülteciler oralarda oturmuyor ya ülkesine dönüyor ya da başka bir gecekonduya taşınıyor. Yani mülteciler, göç ve kentsel dönüşüm birbirine paralel ve bağımlı meseleler haline gelmiştir.
Öncelikle yaşadıkları bölgelerin rehabilite edilmesi için istimlak yoluyla kentsel dönüşüm projelerinin acilen uygulanması, kamuoyu gündemine taşınarak kişi ve kurumlardan hesap sorulması ve en kısa zamanda kentsel dönüşüm projelerinin aktifleştirilmesi önceliğimiz olacak. Rehabilitasyon süreçleri için Belediye olarak dil ve meslek edindirme kursları ile topluma entegrasyonlarını sağlayacağız. Böylece eksik istihdam olan sektörleri de dolaylı olarak destekleyeceğiz.
-Merdiven altı olarak tabir edilen imalathanelerin bir mantar gibi türediğini görüyor ve insan sağlığına olan olumsuz etkilerini de yakından hissediyoruz. Bu konuda seçilmeniz halinde nasıl bir yol izleyeceksiniz?
Aslında diğer bütün sorunlar birbirinin tetikleyicisi. Az önce bahsettiğimiz çöküntü bölgeleri bu merdiven altı imalathanelerin yaygın olduğu yerler ve böyle yerler varsa, kentsel dönüşümün olması gerektiği gibi uygulanmamasından kaynaklı olarak gerçekleşiyor. Sağlıklı ve güvenli gıda tüketimi için belediyenin denetimle ilgili tüm imkanlarını son noktasına kadar seferber edip göz açtırmayacağız. Artan gıda fiyatları nedeniyle burada daha kalitesiz ürünleri daha uyguna satarak kazanç elde edenlere sahayı boş bırakmayacak gıda özelinde ihtisas zabıta timleri oluşturarak mücadeleyi artıracağız. Temiz su ve gıda erişimi temel bir insanlık hakkıdır ve halkın sağlığı ile oynanmasına izin vermeyeceğiz.
-Son dönemlerdeki çarpık yapılaşmayla Ankara beton şehir haline gelmeye başladı. Ayrıca Kentsel Dönüşümle ilgili bir projeniz var mı? Varsa eğer nasıl bir işleyiş olacak?
Dünyada konut fiyatlarının son 1 yılda en fazla arttığı şehir maalesef %102.7 ile Ankara oldu. Bu çılgın artış nereye kadar gidecek? Bu kadar artışa rağmen yine de betonlaşma devam ediyor. İmar plânlarının şahsa özel yapılmaması gerekir. Ülkemiz bir deprem ülkesi ve Ankara'da hızlı ve yaygın çözüme ihtiyaç var. Kentsel Dönüşümü belediyenin ve müteahhidin ticari basiretine değil, vatandaşın tercihlerine bırakacağız. Betonlaşmayı durduracak, varolan imar sorunlarını çözüme kavuşturacak ve barışmak zorunda kalmayacağımız imar planı hazırlayacağız.
Kentsel dönüşümde, planlı, yerinde, yüksek imar izinleri ile kar amacı güdülmeyen, ihtiyaç duyulan altyapı ve sosyal donatı hizmetleri ile bir bütün olarak ele alınarak Ankara’yı afetlere ve geleceğe hazır hale getireceğiz. Kentsel dönüşümde belediye garantörlüğü sistemini hayata geçireceğiz. Bu yöntem ile TOKİ’nin yaptığının çok çok ilerisinde sosyal konut sistemini hayata geçireceğiz.
Belediye olarak sosyal konutların sürecini iki planda yürüteceğiz. İhtiyaç sahipleri objektif kriterlere göre belirlenerek mülk konut ediniminin yanı sıra ‘kiralık sosyal konut’ sistemini de hayata geçireceğiz. Bunu yaparken kooperatif sisteminin yeniden düzenlenmesini sağlayacağız ve bir çok aktörü ‘kiralık sosyal konut’ sistemine dahil edeceğiz. Böylelikle kentsel dönüşümde hem belediye eliyle yapılacak konutların süreçleri daha planlı olacak hem de vatandaşlarımızın katkılarıyla da belediye garantörlüğünde dönüşüm süreci ilerleyebilecek. Havası temiz, suyu içilebilir, gürültü ve görüntü kirliliği olmayan bir başkent için çalışacağız.
-Açılan Millet Bahçeleri şehrin yeşil alan ihtiyacını tam anlamıyla karşılayamadı, bu duruma yönelik şehre ve Ankaralılara nefes aldıracak rekreasyon projeleriniz var mıdır varsa nelerdir?
Yaşam kalitesi yüksek olan modern şehirleri inceleyerek geleneğimizde var olan şehircilik ilkelerini de hayata geçireceğiz. Ankara’nın yeşil ve çevre planlamasını insanın fıtratına uygun bir şekilde yeniden ele alacağız. Hiç bir şekilde rantın esir almadığı bir çevre ve yeşil politikası benimseyeceğiz.
Ankapark metruk alanını Berlin Tiergarten ya da Münih English Garden gibi düzenleyerek Ankara halkına yeniden kazandırma gibi bir düşüncemiz var. Biz geldiğimizde vatandaşlarımızın mevcut öneri ve taleplerini de göz önüne alarak Doğal Yaşam Alanları konseptiyle şehir parkı, hayvanat bahçesi ve yeşil alanlarıyla özüne uygun ve sürdürülebilir şekilde değerlendireceğiz. Ancak söz konusu alan için önce ‘Doğal Yaşam Alanı Proje Yarışması’ ardından belirlenen projeyi sahada uygulayarak Ankara’ya yakışır bir Şehir Parkı yapacağız.