CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Manisa'nın Turgutlu ilçesinde düzenlenen Çiftçi Mitingi'nde, "Evladınız olarak, bahçıvan Abdullah Ağa’nın torunu olarak, Hacıhaliller köyünden Selanikli Sadriye Hanım'ın torunu olarak, size namus ve şeref sözü veriyorum, ne yaparsa yapsın onun suni gündemine değil bu ülkenin gerçek gündemine, sizin sorunlarınızı dile getirmeye sadık kalacağım" dedi.
Üreticilerin ve farklı toplum kesimlerinin sesini duyurmak, sorunlarını dile getirmek amacıyla farklı illerde tematik mitingler düzenleyen CHP, Manisa’nın Turgutlu ilçesinde Çiftçi Mitingi gerçekleştirdi. Koza Pazar Yeri'nde düzenlenen mitingde CHP Genel Başkanı Özgür Özel, çiftçilerin sorunlarına işaret ettiği konuşmasında, şunları söyledi:
"Bugün Türkiye'nin birçok yerinde çiftçiler, köylüler alın terlerinin karşılığını alamadığı için birileri özene bezene hesap yapıp maliyetin altında taban fiyat verdikleri için isyan ediyorlar. Ben yola Rize'den çay mitingi yaparak başladım. Sayın Erdoğan'ın memleketi Rize'ye gittim önce, bakalım Rizeliler ne diyor diye. Öyle bir kalabalık vardı ki meydanda, ben öyle bir kalabalık görmemiştim. Dediler ki bu meydanda hiçbir siyasi parti böyle bir kalabalık toplayamadı. Demek ki sorun çok yakıcı ve hangi görüşten olursa olsun tüm çay üreticilerini bir araya getiren, birlikte ses yükseltmeye davet eden, mecbur kılan bir sıkıntı vardı. Ardından buğday fiyatı açıkladılar 9 lira 25 kuruş. Bir sene önce 8 lira 25 kuruştu. Bu sene 9 lira 25 kuruş. Beklenen fiyat 15, 9 lira fiyat verdiler. Burdur'a gittim. Taze fasulyeyi sabah tarlada 8 liraya kopar, öğleden sonra Burdur pazarında 80 liraya satılırken gördük.
Diğer taraftan fındık Türkiye'nin en önemli ihraç ürünlerinden bir tanesi. 165 lira fiyat beklenirken 135 lira verdiler. O fiyatı daha sonra da vadeye yayınca bugün fındık üreticisi 110 liradan fındık satıyor. Türkiye'nin dört bir yanında isyan var yollarda, traktörler var, çiftçiler var, ürünlerini döküyorlar, isyan ediyorlar, tabut taşıyorlar, 'çiftçi öldü' diyorlar ama seslerini duyuramıyorlar. Bu şartlar altında memleketim Manisa'da, bu şartlar altında Turgutlu'da, bu şartlar altında bizim deyişimizle kasabamızda bir hemşehrilerimle buluşayım, dertlerini dinleyelim. 'Onların sesini duyalım, duyuralım' dedik. Bugün ekmeğini Manisa Ovası'ndan, tarladan, bağdan, bahçeden kazanan, alnının terini bu bereketli topraklara damlatan o bereketle çoluğunun çocuğunun rızkının peşinde koşan canım hemşehrilerimle bir araya geldim.
Burası kuru üzümün başkentidir, burası sofralık üzümün başkentidir. Akhisar ve civarındaki pekçok ilçe ama Akhisar Türkiye'de en çok zeytin ağacı olan ilçedir. Pamuk, Adana'da Çukurova'daki pamuğun lif uzunluğuyla Manisa Ovası'ndakinin lif uzunluğu aynıdır. Pamuk beyaz altınken Çukurova'yla at başı yarışan pamuk üreticilerinin memleketidir Manisa. Burada karpuzun en güzelini Gölmarmara'da Türkiye'deki kavunun en iyisini Kırkağaç'ta yetiştirirler. Bu ova bizim deyimimizle kan kırmızı tarla domatesinin en güzelinin üretildiği ovadır. Bu ovada adamı ters dikersin, düz çıkar seneye. Öyle bir ovadır burası. Yerel seçimlerden bu yana bu haklı itirazları, bu yüksek tansiyonu dile getirmeye çalışıyoruz. Bugün Tekirdağ Hayrabolu'da da Rize'de de Konya'da da Adana'da da Gaziantep'te de bugün Turgutlu'da da ses aynı ses, yürekler aynı şey için atıyor. Burada kimse ne benden ne başkasından bir iltimas, bir ayrıcalık, haksız bir kazanç istemiyor. Sadece ve sadece Türkiye'nin dört bir yanındaki çiftçiler alnının telinin karşılığını istiyor, çocuklarının rızkını istiyor. Borca girmiş, borcunu ödeyip mahcup olmamak için borcunu ödeyemezse ya da icrayla karşı karşıya kalmamak için dededen, babadan emanet toprakları ipotek edilen bankaya geçmesin diye herkes alnının terinin karşılığını istiyor. Sonuna kadar haklısınız, ananızın ak sütü gibi helal emeğinizin karşılığını alana kadar sizinle birlikte mücadele edeceğim.
Bu ülke Adalet ve Kalkınma Partisi ilk geldiğinde Türkiye'de 2.8 milyon çiftçi vardı. O gün Türkiye'nin nüfusu 60 milyondu, bugün 83. Normalde 2.8 milyon çiftçinin 700 bin artıp 3,5 milyon çiftçi olması lazım, bu hesaba göre. Bugün Türkiye'de 2.3 milyon çiftçi var. Bu 20 senede 20 milyon nüfus artmış 500 bin tane çiftçi kaybolmuş. Nerede bu çiftçiler? Neredeler? Niye azalıyorlar? Çünkü çiftçi artık topraktan geçinemiyor. O Türkiye'nin en iyi kavununu üreten Kırkağaçlı çiftçi Soma'daki maden ocaklarında yerin altında işçi şimdi. Burada kan kırmızı kokulu tarla domatesi üretenler maalesef sanayi sitesindeki fabrikalarda burunlarında, o temiz havayı değil de o sıklet havayı duya duya o canım emeklerini kendi tarlalarında harcayacakken fabrikalarda asgari ücretli harcıyor şimdi. Alaşehir'deki üzüm üreticisi oradaki termal üretim yapan jeotermal yerlere girip bir asgari ücretin biraz üzerinde bir şey almak için maalesef torpil arıyor. Akhisar'daki zeytinci acaba Manisa sanayisinde iş bulabilir miyim diye bakıyor. Bakın 500 bin çiftçi kayıp. Türkiye'de çiftçilerin yaş ortalaması şu anda 58. Bunun normali 30- 32'dir. Türkiye'de dört genç çiftçiden üçü 'seneye bir fabrikada iş bulursam ekmeyeceğim, biçmeyeceğim, köyde kalmayacağım' demektedir. Ellerinde bir tabutla karşıma çıkan arkadaşlar, tabutun dört kolu var dört kolunda bir genç var. Onlara dedim ki 'Türkiye'deki dört genç çiftçiden üçü sanayide iş bulursam giderim' diyor. Dördü birden 'ben de giderim' dedi. Bir asgari ücrete muhtaç hale getirilmiş gencecik evlatlarımız var. Çiftçinin yaş ortalaması 58 demek artık gençler tarımdan ümidini kestiler demek. İşte hani birileri her fırsatta çıkıp 'beka sorunu, beka sorunu' diyorlar ya bundan ala bir beka sorunu yok. Bir ülkenin nüfusu artıp çiftçi sayısı azalıyorsa, çiftçilerin yaşı 58'e, 60 yaş ortalaması dayanıyorsa geçmişte dünyada kendi kendine yetebilen az sayıda ülkeden biriyiz diye övünürken bugün yurt dışından buğday ithal eden, saman ithal eden, buzağı yemi ithal eden, süt tozu ithal eden, löp et ithal eden, bal ithal eden, maalesef zeytin zeytinyağı ithal eden, maalesef buğday arpa, mısır ithal eden bir ülke durumuna düştük. Bu yüzden Hollanda kadar bir toprak artık ekilemez, dikilemez hale terk edilmiş, ekonomik sebeplerden dolayı.
Çiftçilerin banka borçları son bir yılda tam yüzde 88 arttı. Rakam 689 milyar diye söylüyorduk, bugün TMSF'nin rakamı borcun 700 milyara dayandığını gösteriyor. Geçen sene toplam borç bunun yarısı kadardı. Her geçen gün hep birlikte israfa sürükleniyor. Peki AK Parti geldiğinde Adalet ve Kalkınma Partisi iktidar olduğunda Tayyip Erdoğan başbakan olduğunda çiftçilerin borcu ne kadarmış, 2.4 milyar. 2.4 milyardan 700 milyara. Tam 300 kat çiftçinin borcu artmış. Bu Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında Tarım Kanunu var. Çok sık konuşuyoruz. Tarım Kanunu der ki çiftçiler gayrisafi milli hasılanın yani milli gelirin yüzde birini destekleme olarak çiftçiye verilecek. Bu kanun çıktığı günden bugüne kadar ödenmeyen hakkınız 853 milyar TL. Size hakkınız 853 milyarı vermemiş. Sizin bankalara 700 milyar borcunuz birikmiş. Türkiye'deki bütün çiftçileri bir bütün olarak görsek size hakkınızı verseler bugün birinizin bir bankaya bir TL borcu kalmayacak. Bu kadar büyük bir haksızlık, bu kadar büyük bir aymazlık, bu kadar büyük bir nankörlükle karşı karşıyayız. Bu insanlar sizi yıllarca doyurdular, güneşin altında çalıştılar. Dolunun altında koşuştular, yağmurun altında kaldılar, rüzgarda üşüdüler, sizi aç bırakmadılar. Ama siz geldiniz, onları açlığa, sefalete iflasa sürüklüyorsunuz. Yazıklar olsun hepinize.
Bugün çiftçilerin borçlarının faizlerinin silinmesini öneriyorum, kabul etmiyorlar. Ama sadece geçen sene 2024 yılı için vazgeçilen kurumlar vergisi 660 milyar. Kim veriyor kurumlar vergisini? Çiftçi mi veriyor? Emekli mi veriyor? Çalışanlar mı veriyor? Kurumlar vergisini patronlar veriyor, şirketler veriyor, holdingler veriyor. Onlara gelince 660 milyar lirayı bir kalemde sileceksin. Ama 'çiftçinin 700 milyar borcu var, faizini silelim' deyince 'kaynak yok' diyeceksin. Buradan Türkiye'nin bütün çiftçilerine, bütün köylülerine sesleniyorum, siyaset öncelik belirleme işidir. Ben Cumhuriyet Halk Partisi'nin genel başkanıyım. Biz Cumhuriyet Halk Partisi'nin yöneticileriyiz. Bizim önceliğimiz işçiler, bizim önceliğimiz emekçiler ve bizim önceliğimiz elbette çiftçiler. Eğer ki bu kadar çiftçi mağdurken bu kadar büyük bir mağduriyet varken oy günü gelince köy kahvesine gelenler, çayınızı kahvenizi içenler, hatrınızı soranlar, oyunuzu isteyenler seçim geçince zenginlerin alacaklarını bir kalemde 660 milyarı silip sizin toplam borcunuzu değil faizini bile silmeye yaklaşmıyorsa çiftçilerimiz, köylülerimiz, dostunu, düşmanını bilecek. Adalet ve Kalkınma Partisi çiftçinin dostu değil, Cumhuriyet Halk Partisi çiftçinin kara gün dostudur.
Bugün çıkmışlar mazot desteğini kaldırıyor, gübre desteğini kaldırıyor, adını değiştiriyor temel destek diyor. Niye? Verdiği mazot desteğini söyleyince utanıyor, sıkışıyor ondan. Bütün hepsini kaldırmış. Temel destek diyor. Bak eğer çiftçiyi destekleyeceksen, samimiysen değilsin ama biliyorum keşke samimi olsan. Gel o temel destek dediğini gayrisafi milli hasılanın yüzde birine getir. Çiftçiye dört. Bu sıkıntıları kökünden çözelim. Ama yüzde bir değil binde iki verecek kadar binde iki verecek kadar hakkınızı yediler, yemeye de devam ediyorlar. Tarımda bu bahsettiğim sorunlar çözülmeyince işsizlik artıyor, köyden kente göç engellenemiyor. Üretici ve tüketici refaha eremiyor. Birisi maliyetinin yarı fiyatına 8 liraya fasulye satıyor. Öbürü pazardan 80 liraya fasulye alıyor. Ülkemiz gıda enflasyonunda dünyadaki ülkelerin 10 katı düzeyinde Türkiye'de gıda enflasyonu 61.7, dünya ortalaması yüzde 6. Dünyanın 10 katı gıda enflasyonu var. Bunun bir tane sebebi var; başımızdaki beceriksizler. Başka kimse değil. Hakkaniyetli bir hal yasası olmadığı için, hakkaniyetli bir perakende ticaret yasası olmadığı için. Hâlen daha hal yasasına, perakende şasasına yaklaşmıyorlar. Sorunu biliyorlar, çözümünü vallahi senden benden iyi biliyorlar ama yanaşmıyorlar. Çünkü sizin emeğinizi sömürü dünya devi şirketlere ve kendi ithalatçılarına aktarıyorlar. Onlar yandaşı düşünüyorlar, vatandaşı yüz üstü bırakıyorlar. Ben sizin sesiniz olmak için buradayım.
Türkiye’nin tamamının etkilendiği bütün sorunların yanında gelelim bizim Manisa’nın her birisine miting yapsan hak edecek ürünlerine. En başta, en çok üretilen ürünümüz üzüm. Bu hafta başlarında afetli yağışlar yüzünden büyük zarar gördük. Milletvekillerimiz Bekir Başevirgen, Vehbi Bakırlıoğlu meseleyi takip ediyorlar. Belediye başkanlarımızla birlikte meselenin üzerindeler. Meclis’e önergeler, kanun teklifleri sunuyorlar. Elimizden gelen desteği veriyoruz. İlk yapılacak iş bütün borçların ana parasının bir yıl ertelenmesini, faizlerin silinmesini, özellikle hafta başı yaşanan afetten sonra, bu afetten etkilenen çiftçilerimiz, bağcılarımız için özellikle öneriyoruz. Rekolte geçen sene 300 bin tondu, bu sene 200 bin tonu zor buluyoruz. TARİŞ 7 numara üzüm için 100 lira açıkladı. Bakıldığında fiyat kabul edilebilir gibi görünüyor. Ama esas mesele bu rekolteyi bu fiyat kurtarmaz. Bir diğer mesele TARİŞ’imiz eski TARİŞ değil. 100 ton üzüm götür, 8 tonunu alabiliyor. Yani TARİŞ’in verdiği fiyat piyasa yapıcı fiyat olamıyor. Senin bütün ürününü o fiyattan olsa bir nebze düşünülür. Ama yüzde 8’ini alacak, kalanı ne olacak? O yüzden TMO’nun gün geçirmeden, bugünden yarına tezi yok, derhal en az 120 lira 7 numaralı üzüm için fiyat açıklaması, birçok yerde üzüm alım seyyar ofislerinin kurulması, çerine çöpüne, osuna busuna bahane üreten, işi bilmeyen eksperlerle değil üzümden gerçekten anlayanlarla hızla ve yüksek kapasitede üzüm alması gerekmektedir. Bunlar yapılmadığı takdirde üzümcü perişan olur. Bankaların elinde sefil olur.
Akhisarlılar burada mı? Vehbi Bakırlıoğlu ilçe başkanıydı, ben milletvekiliydim, Ballıca’da zeytin festivalinde çıktık, Vehbi Bakırlıoğlu dedi ki zeytinyağına çok düşük teşvik veriliyor. Dane zeytine yok. Biz dane zeytine teşvik isteyelim dedi. Bunu Ballıca’da söyledim, Ballıca ve Akhisar yıkıldı. Ama o günden bugüne halen sesimizi duyuramadık. 1998 yılı, yani beğenmedikleri, laf ettikleri, mezarında huzur vermedikleri Ecevit, 1998 yılında ve devamında 40 cent litre başına verilmesi gerektiğini söylemiş, yapılan seçimlerden bir ay sonra 40 centlik zeytinyağının litre başına destekleme vermişti. O gün destekleme 40 centti, Ecevit vardı. Bugün onu beğenmeyen Tayyip Erdoğan var, destekleme 3,4 cent. 40 cent, 3,4 cent. 10 katından bile az. Akhisarlılar bir ellerini kaldırsın. Buradan hep birlikte zeytinyağına litre başına 10 lira, dane zeytine kilo başına 2 lira destekleme istiyoruz. Aşağısı kurtarmıyor. Ayrıca dökme yağa ihracat yasağı getirdiler. Dökme yağa getirilen ihracat yasağı üreticiden alım fiyatını düşürdü. Bu sıkıntının bir an önce ortadan kaldırılması lazım. Dökme yağı yasaklayınca üreticinin fiyatı düşüyor ama marketteki fiyat düşmüyor. Marketteki fiyatı düşürmek için tedbir açıklıyorlar. Zeytin üreticisinin fiyatı düşüyor. O yüzden bu konuya gerçekçi, akılcı çözümler üretmek gerekiyor. Biraz önce söyledim. Allah gani gani rahmet eylesin, ben biliyorsunuz hemen şuradan Hacıhaliller köyündenim. Sizin Sindelli’nin hemen yanı. Hacıhaliler’den gelen var mı? Bir gün köyden Kadriye yengenin torununun düğününe gittim. Manisa’da bir düğün salonunda. Basık bir salon. Gençler oynuyor. Toz duman olmuş. Herkes terlemiş, tatsız, tuzsuz bir halde Kadriye yengeyi gördüm. Elini öptüm, yenge dedim ne yapıyorsun, nasılsın? Nasıl olayım dedi, şu hale bak dedi. Bir tane plastik tabak. İçinde üç tane kuru pasta. Böyle salladı, salladı, şuna bak dedi ve bir vurdu, bir ittirdi. Plastik bardaktaki limonata da masaya döküldü. Bunun dedi, babasını evlendirirken biz üç gece dört gün düğün yaptık. Bir tane dana, üç tane koç kestik dedi. 'Bir dana, üç koç kestik, dört gün düğün yaptık.' Şu halimize bak dedi, elindeki kuru pastayı gösterdi. Limonatayı devirdi. O günlerden bugünlere gelmemizde pamuğu kaybetmemizin, beyaz altınımızı kaybetmemizin payı büyük. Ama sorumlusu Hacıhaliller, Derbent değil. Sorumlusu kasaba değil. Sorumlusu Gölmarmara değil. Bunların hepsinin bir tane sorumlusu var. 'Ben bilirim ben' diyor ya, işte sorumlusu o.
Geçen sene pamuk toplanmadan önce fiyat 30 liraydı bugünlerde. Bugün 18 lira. Geçen sene 30 liraya satılan pamuğu, bugün 18 liraya almaya kalkarsan nasıl olacak bu iş? Kadriye teyze bir dahakine artık o kuru pastayı da bulamayacak, o düğün salonunu da tutamayacak. Bırak dana ve koç kesmeyi, artık düğün yapamayacak hale geldi insanlar. Ülkenin birinci Cumhurbaşkanı ile sonuncu Cumhurbaşkanı, birisi bugün 'al ananı da git' diyor size, oysa benim partimin kurucusu diyordu ki çiftçi milletin efendisidir. O günler gelene kadar, yeniden çiftçi milletin efendisi olana kadar mücadeleden bir adım geri durursak hepimize anamızdan emdiğimiz süt haram olsun. Demin şurada gelirken kolumdan çekti bir hacı amca. Dedi ki 'masrafları söyle masrafları.' Bakın, hacı amcamın hatırı için söylüyorum. Hatta o diyor ki söyle ki duysunlar. Buradakiler biliyor da bütün Türkiye’ye bir duyursun buradakiler. Gübrenin çuvalı 1600 liraydı geçen sene, 3 bin liraya çıktı. İlaç 340 liradan 600 liraya çıktı. Mazot 24 liraydı, 45 lira oldu. İşçi ücretleri iki kat zamlandı. Sulama maliyeti 3 katına çıktı. Ama bunlar döndüler, dolaştılar, bizim ürünümüze geçen seneki fiyatı bile çok gördüler. Bu şartlar altında geçim olmuyor, doğru mu? O zaman seçim olsun mu? Başka çaresi yok bu işin.
Biraz önce söyledim. Bunlar, çiftçilerin sorunu. Ama birileri sanmasın ki bu sadece sizin sorununuz. Ne oluyor biliyor musunuz, hal böyle olunca gıda enflasyonu yüzde 60 oluyor. Dünyanın on katı dedim ya. 'Bizden kötüsü yok mu' diye soran olabilir. Dünyadaki 200’ün üzerindeki ülkede, gıda enflasyonu Türkiye’den yüksek üç ülke var. Bakın o ülkelerin adı, Arjantin, Sudan, Zimbabwe. Recep Tayyip Erdoğan sen dünya liderisin ya. Geçebildiğin ülke Zimbabwe. Yazıklar olsun. Biraz önce fiyatların, maliyetlerin nasıl arttığını söyledim. Çiftçiler doğru dedi. Televizyonu başında bizi dinleyenler, domates geçen yıl 3,5 liraydı tarlada, bu sene 2 lira. Kavun 9 liraydı, bu sene 1 lira. 10 lira olan karpuz 1,5 lira. Geçen yıl 13 liraya sattığınız patates bu sene en iyisi 4 lira. Kapya biber 22 liraydı, bu sene 8 lira. Silajlık mısır 1 liraydı, yine 1 lira. Bu fiyatlar burayı öldürürken televizyonda dinleyeni güldürmüyor. Çünkü onlar bu ürünleri 10, 15 katı fiyata alıyorlar. Üreten mağdur, tüketen mağdur, arada birileri, emeği sömürüyor. Arada birileri hepimizi kandırıyor. Bunun çaresi var ya çaresi. Var bunun çaresi, Cumhuriyet Halk Partisi.
Tam da bu yüzden Türkiye’nin dört bir yanında hükümet istifa diye çiftçiler bağırdığı için birileri gündemi değiştirmeye, kavgalar çıkarmaya, bizimle başka meseleler üzerinden kavga etmeye, bu sorunların üstünü örtmeye çalışıyorlar. Evladınız olarak, bahçıvan Abdullah Ağa’nın torunu olarak, Hacıhaliller köyünden Selanikli Sadriye Hanım’ın torunu olarak, size namus ve şeref sözü veriyorum, ne yaparsa yapsın onun suni gündemini değil bu ülkenin gerçek gündemini, sizin sorunlarınızı dile getirmeye sadık kalacağım. Hatta bizi tahrik etmek, başka yerlere çekmek için yapmayacakları yok. İki ittifak ortağı gitmişler Malazgirt, Ahlat’a. İyi ki gittiniz, imkan olsa ben de giderim, olduğunda da gidiyorum. 1071’de Malazgirt Meydan Savaşı ile bu ülke, bu topraklar hepimizin yurdu olmuş. Orada ansana Alparslan’ı. Orada 'birlik, beraberlik, kardeşlik' de, 'sorunları biliyorum, gelin bu sorunları hep beraber çözelim' de. Yok. Bir yanında ittifak ortağı, bir yanında Hüda-Par. Hangi Hüda-Par? Domuz bağcı Hüda-Par. ‘Kadınları sahiplendirelim köpek gibi’ diyen Hüda-Par. Hangi Hüda-Par, ‘anayasanın ilk dört maddesi gitsin’ diyen Hüda-Par. Bir yanında Devlet Bahçeli, milliyetçiliği kimseye bırakmayanlar, bir yanında anayasanın ilk dört maddesi kalksın diyen Türkiye Cumhuriyeti’ni temelden dinamitleyenler. Yanlarına da birer tane kuvvet komutanı. Şu kadarını söyleyeyim, Devlet Bey sana bakıyorum, yanındaki Hüda-Par’a bakıyorum. Sadece şunu söylüyorum, kimler kimlerle beraber?
Ama önüne gelene terörist diyenler, Hüda-Par'cıları Meclis’e sokmak için 10 ay önce kanun yararına bozma yaptılar, hepsini serbest bıraktılar, Meclis’e doldurdular. Şimdi bizi tahrik etmeye, suni gündemlere çekmeye çalışıyorlar. Vallahi de billahi de günü gelince bunların hesabı o Hüda-Par’dan da sorulur, onları kanun yararına salandan da sorulur da çok açık söylüyorum, istediğiniz kadar uğraşın, domates üreticisi bu haldeyken, pamuk üreticisi, üzüm üreticisi, bağcı, fındık, çay, fıstık üreticisi bu haldeyken sizin gündeminizin peşine takılmam. Benim gündemim analarımın, bacılarımın, dayılarımın, milletin efendisi çiftçilerin gündemi. Diyorlar ki 'geçim yoksa seçim var.' Kaçamayacaklar, seçim olacak. Geleceğiz ve bu sorunların hepsini çözeceğiz.
Müsaadeniz olursa, hiç uzatmadan son sözümden önce bugün sizin sorunlarınızın çözümü için ne yapmak lazım, biz geldiğimizde ne yapacağız, biz iktidarda olsak ne yapardık, onları söyleyeceğim. Çok açık olarak çiftçi desteklemelerinin kanundaki orana çıkarılması, yüzde 1 desteklemenin verilmesi lazım ki biraz önce anlattım, çok büyük bir destek bugün verilenlerin on katına denk gelecek. Verimliliği artıran en önemli unsur sulama. Modern sulama altyapısı ülkenin dört bir yanında yaygınlaştırılacak, desteklenecek. Çiftçilerin banka borçlarının tamamının faizleri silinecek, anapara beş yıla bölünecek. Tarım Bağ-Kurlular 9 bin günde emekli oluyor, doğru mu? Ama SSK’lılar 7200 günde, hatta kadın SKK’lılar 5 bin günde oluyor. Bağ- Kurluların tamamının prim gün sayısı 7200’e inecek. Bu sözü verenler tutmadı, CHP gelecek, bu sorunu kökünden çözecek. Asla tarımsal destek ödemelerine traktör ve tarım üretim aletlerine asla haciz gelmeyecek. Hiç istemem bir berber kardeşim haciz olsun ama berberi hacze git, makasını alamazsın. Terziyi hacze git, mezurasını, makasını, iğnesini alamazsın. Doktoru hacze git, stetoskopunu alamazsın. Onların makasları alınmıyor mesleğini yapabilsin diye, çiftçiye gelince traktörü bağlıyorlar doğru mu? Destek ödemesi var, bankaya yatıyor hacze gidiyor. O parayı alacak gübre alacak, mazot alacak. o paraya el koyuyorlar. Tamamını kaldıracağız. Çiftçinin ara çapası, tırmığı, kazması asla haczedilemeyecek. Söz veriyoruz ilk iş bunu yapacağız. İklim değişikliği var. Olur olmaz afet oluyor. Doğal afet sigortasını getireceğiz. Çiftçinin kullandığı mazottan ÖTV ve KDV almayacağız. Tayyip bey de almıyor, Allah razı olsun, bakın eğer bir çiftçinin bir tane yatı olsa güzel güzel gemicikleri olsa mazotu ÖTV’siz KDV’siz veriyor. Yatlara ÖTV’siz KDV’siz mazot verip traktöre bu fiyattan mazot verenlere bundan sonra çiftçiler oy vermeyecekler. Verecek misiniz? Ama ben bu mazotu ÖTV’siz KDV’siz vereceğim. CHP’ye sahip çıkacak mısınız? Belediyelerimizin yaptığı bir şeyi tüm ülkede hükümet yapacak. Eğer ki bir mal dalında, sapında, tarlasında kalıyorsa o ürünü sosyal devlet satın alacak, yoksullara ücretsiz dağıtacak.
Son olarak, sulamada kullanılan elektrik ödemeleri mahsulden sonra, hasattan sonra yapılacak, yazın ortasında elektrik kesen şirketin iflahını keseceğim söz veriyorum. Yapmayın dedik, dinlemediler. Elektriği özelleştirmeyin dedik, dinlemediler başımıza bela ettiler. CHP iktidarında başta tarımsal elektrik dağıtımı haksız özelleştirmeler geri alınacak. Hepsini kamulaştıracağım, çiftçiye düşmanlık ettirmeyeceğiz. Bugün yollara düşen çiftçilere söylüyorum. Yalnız değilsiniz. 12 bin 500 lira maaş alan emekli de asgari ücretine enflasyon zammı alamayan emekçi de siftahsız dükkan kapatan, borcunu ödeyemeyen esnaf da sizin gibi sıkıntıdadır. Tek başına kurtulmak yok, yok öyle kurtulmak tek başına. Ya hep beraber, ya hiçbirimiz.
Daha önce söyledim bir kez daha söylüyorum, emeği sömürülenler, alın teri sömürülenler, karşılığını alamayanlar hep aynı taraftalar. Onlar halkın tarafındalar. Birileri de onları sömürenlerin tarafındalar. Biz sömürüye karşı hep beraber olacak ve Türkiye İttifakı’nı genel seçimlerde de kuracağız. Aslan sosyal demokratlar, muhafazakar demokratlar, milliyetçi demokratlar, Kürt demokratlar, yeter ki vatanını sevsin, bayrakla, Atatürk ile Gazi Paşa ile sorunu olmasın, yeter ki bölücü olmasınlar, tüm demokratlar, Türkiye İttifakı’nın içindedir. Hep birlikte başardık. Yine başaracağız. Öncelikle bir an önce seçimleri istemeye var mısınız? Sonra da seçimlerde hakkımızı almaya, sizi koruyacak, kollayacak bir iktidarı getirmeye var mıyız? O zaman üzülmeyin, enseyi karartmayın. Bütün dertlerin var bir çaresi, Cumhuriyet Halk Partisi. Kaldır pankartları görsün herkes. Manisa’nın dört bir yanından, komşu illerden gelenlere selam olsun. Ekmeğini taştan çıkaranlara, alnının terini toprağa damlatanlara selam olsun. Atatürk’ün dediği gibi milletin efendilerine selam olsun. Hep birlikte çalışıp hep birlikte başaracağız. Sizi seviyorum. Size güveniyorum. Size inanıyorum. Beni değil, kendinizi alkışlayın, duyalım.”