Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Habertürk'te gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Türkiye ve BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti) hakkında Bakan Fidan, şunları söyledi:
"Özellikle Cumhurbaşkanımızın vizyonu çerçevesinde uyguladığımız politikada eksen kayması gibi bir konuyu gündemimizden çıkaralı çok oldu. Bizim kendi menfaatimiz, ilkelerimiz, duruşumuz neredeyse onun arayışı içerisindeyiz. Ait olduğumuz ittifaklara muhataplarımızın bağlı olması da önemli. Alternatif ekonomik platformları yakından takip etme noktasındayız. Brics'i farklı yapan Rusya'nın, Çin'in orada olması. G-7 daha fazla siyasi konuların aynı medeniyet alanını düşünen ülkelerin bir araya geldiği yer. Brics, ekonomik amaçlı bir platform. Kural temelli, yapısal bir hali yok.
Brics'in AB'ye nazaran farklı ve güzel tarafı bütün medeniyetleri, ırkları bünyesinde barındırıyor olması. Biraz daha kurumsal hale dönüşebilirse ciddi fayda üretir. Bizim buradaki ilişkilerimiz, diyaloglarımız son derece normal. Brics üyesi ülkelerle ilişkilerimizi iyi tutmaya çalışıyoruz. Dış ticaret hacminin en yüksek olduğu iki ülke Çin ve Rusya, Brics üyesi. Ülkemizin dış politika rotasını daha sağlıklı yürütebilmek için bu çerçevede bakmak lazım. İlişkimiz var, görüşmelerimizi, müzakerelerimizi yapıyoruz Brics üyesi ülkelerle. Onlar da zaten evrim sürecindeler. Bir Gümrük Birliği, ortak para birimi, serbest ticaret anlaşmalarının hayata geçtiği bir yer değil. Kredi verme sistemini çalışıyorlar. Kendi aralarında yerel para birimiyle ticaret yapıyorlar. Bu bizim de taraf olduğumuz konu. Dolarsızlaştırmada çalışmalar var.
Siyasetin dayattığı bir strateji bu. Biz hem AB adaylığı hem diğer ekonomik işbirliği teşkilatlarında üyeliklerimiz var. Asya Pasifik'teki devasa ekonomik platformda daha ileri üyelik için başvurumuz olması söz konusu. Platformların birbirlerine alternatif değil tamamlayıcı olarak görmek lazım.
AB'de kural temelli bir işleyiş var. Biz AB ile olan ilişkilerimizin seyrinde bugünkü durumda olmasaydık, AB ileri adım atma konusunda irade koyabilseydi, aslında bizim buradaki belli konulara bakış açımız daha da değişebilirdi. Şu anda NATO'da askeri ittifak konusu var. Ekonomik ittifak alanı aynı şekilde somut hale gelmiş değil. Dolayısıyla arayışlarımız devam etmiş durumda."
YPG konusunda ABD, İngiltere ve biraz da Fransa ile problemli olduklarını dile getiren Bakan Fidan, şu ifadeleri kullandı:
"Güney tabanlı tehditlerin yakından gözetilmesi önemli NATO ittifakı çerçevesinde. NATO üyelerinin kendi içinde dayanışmasının sayın Cumhurbaşkanımız tarafından gündeme getirilmesi sözkonusu olacaktır. Bu konuda 2,5 aktif üye var YPG konusunda problemli olduğumuz. ABD, İngiltere ve biraz da Fransa. Amerika'nın oradaki varlığını devam ettiriyor. Biz her düzlemde bu sıkıntıyı gündeme getiriyoruz. Bunun ittifakın ruhuna aykırı olduğu, Türkiye'nin böyle bir gerçeklikle yaşamayacağı konusunda mümkün olan en üst diplomasiyi yürütüyoruz. Karşı taraf size anlamsız davranıyorsa burada kendi çıkarından ziyade size yönelik kasıt olduğu açıktır. Ortaya koyacağınız başka davranış modelleri var.
Amerika ve İngilizlere hep şunu söylüyoruz; sizin terörle mücadelede hassasiyetin daha fazlasını biz PKK ile mücadelede taşıyoruz. Bu tehdit kendi kendini kaldırana ve başka şekilde kaldırılana kadar devam edeceğiz. Belli bir anlayış düzeyine ulaştığımızı düşünüyorum. Karşı tarafın elinde herhangi haklı argüman yok. Bunların bize karşı olmadıklarına dair ellerine argüman yok. Niyetlerimizin ne kadar ciddi olduğumuzu biliyorlar. Sayın Cumhurbaşkanımızın iradesini defaatle göstermiş durumdayız. Sabır ve akılla bu konuda belli bir noktaya gelinmesini, PKK'nın aramızdan çekilmesini istiyoruz."
Bakan Fidan, "Dünya, 3. Dünya Savaşı beklentisi de dahil olmak üzere bölgesel, küresel bir savaş beklentisi içinde olmalı mı?" şeklindeki soruya işe şöyle yanıt verdi:
"Dünya bu tehdidi ciddiye almalı böyle bir risk var baştan beri bunu diyoruz. Bu gerçekten hesabı kitabı yapılmış mesele. Gazze'deki katliam, soykırım insanlığı ortadan ikiye bölen soykırım. İnsanlığın aynı noktaya geldiği konu. Bunun karşısında duran bir yapı var. Bu yapının Ukrayna'da devam eden bir sorunsalı var. İki savaş, dünyadaki ekonomik rekabet, yapay zekanın beklenmedik atağa kalkmasıyla 'teknolojik üstünlük kimde olacak?' sorusunu birdenbire öne çekilmesi. Normal piyasa şartlarında giden bir konu. Şimdi burada ortaya çıkan potansiyeli o kadar büyük ki"