CHP lideri Özgür Özel, CHP Genel Merkezi'nden gerçekleşen canlı yayında KRT Ankara Temsilcisi Elif Doğan Şentürk ve gazeteci Zafer Arapkirli'nin sorularını yanıtladı.
Sinan Ateş davası hakkında konuşan Özel, "Ben ilk duruşma günü oradaydım. Bugün de dinlemeye gittim. Anneyi dinledim sonrasında ayrıldım. Annesi bir 3-5 dakika konuştu ve mahkemeyi bitirdi. Buna hala duyarsız kalınırsa Sinan Ateş'in annesinin ve eşinin gözyaşlarında boğulacaksınız dedim. Dört gündür orada bir tiyatro var" dedi.
Davada 'azmettirici' oldukları iddiasıyla adı geçen MHP Genel Başkan Yardımcıları İzzet Ulvi Yönter ve Semih Yalçın'a da çağrı yapan Özel, "Ben Ulvi bey ve Semih bey için siz bu cinayeti azmettirdiniz diyemem. Size yakışan dokunulmazlığının kaldırılmasını kendiniz talep edin ve gidin aklanın. Ben onları suçlamıyorum, ben onları aklanmaya davet ediyorum. Bu iki kişinin dokunulmazlığı kaldırılmalı, yargılanmalılar" ifadesini kullandı.
Sığınmacılar konusuna da değinen Özel, "Kayıtlı olanlar, kaçak olanlar belli olsun ona göre ne yapılacaksa yapılsın. Bugünkü durum bir statükoya dönüşemez. Bugünkü durum sıra dışı bir konudur. Bu durumun çözülmesi lazım. Ben üzerime düşen ne varsa yapacağım" diye konuştu.
Öte yandan Özel, Şam'a gideceğini de açıkladı. Özel, "Çok yakın bir zamanda heyet ile Şam ziyareti olacak. Temmuz ayı içerisinde Lübnan üzerinden gideceğim. Türkiye ile Esad'ın masaya oturup bu sorunu çözüp -Avrupa'dan kaynağın bulunması için inanılmaz gayret sarf edeceğim- bu konuda en büyük kampanyayı da yapacağız yeter ki Türkiye'de sığınmacı meselesinden kurtulmak üzere herkes iradesini göstersin. Kayseri benzeri olayların yaşanmasının endişesiyle de bu meselenin çözülmesi lazım" ifadesini kullandı.
Dış politikaya ilişkin de konuşan Özel, "Çok yakın bir zamanda heyet ile Şam ziyareti olacak. Temmuz ayı içerisinde Lübnan üzerinden gideceğim" dedi.
Özel, siyasette 'normalleşme' tartışmalarına ilişkin ise "Belli bir diplomasiyi sürdürmek lazım. Bayramlaşmak, hal hatır sormak... Bunların yapılmamasının ana muhalefete hiçbir faydası yok. CHP, Türkiye'nin birinci partisi oldu ve bunun olgunluğuyla siyasetin normalleşmesini istiyor" ifadesini kullandı.
Erken seçim için de değerlendirmelerde bulunan Özel, "Benim gündemimde erken seçim var zaten halk istiyorsa. Ama halen halkın yarısı istiyor, yarısı istemiyor. Biz bir erken seçim talebini erkenden tüketirsek, günü geldiğinde bir esprisi kalmaz. Erken seçim talebinin tam zamanında..." dedi.
Özel'in satırbaşları şöyle:
Ben davayı çok yakından takip ediyorum. Daha önce genel başkanımız Ayşe Ateş'i arayıp hem hukuki destek noktasında hem de insanı duygular arasında iletmişti. Ben genel başkan olduğum zaman aradım, 'Kemal bey size ne dediyse aynısını sürdürüyoruz, siz istediğiniz zaman konuşuruz ama bu dava siyasetin konusu olmasın derseniz biz acınıza saygımızdan susarız' dedik. Kendisi teşekkür etti. Sonra bir bayramda bayramlaştık. 'Artık bıçak kemiğe dayandı. Genel seçim bitsin, yerel seçim bitsin iddianame yazılacak. İddianame yazıldı benim ifadelerim değerlendirilmemiş, bomboş bir iddianame var. Lütfen benim arkamda durur musunuz?' dedi. 'Ben değil bütün Türkiye arkanızda durur' dedim. Sonra çocuklarıyla geldi.
Bir ülkenin başkentinde, sokak ortasında bir cinayet işleniyor. Cinayet fiilen ortadan kaldırılıyor, siyaseten bir şey yok. O gün ben duydum 'Ülkü Ocakları eski başkanı vurulmuş' diye. İlk olarak taziye mesajı yayımladık. Akşamüstüne dikkat çekildi, MHP'den bir mesaj yok, cenazeye katılım yok. Hiçbir şey yok. Çok yakın zamana kadar Ülkü Ocakları Başkanlığı yapmış birisi. Bir anormallik orada başladı. MHP sustu sustu bugüne geldi.
Ben ilk duruşma günü oradaydım. Bugünde dinlemeye gittim. Anneyi dinledim sonrasında ayrıldım. Annesi bir 3-5 dakika konuştu ve mahkemeyi bitirdi. Buna hala duyarsız kalınırsa Sinan Ateş'in annesinin ve eşinin gözyaşlarında boğulacaksınız dedim. Dört gündür orada bir tiyatro var.
Öyle bir noktaya geldi ki, annesi 'Oğluma sarıldım, çelik yelek var. Niye giydin' dedim. 'Anne benim kalemimi kırdılar' diyor. İsimler veriyorlar. 'Beni yakında vuracaklar' demiş. Sinan bana niye vurulacağını ve kimin vurdurtacağını söyledi diyor. Kendisinden eşi ve annesi duymuş bunu söylüyorlar ve bu iddianamede yok. Azmettirenler arasında yok. Ben Ulvi bey ve Semih bey için siz bu cinayeti azmettirdiniz diyemem. Size yakışan dokunulmazlığının kaldırılmasını kendiniz talep edin ve gidin aklanın. Ben onları suçlamıyorum, ben onları aklanmaya davet ediyorum. Bu iki kişinin dokunulmazlığı kaldırılmalı, yargılanmalılar.
Olcay Kılavuz'un evine gidiyorlar. 'Bu evden alamazsın benim dokunulmazlığım var, ağababan gelecek' diyor. Sonra gidiyorlar o evden gözaltı yapıyorlar ama tutanağı sonradan değiştirip yolda gözaltına aldık diyorlar.
Ben sayın Bahçeli'yi ziyarete gittim. Ayşe Ateş'in kendisiyle görüşmek istediğini de ilettim. Öyle işler yapıyorlar ki artık bu vakitten sonra olmaz yani.
Çok hakaret ediyorlar, tehdit ediyorlar. Bunlara karşı bir santim eğilirseniz bunlar bu millete dik çöktürürler. Ben Meral hanımın Erdoğan'a veda ziyareti mi diyelim... O ziyareti bile olumlu bulmuş biriyim. Her zaman diyalogdan yanayım.
Bunun normal kabul edilmemesi lazım. Bu olay böyle geçemez. Biz buna izin verirsek Türkiye'de çok fena şeylerin önünü açarız. Kim ne bedel öderse ödeyecek ama buna burada dur dememiz lazım.
Dava sonuçlanır zaten. Hepsi bu meseleyi kendi kurdukları bir mizansenle... Bu dava böyle karara bağlandığında dava bitmiş ama adalet sağlanmamış olacak. O dava bir daha görülecek. İktidar değişince görülecek. Görevini yapmayan kim varsa o zaman yargı önünde bunun hesabını verecek.
Kayıtlı olanlar, kaçak olanlar belli olsun ona göre ne yapılacaksa yapılsın. Bugünkü durum bir statükoya dönüşemez. Bugünkü durum sıra dışı bir konudur. Bu durumun çözülmesi lazım. Ben üzerime düşen ne varsa yapacağım.
Yarın ben Başbağlar'a gidiyorum oradan da Bükreş'e gideceğim. Oradaki ana konumuz da sığınmacılar. Türkiye'deki bütün büyükelçiler ile konuşuyorum. 'Biz Türkiye'yi bu halde bırakmayacağız. Biz sizin sığınmacı deponuz olamayız' diyorum. Biz bunu kabul etmiyoruz. Merkel'in yaptığı o tuhaf anlaşmayı kendisi için başarı sayabilir ama Avrupa Birliği'nin idealleri için utanç vericidir. Sayın Erdoğan kendi açıklıyor 48 milyar dolar masraf yaptık diye.
Siz Türkiye'yi konseyden atmaya çalışırsanız ben karşı çıkarım ama böyle olmaz. 'Sen sığınmacıları al Türkiye'de ne istiyorsan yap' bu çok kötü...
Çok yakın bir zamanda heyet ile Şam ziyareti olacak. Temmuz ayı içerisinde Lübnan üzerinden gideceğim. Türkiye ile Esad'ın masaya oturup bu sorunu çözüp -Avrupa'dan kaynağın bulunması için inanılmaz gayret sarf edeceğim- bu konuda en büyük kampanyayı da yapacağız yeter ki Türkiye'de sığınmacı meselesinden kurtulmak üzere herkes iradesini göstersin. Kayseri benzeri olayların yaşanmasının endişesiyle de bu meselenin çözülmesi lazım.
Bir devlet terbiyesi diye bir şey var. Dışişleri Bakanlığı açıklaması hepimizi bağlayacak bir şeydir. Bu senin blog sayfan değil. Bir şey yazacaksan Dışişleri Bakanı olarak kendi imzanı atarsın, söylersin. Bir kurumun ismini kullanıp, tutup da böyle bir şeyi internet sayfasına koymaları son derece yersiz. Normalleşme diyoruz, bu üsluplar doğru değil. CHP'nin herhangi bir dış gücü falan... Ben Erdoğan'ın kendisine söyledim, memnuniyetlerini iletti. Biz Türkiye'de ana muhalefet partisiyiz, yurt dışına gittik mi Türkiye'nin partisiyiz. Örneğin ben Gezi Davası'nın bu şekilde olmasını savunamam. Bu ülkeye olimpiyat alınacak hep birlikte alacağız, bu ülkenin reklamını, ticaretini hep birlikte yapacağız.
100 yıllık Cumhuriyet, Ata'nın huzurundasınız, ana muhalefet lideri ile iktidar partisinin lideri ya da son seçimlerin birinci partisinin lideri birbirine sürtünüyorlar el sıkışmıyorlar, hatır sormuyorlar. Birbirlerine isimleriyle hitap etmiyorlar, lakaplar falan... Böyle bir şey olmaz. Ben bunun parçası olmam. Belli bir diplomasiyi sürdürmek lazım. Bayramlaşmak, hal hatır sormak... Bunların yapılmamasının ana muhalefete hiçbir faydası yok.
CHP, Türkiye'nin birinci partisi oldu ve bunun olgunluğuyla siyasetin normalleşmesini istiyor. En sert muhalefeti yapıyor ama '28 Şubat'taki paşaların salınması önemlidir' diyor 15 gün sonra bu oluyor bu bir kazanım. Bunlar mikro kazanımdır.
Makro kazanım nedir? Bana diyorlar ki 'Anayasa yapalım' Ben, 17.5 milyon oy aldım. Bunlar bana 'Ne işin var orada' der, eşim 'Özgür kalk oradan' der. Mevcut anayasayı tanımayan, çiğneyen birisiyle anayasa yapamam. Anayasa Erdoğan'a değil her doğana uymalı.
Özgüveni yüksek bir siyasete hepimizin bir şekilde intibak etmesi lazım. Erdoğan seçimlerde ikinci parti oldu, orada duruyor. 4 yıl seçimsiz zaman var diyor. AK Parti yoksa erken seçim yapamıyorsun.
Namık bey not tutacak dedik. Bu öneri de Ahmet Necdet Sezer'den geldi. 'Cumhurbaşkanı görüşmesi yapacağım, ne önerirsiniz' dedim. 'Büyükelçimiz not tutacak diye talepte bulunursanız reddetmezler, devlet geleneğinde de var' dedi.
Parti Meclisi'nde de MYK'da da tartıştık zaten partide böyle bir tartışma yok. Normalleşmeyi kim bozuyor? MHP bozuyor. Normalleşmiş bir ülkede o siyasi cinayet aydınlanmadan kalamaz. MHP, 'CHP-AKP iktidar olsunlar birlikte' dedi. Normalleşmeyi sonlandırmaya çalışanlar kim bakmak lazım.
Bana kalsa, yarın karar alalım 2 ay sonra yapalım seçimi ama benim elimde değil. Erken seçim konusunda hiçbir farklı düşüncem yok. Ben 31 Mart seçim sonuçlarını araçsallaştırarak erken seçim talebinde bulunmayacağım dedim. Yüzde 38 oyu CHP'nin kemik oyu görsem çıkıp 'Birinci parti ben oldum' derim. Vatandaş bu samimiyetsizliği reddeder.
360 milletvekilim olsa ben kırmızı kartın gereğini yaparım. Kırmızı kart görmüş oyuncu sahada kalamaz değil mi? Erdoğan'ın görevden ayrılmasının iki yolu var. Ya kendisi yenileyecek, ya parlamentoda 360 el kalkacak ben de 130 el var.
Benim gündemimde erken seçim var zaten halk istiyorsa. Ama halen halkın yarısı istiyor, yarısı istemiyor. Biz bir erken seçim talebini erkenden tüketirsek, günü geldiğinde bir esprisi kalmaz. Erken seçim talebinin tam zamanında...
Çoktandır hazırız ülkeyi yönetmeye. Kamuoyunda şöyle bir şey vardı eskiden; kimin gideceğine karar vermişlerdi ama yerine kimin geleceği konusunda CHP'nin tam bir güven telkin edememesine ilişkin tespitler vardı. Gölge bakanlarımızın çalışmaları, getirdiği yankılar... Özellikle ekonomi konusunda. Dış ilişkilerdeki yoğun temas. Suudi Arabistan'a da gideceğim, onu da planlıyorum. Katar'a, Birleşik Arap Emirlikleri'ne de gideceğim. Pekin'den davet aldık oraya da gideceğim.
Merkez medya bize kapalıydı. Yandaş medya bizi ötekileştiren bir sistemle seçmenlerini konsolide ediyordu. Artık başka bir süreç yaşanıyor Türkiye'de. CHP'nin sesi duyuluyor hatta insanlar 'sesimizi duyur' diye CHP'ye geliyorlar.
Bütün arkadaşlarımız dört dörtlük çalışıyorlar ve aşama aşama CHP o bakanlığı nasıl izliyor, ne yapacak, bunları göreceğiz. Türkiye'yi nasıl yöneteceğiz, biz olsaydık ne yapacağımızı göstereceğiz.
Seçime hazırız. AK Parti bu haliyle yönetiyorsa, CHP Türkiye'yi şaha kaldıracak.
Çok önemli bir başarıydı ama birinci parti çıkamamıştık. Büyükşehirlerde moral bulduk ama birinci parti değildik. Çok önemli başarıydı ama sonuçta birinci parti değildik.
Ekrem İmamoğlu'nun Mansur Yavaş'ın Zeydan Karalar'ın Vahap Seçer'in Muhittin Böcek, AK Parti'den aldığımız belediyeleri yeniden kazanmasalardı kötü olurdu. Ama bu başarı 2019'daki başarının üzerine kurulmadı diyen de kendi kendine haksızlık etmiş olur.
Erken seçimi halk istiyorsa en çok dillendirecek olan benim diye söyledim. Şu anda birinci parti çıkarken erken seçimi ben neden istemeyeyim?
Sokağı kaybettik 22 yılda. Bir zorbalık var karşı tarafta. Şu anda anayasal hak olan protesto ve gösteri yürüyüşünde fiili kayıp var. Yürümek isteyene terörist diyorlar.
Merih Demiral ceza olursa yanlış olur ona itiraz etmek lazım. Büyük bir haksızlık olmuş olur. Doğrudan bir siyasi simge olmayan, çok sayıda partinin de kullandığı, arkadaşımızın da 'Ben onu şu niyetle yaptım' diye açıkladığı bir şeyi başka anlamlar yükleyerek milli takımın moralinin bozulmasının çalışmasını doğru bulmuyoruz.
Bir sürü oyuncuya ceza verildi zafer işareti yapıldı diye. O zamanlar onları linç eden ve cezayı savunanlar 'Ne olacak' diyorlar. Ben CHP'nin tutarlılığı açısından çok rahat bir pozisyondayım.
Finale kalırsak Almanya'ya giderim. Belki yarı finale gitmeyi düşünebilirim.
Ben 18'inde gideceğim KKTC'ye, Erdoğan 20'sinde gidecek. Sayın Kılıçdaroğlu'nu da KKTC'ye davet edeceğiz. Eğer uygun görürse, gelirse çok keyif alırız.
Ben sokaktan çekinmeye veya tepkiyi biz değil sivil toplum göstersin buna hep muhaliftim. Ben sokakçıyımdır. Ben kurultayda da söyledim. Mitingi değerler, inançlar üzerinden yapmazsan ekonomik meseleler üzerinden yaparsan o MHP'li adam Tayyip Erdoğan'ın arkasında değil senin arkanda hizalanır. Ben sokakçı ve eylemciyim bunu herkes bilir. Grup Başkanvekilleri partinin yasama kanadıdır. Alınan kararları gidip uygularlar. Bizim işimiz oydu. Geriye dönüp de sayın genel başkanı eleştirir gibi olur ama gençliğin heyecanıyla çok sokakçıyımdır ben.
Cumhurbaşkanı adayını en nihayetinde parti grubunda oyluyorsunuz. Bugüne kadar sayın İnce'nin adaylığında da sayın Kılıçdaroğlu'nun da adaylığında verilmiş kararı parti grubu oy birliği ile yapıyordu. Bence, CHP cumhurbaşkanı adayını kitlesel şekilde belirlemeli. Ölçme, değerlendirme çok önemli. Bütün üyelerin güven oyuyla belirlemek... Benim hayalim şu; aday belirlendiğinde seçimi kazanmış olsun bu sefer. Birinci turda adayımız seçimi kazanmış olarak ilan edilip, yürüyüp gitmeliyiz.
Türkiye'yi içine düştü bu durumdan hızla kurtarmalıyız. Gençlerin feri sönmüştü şimdi görün gençleri.. İnsanlar aradıkları morali buldular. En büyük hayalim bu, en büyük kariyer planım da bu. Ben 31 Mart gecesi üç büyük zevk yaşadım. 18.48'de bütün sandık görevlilerine mesaj attım. 'Birazdan çok güzel haberler alacaksınız. Sakın gevşeyip sandığa terk etmeyin' dedim. 19.03'te bunun tweetini de attık. Sonra 00.00'da otobüsün üstüne çıktık. Hayatımda siyasette en mutlu olduğum andı. 'Size söz verdiğim gibi ışıklar hala yanıyor, yanmaya devam edecek sabaha kadar. Önümüzdeki seçim akşamında da CHP'nin ışıkları sabaha kadar yanacak. Ben o başarıyı sağlayan genel başkan olarak tüm borçlarımı ödeyeceğim. Benim görevim bu. Bunun için içeriden, dışarıda hiçbir çelme, gayret bu inancımı zedeleyemez' dedim. Bana tüm Türkiye 'Sen aday ol' dese doğru aday kimse, kazanacak, en yüksek oyu alacak aday kimse o aday olacak. Güle oynaya kazanacağız. Bu cumhuriyet evlatlarına sahip çıkacak.
Değişiklikler ilk seçimde uygulanacak. 7 bin görüş geldi. Dünyadaki tüzüklere bakıyoruz. Mesela ön seçimde çeşitli tartışmalar var. Öyle olur ya da olmaz bilmiyorum. Örneğin, genel başkanın veya merkezin yetkisinin yüzde 5'le sınırlandığı, gençlik ve kadın kollarına emek verenlerinin de değerlendirildiği, meclis grubunun belli bir miktarının korunduğu, diğer tarafının da örgüt tarafından seçildiği bir şey.
Kendi yetkimden vazgeçip örgüte vermeye razıyım. Ben örgüte verdiği her sözü tutan bir genel başkanım.
Kasım ayı sonunda tüzük kurultayı tarihi ilan edilmişti. Partinin avukatlarını çağırdım. 'Tüzük kurultayında ne durumdayız' dedim. 'Yok öyle bir kurultay' dediler. Dönemin seçimden sorumlu genel başkan yardımcısını aradım. 'Biz onu siyaseten söyledik, gazeteye ilan vermedik' dedi.
Ben kendi özeleştirimi yaptım. Ve çıktım bir tespitte bulundum. 'Bu şartlarda gidersek bu seçim kayıp' dedim. Genel başkanlık için yanıp tutuşmuyordum. Benimle ilk ortaklaşan da Ekrem İmamoğlu'ydu. 'İzmir bile gidebilir' dedim. 'Ben İstanbul'a aday olamam' dedi. Sonra biz değişim diye yola çıktık.
Bu sorulara cevap verirken en korkacağım şey Kemal beyi incitmek olur. Kemal bey bir sürü şeyi doğru yaptı, bazı yerlerde hata yapmıştır. Kemal bey hançer ifadesini kime kullanıyorsa onu netleştirirse muhatabı cevap verir. Bende hiç hançer olmadı. CHP'de hançer taşıyan kimse olduğunu düşünmüyorum.
Yalçın hoca eleştirdi. Haklı eleştirilerdi. Biz diyoruz ki yüzde 68 dolaylı vergi topluyorsunuz. Yüzde 21 maaşlardan, yüzde 11 para kazanandan. Tam tersi olması lazım diyoruz. Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alalım diyoruz. Aynı dili konuşmadığımızı gördük, söylüyoruz.
Bizim sayın bakanı eleştirme hakkımız var da, onun bizim gölge bakanı eleştirme hakkı yok mu? Bizimki mahalle baskısı değil. Şimşek gerçek mahallelere baksın. 10 bin lira ile geçiniliyor mu bir baksın.
4-9 Eylül'de yapacağımız kurultay değişim kurultayı olacak. CHP'nin çok çağdaş programa ihtiyacı var. Bizim laiklik konusunda en ufak tavizimiz olmaz.
Çok büyük bir haksızlık var. RTÜK'ün kararını tanımamazlık yapmamış, para cezasını yatırmış. İkame yayın dosyasını açamamışlar. Radyo dosyayı açamamış ve anlamamışlar. Yayınlayamamışlar. Orada radyonun bir hatası varsa, kötü niyet olmadığı parayı ödediğinden belli. RTÜK, kendi verdiği cezayı uygulamayanlara lisans iptali yapıyor. Para cezasını ödediğine göre uygulamama niyeti yok. Lisans iptali yaptılar. O yüzden yanlış buluyoruz. Orada bir fırsatçılık yapıldı gibi geliyor bana RTÜK tarafından.
Kızım, pazartesi günü son bütünlemesini de verip 4 yılda hukuk fakültesini bitirdi. Annesi ile bana fotoğrafını attı ama gidemiyoruz.
Kendi ödediği bedel sorun değil insanın. Benim bir tane kızım var. 2007'de seçilip ilk Ankara'ya geldiğimde Türkiye Eczacılar Birliği için İpek 6 yaşındaydı. Ne zaman 16 oldu, ne zaman 23 yaşına geldi ben anlamadım. Mezuniyetine gideceğim ama.
Ben hep şeyi savunurum. Berkin Elvan ile Abdullah Tayyip Olçok'a birlikte üzülen bir toplum ancak gerçekten bir bütün olur.
Eğer partimi yapılacak ilk seçimlerde iktidar yapmadıysam ben yokum. Aday değilim. Ben bu partiyi yapılacak ilk genel seçimlerde iktidar yapmazsam ertesi gün yokum, kurultayı toplarım ama aday değilim.
Türkiye'yi yeniden Atatürk'ün gösterdiği rotaya sokacağız. 10 yıl CHP yönetecek bu ülkeyi. Biz öyle 6 sıfır değil bir sıfır atacağız. O bir sıfırı, fiyatlardan atacağız maaşlardan atmayacağız. Bugünkü maaşı alacaksın ama mazot 4 lira olacak.