Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek TRT Haber'de katıldığı programda gündeme dair açıklamalarda bulundu.
Kira artışlarında yüzde 25’lik sınırın davam etmesi için bir neden görmediğini söyleyen Şimşek, bu konuda bir çalışmanın olmadığını belirtti.
Bakan Şimşek'in açıklamalarından satır başları şöyle:
"Her şeyden önce ekonomide bir yeniden dengelenme sürecine girdik. Yani iç talebin aşırı artışı nedeniyle bir takım makro ekonomik dengesizlikler ortaya çıkmıştı. Şimdi orada bir yumuşama var. Net ihracatın etkisi ekonomide olumluya dönmeye başladı. Yani büyümede kompozisyon değişiyor, büyümede bir dengelenme var. Bu da beraberinde ortaya çıkan dengesizlikleri gideriyor. En önemli dengesizliklerden bir tanesi cari açık. Geçen sene mayıs ayında 57 milyar dolar civarındaydı. Büyük bir açık. Bu sene bu açık mayıs ayı itibarıyla 30 milyar doların altına düşmüş olacak. Dolayısıyla çok ciddi bir iyileşme var. Yani Türkiye'nin dış açığında yarı yarıya düşüş var. Önemli dengesizliklerden bir tanesi bu çerçevede giderilmiş oldu.
Geçen sene mayıs sonu itibarıyla piyasa değerlendirmelerine bakarsanız, özellikle depremin etkisiyle bütçe açığının milli gelire oran olarak yüzde beldi 9-10'ları bulabileceği öngörülüyordu piyasalar tarafından. Biz bunu geçen sene yüzde 5,2'de tuttuk. Bu da önemli bir dengesizlik ve deprem hariç bütçe açığı milli gelire oran olarak sadece yüzde 1,6 bu da önemli. Dolayısıyla temel dengesizlikleri giderme anlamında program çalışıyor.
Programın çalıştığını özetleyen bazı göstergeler var. Örneğin, Türkiye'nin risk primi. Türkiye'nin risk primi geçen sene mayıs ayında 700 baz puanın üzerindeydi. Bugün 270'in altına düştü. Bu dönemde gelişmekte olan ülkelere göre çok muazzam bir performans göstermişiz. Yani sadece bizim risk primimiz düşmemiş başka bize benzer ülkelere oranla risk primimiz çok daha hızlı şekilde düşmüş. Risk priminin düşmesi burada aslında programın çalıştığını özetleyen bir gösterge. Çünkü bu Türkiye'ye fon akışında maliyeti belirleyen unsurlardan bir tanesi. Türkiye'ye fon akışında bizim öngördüğümüzden çok daha büyük bir artış var. Özellikle yerel seçimlerden sonra son 1,5 ayda o kadar ciddi bir fon akışı ve Türk lirası lehine portföy değişikliği var ki, Merkez Bankası swap hariç rezerv pozisyonu neredeyse 49 milyar dolarlık bir iyileşme gösterdi.
Devam etmesi için ben bir sebep görmüyorum, etmemesi gerektiğini düşünüyorum. Dolayısıyla bu yönde de yani devam etmesi yönünde bir çalışma yok. Zaten o düzenleme bir süreliğine yapılmıştı. Ben hükümetimiz adına verilmemiş bir karar üzerine yorum yapamam ama çok büyük ihtimalle devam etmeyeceğini düşünüyorum. Fiyatlara müdahale edilmemesi gerektiğine inanıyorum. Piyasaya müdahale arzı artıracak teşviklerle olur. O doğru bir şey. Arz artışı üzerinden fiyatların aşağı inmesini sağlamak lazım. Bunun için daha çok üretim, daha çok istihdam ve ihracatı da tabiiki önemsiyoruz. Bizim müdahaleler daha çok şu çerçevede olacak: Biz piyasaya yol haritası vereceğiz. 3 yıllık enflasyon hedefi veriyoruz, 3 yıllık büyüme perspektifi sunuyoruz. Bunlar piyasayı yönlendirme amacıyla kamuda da disiplin amacıyla önemli. Ama esas olarak yatırım. Biz bütçe üzerinden para harcıyoruz. Biz diyoruz ki bu harcamaları yapalım ama bu harcamaları üretken alanda yoğunlaştıralım. Yani daha çok arz yönlü üretimi artıracak alanlara kanalize edelim. Gıda arzı onlardan bir tanesi. Rekabet gücü arttığı zaman, verimlilik arttığı zaman birim fiyatlar, birim maliyetler düşüyor. Dolayısıyla biz bu çerçevede tabiiki her şeyi piyasaya bırakamayız. Ürünlerin fiyatlamalarına doğrudan doğruya müdahaleyle biz bir yere varamayız. Onun için onun yerine büyümenin kompozisyonunu dengeleyeceğiz. Üretim artıracak politikaları devreye sokacağız. Verimliliği, rekabet gücün artıracak adımları atacağız."