Gündem Bilim Teknoloji Spor Dünya Ekonomi Siyaset Sağlık Eğitim Kültür Sanat Magazin Yaşam Reklam Künye Gizlilik Sözleşmesi İletişim
Yazılım ve Tasarım: Bilgin Pro © 2024KRT TV Tüm Hakları Saklıdır

İletişim Başkanı Altun: İsrail bir soykırımcı ve katildir. Zulmünü durdurmak, cürümlerini dünyaya göstermek için tüm imkanlarımızla çalışacağız

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "İsrail bir soykırımcıdır, İsrail bir katildir ve biz var gücümüzle İsrail'in bu zulmüne son vermek, İsrail'in bu zulmünü durdurmak ve bu süreçte de İsrail'in zulümlerini, bütün cürümlerini, tüm dünyaya elimizdeki bütün imkanlarla, tüm iletişim, sanat imkanlarıyla göstermek için var gücümüzle çalışacağız." dedi.

TRT World Citizen tarafından Atatürk Kültür Merkezi'nde bu yıl 6'ncısı düzenlenen "Humanitarian Film Festival" (İnsani Film Festivali) ödül töreninde konuşan Altun, TRT’nin "Özü Sözü İnsan" diyerek kararlılıkla sürdürdüğü yayın politikasının tezahürlerinden biri haline gelen festivalin hayırlara vesile olmasını temenni etti.

Festivalin odağında insan ve insana dair meseleler olduğuna dikkati çeken Altun, "Bu festival, insan haklarının korunmasının önemini, sosyal adaleti, barışı, çevre sorunlarının insan hayatına etkisini öne çıkarıyor. Bu festival bize insan hayatının ne denli önemli, merkezi hakikat olduğunu hatırlatıyor. İnsanlık bugün ne yazık ki büyük bir kıyımın odağında." diye konuştu.

Altun, geçen yıl yine bu festivalin açılış konuşmasını yaparken, dünyada süregelen ekonomik krizlerden, salgınlardan, kıtlıktan, susuzluktan, zorunlu göçlerden, iklim değişikliğinden bahsettiğini, sözlerini ise tüm bu açık yaraların kapanmasını temenni ederek noktaladığını hatırlattı.

Son bir yılda, dünyanın yaralarından çok daha fazla kan sızmaya başladığını vurgulayan Altun, Gazze, Batı Şeria, El-Halil, Refah ve Cenin'e işaret etti.

Son sığınaklarında, üzerlerine her gün tonlarca bomba yağan insanların şehirlerinden bahseden Altun, "Dahası kadim Beyrut şehrinden bahsediyorum. Zulmün taşınmaya çalışıldığı İslam şehirlerinden bahsediyorum. Bugün bu kürsüden sesimizin ulaştığı herkese, ismini tarihe 'katil devlet' olarak yazdıran İsrail'in işlediği affedilmez insanlık suçlarını bir kez daha yüksek sesle haykırıyorum. İsrail bir soykırımcıdır, İsrail bir katildir ve biz var gücümüzle İsrail'in bu zulmüne son vermek, İsrail'in bu zulmünü durdurmak ve bu süreçte de İsrail'in zulümlerini, bütün cürümlerini, tüm dünyaya elimizdeki bütün imkanlarla, tüm iletişim, sanat imkanlarıyla göstermek için var gücümüzle çalışacağız." ifadelerini kullandı.

Festivalin odağında insan olduğunu yineleyen Altun, odağında insan olan bir dizi acı gerçeğin altını çizdi.

"Onlar birer sayı değil"

2023'ün 7 Ekim'inden bu yana güneşin tam 393 kez doğduğunu, o günden bu yana, daha 1 yaşını bile görmemiş 786 bebeğin öldüğünü, son 393 kara günde, toplamda 17 bin 210 çocuğun Gazze'de hayatını kaybettiğini anımsatan Altun, o günden bu yana, gökten ölüm olup yağan bombaların altında tam 11 bin 742 kadının da can verdiğini söyledi.

Gazze'de, toplamda 42 bin 885 insanın artık nefes almadığını, 183 gazeteci, 1047 sağlık çalışanı ve 85 sivil savunma görevlisinin de görevleri başında katledildiğini dile getiren Altun, "İçinizden, 'Onlar sayı değil, onlar insan.' dediğinizi duyabiliyorum. Onlar birer sayı değil, insan. Her biri birer anne, baba, çocuk, eş, abi, kardeş… Aradan geçen bu 393 günde üzerlerine toplam 85 bin 500 ton patlayıcı yağan insanlar. Evsiz, barksız, camisiz, kilisesiz kalan ve vahşice katledilen insanlar." ifadelerini kullandı.

Bu zulmün tüm bölgeye yayıldığını kaydeden Altun, Gazze'de başlayan katliamın bugün Türkiye'nin yakın coğrafyasında bir kelebek etkisi ile büyüdüğünü belirtti.

Sanatın birleştirici gücü altında insani değerleri savunmak için bir araya geldiklerini vurgulayan Altun, şunları kaydetti:

"Bizler tam da bu süreçte şu hakikati var gücümüzle, yüksek sesle haykırmak durumundayız. Bütün bunlar açık ve net insanlık suçudur. Bu suçları gizlemeye çalışanlar bu insanlık suçunun ortaklarıdır. Suçlu İsrail'dir ve bir o kadar da İsrail'e destek olan, İsrail'in cürümlerini görünmez kılmak için çaba sarf eden, bir yandan da o cürümlere malzeme sağlayan, o cürümleri işlesin diye İsrail'i cesaretlendiren Batılı müesses nizamdır. Batılı müesses nizamın öncü aktörleridir. Onlar suçludur ve biz haktan, hakikatten yana olan insanlar bu apaçık gerçeği her ne olursa olsun haykırmak durumundayız."

"Küresel çözüm mekanizmaları üretilemiyor"

Bugün gerçeği haykıran sanatçıların, bilim insanlarının ne yazık ki yoğun mahalle baskısına maruz kaldığını, işlerinden kovulduğunu ve toplumsal anlamda izole edilmeye çalışıldığını anlatan Altun, "Ne olursa olsun, hakikatin gür sesi her daim bu türden zulüm düzenlerini bastırmıştır, tarih bunun örnekleriyle doludur. Bizler, insanlık var oldukça, insan onuru var oldukça, vicdan var oldukça, küresel vicdan toplumu var oldukça yine bu zalimlerin ne yaparlarsa yapsınlar, tarihin çöp sepetine gönderileceğine inanıyoruz ve bunun için mücadele ediyoruz." diye konuştu.

Altun, mücadelelerini sürdürürken, sanatçıların duygularıyla, emekleriyle ortaya koyduğu ürünlerin çok hayati olduğunu düşündüğünü dile getirdi.

Sadece yakın coğrafyada sınırlı kalmayan bir insani trajedinin tam ortasında olunduğuna dikkati çeken Altun, dünyanın iki bin yılın ilk çeyreğini geride bırakırken, insanlık ailesinin maalesef tarih boyu görülmemiş ölçekte bir küresel kaos ortamında yaşadığını vurguladı.

Her gün binlerce insanın öldüğünü, en iyi ihtimalle doğup doyduğu toprakları terk etmek zorunda kaldığını belirten Altun, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği verilerine göre bugün dünyada neredeyse 120 milyona yakın kişinin zorla yerinden edildiğini anımsattı.

Birleşmiş Milletler verilerine göre, dünya üzerindeki mültecilerin 4'te 3'ünden fazlasının düşük ya da orta gelirli ülkeler tarafından misafir edildiği bilgisini veren Altun, "Türkiye'nin de çok iyi deneyimlediği üzere, refah seviyesi yüksek gelişmiş ülkeler ise bu insani trajediye duyarsız yaklaşıyor, sarkastik bir tavırla 'Görmedim, duymadım, konuşamam.' diyor. Üç maymun tavrını sergiliyor. Ancak ne var ki büyük kısmını Filistinli, Suriyeli, Iraklı, Ukraynalı, Afganistanlı, Güney Sudanlı ve Myanmarlı göçmenlerin oluşturduğu bu zorlu atmosfer, insanlığın içinde bulunduğu acıların sadece bir kısmını gözler önüne seriyor." değerlendirmesinde bulundu.

Bir yandan zorunlu göçler devam ederken, diğer yandan milyonlarca insanın açlık ve kıtlıkla karşı karşıya olduğunu, suya erişmekten ve en temel sağlık hizmetlerini dahi almaktan mahrum bulunduğunu vurgulayan Altun, savaşlar, çatışmalar, iklim krizi ve küresel ekonomik krizler gibi sebeplerle dünyanın, modern tarihin belki de en büyük gıda krizini yaşadığına işaret etti.

Bugün itibarıyla 200 milyondan fazla insanın gıdasızlık salgını yüzünden ölüme sürüklendiğine dikkati çeken Altun, öte yandan dünyanın en gelişmiş ülkelerinde dahi yüz binlerce kişinin sokaklarda, evsiz-barksız yaşama tutunmaya çalıştığını belirtti.

Bunlara bağlı olarak da suç oranlarının birçok yerde tırmandıkça tırmandığını dile getiren Altun, "İşin ilginci, kaosa neden olabilecek boyuttaki toplumsal kırılmaların fitilini ateşleyen bu kriz bir türlü engellenemiyor, engellenmek istenmiyor. Ne yazık ki küresel çözüm mekanizmaları üretilemiyor. Demokrasinin beşiği olarak görülen, ifade özgürlüğü ve yaşam tarzlarına hiçbir müdahalenin olmadığı ileri sürülen birtakım Batı ülkelerinde giderek İslam karşıtlığının, ırkçılığın, yabancı karşıtlığının yükseldiğini görüyoruz." dedi.

Bir diğer trajedinin ise çocuklar cephesinde yaşandığını söyleyen Altun, dünya üzerinde terör örgütlerinin zoruyla cepheye sürülen çocuklar olduğu gibi, mega şirketlerin kar güdüsüyle işçi olarak çalıştırmaya zorladığı çocukların da günümüzdeki insani durumun ne denli iç karartıcı olduğunun birer somut göstergesi olduğunu kaydetti.

"Batının hegemonyası da düzen kurma arayışları da geçerliliğini yitirmiştir"

Ayrımcılığa ve hatta şiddete maruz kalan kadınların durumunun da 21'inci yüzyılın görülmek istenmeyen gerçeklerinden biri olduğuna dikkati çeken Altun, sıraladığı verilerin ve istatistiklerin kendilerine çok şey anlattığını söyledi.

Acıların merkezindeki insanlığın haletiruhiyesini sayılar üzerinden hissedemediklerini kaydeden Altun, bunları hissedebilmek ve özümseyebilmek için sayılardan fazlasına ihtiyaç olduğunu ifade etti.

Sanatçıların sözünün, gözünün, felsefesinin tam da bu aşamada devreye girdiğini vurgulayan Altun, sayıların ruhlarına işleyemediği duyguyu, bu festivalde yarışan 301 filmde, sanatın kalbe dokunan yönü sayesinde hissedebildiklerini kaydetti.

Altun, sözlerine şöyle devam etti:

"Odağında insan olan meselelere karşı bizi harekete geçirecek esas unsur sayılara indirgenmiş trajediler değildir. Aslolan yaşayanı anlayabilmek, onunla gerçek anlamda duygudaşlık kurabilmektir. Acıyı hissetmek, o acının yaktığı ruhla gerçekten estetik eserler ortaya koymak. Bu da ancak sanatla ve siz değerli sanatçılarımızın gayretleriyle mümkündür."

Küresel alandaki kültürel hegemonyaya ve sinema denildiğinde dünyada akla gelen Hollywood endüstrisine de değinen Altun, özellikle savaş dönemlerine etki eden Hollywood'un İkinci Dünya Savaşı, Vietnam, Afganistan, Irak işgalleri ile ilgili birer kült haline gelmiş propagandist yapımlarının herkesin aklında olduğunu belirtti.

Altun, bu türden bir kültür hegemonyasının sürdürülmesinin bir anda mümkün olmadığını, bugün Batılı dijital platformların tam da Hollywood'un açtığı bu yolda ilerlediğini anlattı.

Eskiden Batı'nın, batı dışı toplumları zorlayarak da olsa sistem içinde tuttuğu bir yapı olduğunu ve o yapı içerisinde buna uygun kültürel hegemonya zemini üreten yapımlar bulunduğunu anımsatan Altun, şöyle devam etti:

"Bugün itibarıyla içinde olduğumuz küresel kaos ortamında, küresel istikrarsızlık çağında Batı'nın hegemonyası da düzen kurma arayışları da geçerliliğini yitirmiştir. Batı'nın, batı dışı toplumlar için dayattığı batılılaşma politikaları, modernleşme politikaları, artık sosyopolitik meşruiyet zeminini kaybetmiştir. Bunlardan beslenen kültürel hegemonya araçları da zemin kaybetmiştir. Bugün Batı dışından yükselen sesler, ortaya çıkan otantik kültürel varoluş çağrıları, alternatif sesler, gerçek anlamda küresel vicdan toplumunun en önemli unsurları arasındadır. Ben başından itibaren tabii platformunu da bu alanda değerlendiriyorum. tabii platformu Türkiye'den yükselen ve küresel alanda hakça, adaletten yana bir kültürel gerçekliğin uluslararasılaşması için çaba sarf eden samimi insanların ürettiği bir üründür. Bu dijital platformda gerçekten güçlü içeriklerle biz Batılı kültürel hegemonyanın adaletsizliklerine, hakikat karşıtı girişimlerine dur diyeceğimize inanıyoruz."

"Bu dünyanın kalkınması, sömürü düzeninden kurtulması için iddia sahibiyiz"

tabii platformu gibi bu festivalin de Batı dışı dünyadan, Türkiye'den yükselen güçlü bir kültürel varoluş çığlığı olduğunu kaydeden Altun, "Biz, dünyanın ötekileştirilen toplumları, insanları, sesleri bastırılan insanları buradayız, varız, sesimiz, varlığımız gerçek. Bu dünyada var olduğumuz gibi bu dünyanın geleceği için de fikrimiz var. Bu dünyanın geleceği için bütün gücümüzle çalışıyoruz. Bu dünyanın mukadderatı için Batılılar kadar söz sahibiyiz. Bu dünyanın kalkınması, sömürü düzeninden kurtulması için iddia sahibiyiz. Bu çağrıyı da yine bütün dünyaya bu kültürel araçlarla yapıyoruz. Bu gayretin bir ürünü." diye konuştu.

TRT World Citizen Humanitarian Festival'in insani temelde içeriklere odaklanarak önemli bir sorumluluğu yerine getirmeye çalıştığını, bunu da dünyanın dört bir yanındaki mazlumların anlaşılmasını sağlayacak eserler veren sanatçıları bir araya getirerek yaptığını söyleyen Altun, bu festivali çok kıymetli bulduğunu ifade etti.

Altun, "Bu tür etkinlikler bizlere, günlük telaşlarımız arasında dikkatimizden kaçan nice insan hikayesini görme ve anlama imkanı sunuyor. Bir diğer deyişle, bizlere en temelde insan olduğumuzu ve insan olmaktan doğan hem haklarımız hem de ahlaki vazifemiz olduğunu tekrar hatırlatıyor." dedi.

Türkiye Cumhuriyeti'nin sahip olduğu binlerce yılın birikiminden oluşan manevi mirasın kendilerine, hayata dair her şeye vicdan penceresinden bakmak gerektiğini öğütlediğini ifade eden Altun, "Türkiye'nin, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından da sıklıkla dile getirilen 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.' felsefesi tam da bu nedenle, sadece sınırlarımızla ilgili değildir. Biz o nedenle sıklıkla 'Türkiye Türkiye'den büyüktür.' diyoruz. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın felsefesi, Türkiye'den neşet eden ancak dünyaya hitap eden bir felsefedir. Ülkemizin yakın ya da uzak gözetmeksizin çeşitli coğrafyalarda ortaya koyduğu, barış, adalet, istikrar ve güvenliğin tesis edilmesine yönelik girişimlerin şimdiden tarihe geçtiğini vurgulamamız gerekir." diye konuştu.

Anadolu'nun, nerede bir mazlum, nerede bir muhtaç görse yardıma ilk koşan, elindekini paylaşmayı en büyük erdem bilen ve haksızlık karşısında susmanın en büyük kötülük olduğuna inanan sahici insanların yurdu olduğunu vurgulayan Altun, "Türkiye, bugün Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde küresel adalet anlayışına tam da bu felsefeyle öncülük etmektedir. Bu felsefeyle 'Dünya 5'ten büyüktür.' demektedir, 'Daha adil bir dünya mümkündür.' çağrısı yapmaktadır." ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin küresel barış ve istikrar için sorumluluk almaktan asla kaçınmayan anlayışını ve bu konudaki hassasiyetlerini TRT'nin kendi faaliyet alanında başarıyla taşımasının kendileri için son derece gurur verici olduğunu ifade eden Altun, "TRT World Citizen Humanitarian Film Festival de Türkiye'nin bu konudaki hassasiyetlerinin kurumsal tezahürlerinden bir tanesidir. Bu yıl, dünyanın 63 farklı ülkesinden 301 filmin bu festivale başvurmuş olması da son derece önemlidir ve küresel vicdan toplumunun inşası açısından oldukça hayatidir. Bizler, artık gelenekselleşen bu festivalin, ürettikleri eserler ile insanlığa da hizmeti dokunan değerli yapımcı ve yönetmenleri bir araya getirmesini güçlü bir şekilde destekliyoruz." dedi.

TRT Genel Müdürü Mehmet Zahid Sobacı ve uluslararası organizasyonlara imza atarak "insanı ve insana ait değerler bütünü"nü gündemde tutan tüm TRT çalışanlarını, festivale destek verenleri ve jüri üyelerini tebrik eden Altun, festivalin kalıcı olmasını ve insanlık ailesine barış, refah, adalet, istikrar temin etme yolunda büyük katkılar sunmasını temenni etti.

İlginizi Çekebilir
SONRAKİ HABER