Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim-Bir-Sen), iktidarın hazırladığı yeni müfredat taslağı ile ilgili değerlendirme raporunda, “Müfredatın yerli ve milli dokunuşlarla tahkim edilmesi gerektiğini” vurgulayarak, “yemeğe besmele ile başlanması” gibi İslami kavramların ve uygulamaların Okul Öncesi Eğitim Programına entegre edilmesini, 93 kez kullanılan “yaratıcı” sözcüğü yerine, “Allah” sözcüğünün kullanılmasını, İlkokul Türkçe dersinde çocuk hakları, demokrasi, ifade özgürlüğü, temel hak ve özgürlükler kavramlarının işlenmesinde “mutlak bir özgürlük anlayışına yer verilmemesini”, “fosil” konusunun ilkokul 3., 4., 5., 6., 7. ve 8. sınıflarda değil, daha ileri seviyelerde anlatılmasını, “canlıların canlılık özelliklerinin yaratıcıdan geldiğinin" vurgulanmasını, Hayat Bilgisi Dersi’nde “bireysel özelliklere saygının” değil, “maddi manevi değerlere ters olmayan bireysel özelliklere saygının” anlatılmasını istedi.
Kısadalga'dan Sinan Tartanoğlu'nun haberine göre; Eğitim-Bir-Sen, yeni müfredat taslakları ile ilgili raporunu Millî Eğitim Bakanlığı’na sundu. Sendika, taslak çalışmasının alanında uzman öğretim üyeleri ve sendika uzmanları ile incelediklerini ve üyelerinden gelen 4 bin 630 değerlendirmenin analizlerini yaptıklarını bildirdi.
Sendika, "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Öğretim Programları Değerlendirilmesi: Tespit ve Öneriler" başlıklı raporda, şu değerlendirmelere yer verdi:
"Bugüne değin, felsefe, fikir ve insan tasavvuru itibarıyla ithal ve devşirme şeklinde yapılagelen eğitimde program geliştirme çalışmalarına, ilk kez ve cesaretle, yerli ve milli bir dokunuş yapılabilmiştir.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, doğru yönde atılmış bir adımdır. Ancak bu adımın Modelin amaç ve vizyonuna erişebilmesi için, önemli yerli ve milli dokunuşlarla tahkim edilmesi gerekir."
Eğitim-Bir-Sen, okul öğretim eğitim programına "dini değerlerin entegre edilmesi gerektiğini" savundu.
Raporda, şu ifadelerler yer aldı:
"İslam, Türkiye’deki toplumun çok büyük bir kesimin günlük yaşamını ve düşünce yapısını etkilemektedir. Bundan dolayı genelde tüm eğitim programlarına özelde ise gelişimin kritik yıllarını oluşturan okul öncesi eğitim programına İslamî kavram ve değerler işlenmelidir.
Eğitim programları, çocukların içinde yaşadığı sosyal çevreyi ve kültürü anlamalarını kolaylaştıracak biçimde tasarlanmalıdır. Bu bağlamda İslam’ın temel kavramlarının Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ne uygun olarak hazırlanmış olan Okul Öncesi Eğitim Programında yer alması, İslam’ın milyonlarca insanın yaşam tarzını etkilediği Türkiye toplumundaki çocukların bu değerlere karşı farkındalıklarının oluşmasını sağlayabilir. Bu durum bir sonraki eğitim kademesi ile de uyumlu olacaktır.
Zira ilkokuldaki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinde 'günlük hayattaki dini ifadeler, İslam’ı tanıyalım, güzel ahlak, peygamberimizi tanıyalım, din ve temizlik' gibi ünitelerin bu programa giriş düzeyinde entegre edilmesi mümkündür. Taslak programda okul öncesi eğitimin dört temel amacından biri 'İçinde yaşadığı toplumun değerlerine uygun davranışlar sergilemelerini sağlamak' şeklinde ifade edilmektedir.
İslami kavramların ve bazı uygulamaların programda yer alması, bu hedefin gerçekleşmesine de katkı sunar. Örneğin, yemeğe besmele ile başlayıp ardından dua etmeyi ve selamlaşmayı günlük hayatın bir parçası haline getirmek; günlük eğitim akışına dahil etmek gibi uygulamalar rahatlıkla yapılabilir.
Sendika, yine okul öncesi eğitim programında "yaratıcı" ifadesinin yerine "Allah" kavramının kullanılması gerektiğini bildirdi:
Programda 93 kez 'yaratıcı' sözcüğü geçip hiçbirinin yaratıcı olarak Allah’ı ifade etmemesi ciddi bir çelişki olarak görülebilir… Dolayısıyla Müslümanların çoğunlukta olduğu bir toplumda Allah sözcüğünün geçmediği bir program kesinlikle eksik kalacaktır. Erdem-Değer-Eylem modeli çerçevesinde doğadaki güzellikler, yaratılan canlılar ve günlük hayatta karşılaşılan olaylar üzerinden Allah’ın varlığı ve yaratıcılığı işlenebilir"
İlkokul Türkçe müfredatının taslağının "özgürlükler" ile ilgili bölümünü değerlendiren sendika, şu değerlendirmeleri yaptı:
“Bilgilerini koruma, çocuk hakları, demokrasi, dijital gizlilik, eşitlik, ifade özgürlüğü, kişisel alan, liyakat, özgürlük, sorumluluk, temel hak ve özgürlükler' tema altında işlenmesi istenen kavramlarda mutlak bir özgürlük anlayışı verilmemelidir. Tema altında işlenmesi istenen kavramlar arasına mahremiyet ve özgürlüklerin sınırı ifadeleri konulmalıdır"
Eğitim-Bir-Sen, Fen Bilimleri Dersi Öğretim Programında, "değerler kısmını yetersiz" buldu. "Bilimsel araştırmalarda, 'sabrın' çok değerli olduğu belirtilerek, "Sabır konusu değer olarak girilmeli" denildi.
"Canlılar ve yaratıcı bağı eksiktir" değerlendirmesinin yapıldığı raporda, İlkokul 3., 4., 5., 6., 7. ve 8. Sınıflarda okutulan Fen Bilimleri müfredatı ile ilgili şu ifadeler yer aldı:
"Canlılar ve yaratıcı arasındaki bağ eklenmelidir. Canlıların biyolojik olarak sahip oldukları şeylere rağmen asıl canlılık özelliklerinin yaratıcıdan geldiği vurgulanmalıdır. Fosil konusu bu seviyede, bu konudan çıkarılmalı. Sadece madenler ve mineraller işlenmeli, fosil konusu daha sonraki dönemde verilmelidir.
Güneş ve Ay'ın dünyamıza hassas konumları ve yaratıcı ilişkisi gündeme getirmeli. Bu hassas denge olmasaydı ne olurdu sorusu üzerine tartışmalar yapılmalı. Tüm insanlığı ilgilendiren ve olmasaydı yaşamın var olmayacağı bu hassas dengenin tesadüfen olup olmayacağı tartışmaya açılmalı, yaratıcının bu olaydaki kesin rolü öğrencinin nazarına verilmelidir"
Sendika, Ortaokul Türkçe Dersinde, "Selamlaşma, vedalaşma, kutlama, aile ve akrabalık ilişkileri, misafirperverlik, komşuluk, asker uğurlama, bayramlar" gibi geleneklerin işlendiği bölüme, "milli manevi değerlerin eklenmesini" istedi. Raporda, "Taziye, düğün, sünnet, kabir ziyareti, Ramazan, oruç, kandil, mahya, mevlit, kurban kesme, sadaka, zekat, mukabele gibi milli manevi değerlerimizi simgeleyen gelenekler de eklenmelidir" denildi.
"Sağlıklı Yaşıyorum" temasında "Ruhsal Sağlık" bölümünün; "dua, tevekkül ve manevi arınma" uygulamaları ile zenginleştirilmesi gerektiği belirtildi.
Sendikanın Hayat Bilgisi dersi ile ilgili görüşünde ise "bireysel özelliklere saygı" ile ilgili bölümün; "maddi manevi değerlerimize ters olmayan bireysel özelliklere saygı" olarak düzeltilmesi istendi.
Taslakta, bu öğrenme alanı ile ilgili öğrencilerden; karikatür çizmelerinin veya çizgi roman hazırlanmalarının istenebileceği belirtildi. Eğitim-Bir-Sen ise çizilmesi istenecek karikatürlerin ve çizgi romanların, "Maddi manevi değerlerimize ters olmayan farklı fikirleri içerebileceğini" belirtti.
4., 5., 6., 7. ve 8. sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi için Eğitim-Bir-Sen, bakanlığa şu görüşleri iletti:
"Programda, altıncı sınıfa kadar Hz. Peygamber'in hayatından söz edilmediği görülmektedir. Hz. Peygamberin hayatının rol model olması açısından daha küçük yaşlardan itibaren kronolojik olarak değil sosyal hayat bağlamında anlatılması yerinde olacaktır.
Dijital okuryazarlık becerisine yönelik ihtiyaç günümüzde yalnızca sure, dua dinleme ile sınırlandırılmamalıdır. 4-8. sınıf düzeyinde olması sebebiyle özellikle namaz ve oruç konuları olmak üzere öğrencilerin sorular yönelteceği konular için Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu’nun fetvalarını bulma-okuma becerisi de eklenmelidir"