Kılıçdaroğlu'nun TV100'deki açıklamaları şu şekilde:
Kemal Kılıçdaroğlu: Genel başkan olarak seçildikten sonra kendisini ziyaret etmemiştim, o nedenle ziyaret edeceğim.
O genç teğmenlerin pırıl pırıl evlatlarımızın ettikleri yemin var. Bunun hangi sözcüğünden rahatsızlar? Öğrenmek isterim. Erdoğan'ın oturduğu odada Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün fotoğrafı yok mu?
"Zekeriya Bey'in şöyle bir ifadesi var: 'Ahmaklara anlatır gibi anlatıyorum.' diyor. İlk 4 madde tartışmaları yeni değil. HÜDA Par Meclis'te olmadan önce de tartışılıyordu. Benim TOBB Genel Kurulu'nda yaptığım bir konuşma var.
Bu talep daha önce AK Parti cenahından gelmişti. Kime söylüyor 'Ahmaklara anlatır gibi.' diye? İttifakın diğer aktörlerine söylüyor. Onlar da 'Nasıl dersin?' diyemiyorlar.
CHP'nin her programında altı ok yeniden yorumlanmıştır. İlkelerinden ödün vermeksizin yeniden yorumlanmalı. Ben bunu konulduğu gibi alacağım derseniz dünyadaki değişimi kaçırmış olursunuz.
Özgür bey ile yediğimiz yemekte Mansur Bey’de vardı il başkanı da vardı. Özgür Bey tüzük ile ilgili bilgi verdi. Yazılı metin olmadan fikir beyan etmem doğru olmaz değil dedim. Son şekil aldıktan sonra size göndeririz, düşüncelerinizi belirtirseniz seviniriz dedi. Bana kurultaydan bir gün önce akşam 19 civarında geldi. Dolayısıyla bir görüş hazırlama fırsatım olmadı. Kurultay da yapılan açıklamalar, benim tüzüğe karşı olumlu düşündüğüm anlamına gelmiyor.
Benim tüzüğe evet dediğim, hatta ben de şaşkınlıkla izledim ama doğru değil.
Gittiğiniz zaman bu tartışmaların birinde olmak zorundasınız. Yanlış olduğunu söylemek zorundaysanız ben de bu tartışmaların içinde olmamak için gitmedim.
Bunu özel bir tartışma konusu yapmak istemem ama verilen sözler varsa o sözlerin tutulması gerekir. İşin özeti budur.
Önceden çok fotoğraflarım var. Yeni dönemde yok. CHP'de genel başkanlık yapanlara her zaman saygı gösteririz.
Hayır. Bir siyasetçi eleştiriye açık olmak zorundadır. Hiç olmayan şeylerin eleştiri gibi sunulması ve bunları yapanların da bir dönem gazetecilik yapmış olmaları beni rahatsız eden o. Gazeteciliğin de bir onuru vardır. Kalemini satmaz, parayla pulla yazı yazmaz. Hem bunu hem başka şeyleri yapacaksınız. Sonra da iftira üstüne iftira atacaksınız. Ben de onun anlayacağı dilden yanıt veriyorum.
Önce CHP'yi tanımak gerekiyor. CHP'li olmak demek hangi düzeyde olursanız olun ülkenin sorunlarına kilitlenmek ve çözüm üretmek demektir. Bütün önceki genel başkanların hepsinin ofisleri var, ben açınca neden haber oluyor? CHP'nin kimliği sıradan bir kimlik değildir. CHP, devlet kurmuş bir partidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün söylediği söz çok önemlidir: 'Benim iki büyük eserim var biri Türkiye Cumhuriyeti, biri de CHP.'
Neden biliyor musunuz? Eğer Türkiye Cumhuriyeti bir sorun yaşayacaksa bunu çözecek olan CHP'dir. Uyuşturucu baronları geziyorlar. Fuhuş 13-14 yaşına indir. Kara paracılar hapse atılıyor, ellerini kollarını sallayarak çıkıyor. Bu ülkede bir savcı yargıda çete oluştu diye yazılar yazıyor. İstediğiniz kişiyi istediğiniz saatte hapisten çıkarabiliyorsunuz. Devlette her şey bir kişinin iki dudağı arasında. Rüşvet alanlardan büyükelçi atandı. Üniversitelere çöküldü, bilgi üretemez oldu. Gencecik çocuklar, yaşlılar intihar ediyorlar.
Kim düzeltecek? Partiye büyük görevler düşüyor. Ben partinin bir üyesiyim. Sorumlu hissediyorum.
Benim yaptığım çıkışların hangisi partinin aleyhine?
Size sayayım. Devlet Bahçeli, normalleşti Erdoğan'la, Numan Kurtulmuş o da normalleşti. Şimdi TBMM Başkanı. Cesaret edip kendi milletvekiline dahi sahip çıkamıyor (Can Atalay hapiste) Süleyman Soylu o da normalleşti. Sinan Oğan hem normalleşti hem zenginleşti. Bilmiyor muyuz? Sayın Meral Akşener o da normalleşti. Herkes biliyor. Partiler iktidar olmak ister. Bunun için mücadele edersiniz. Normalleşerek iktidar olunur mu?
Hayır, CHP halktan yanadır. İlkelerimizden birisi de halkçılıktır. Erdoğan, 'Sivas'ın doğusuna geçemezsiniz.' diyordu. CHP bugün her tarafa gidiyor. Nasıl oldu bu?
Hayır efendim.
Normalleşme halkla olur. (Erdoğan'a yakın) o seçmen oy verecek parti arıyor. Yıllardır yaptığımız çalışmalarımızın ürününü aldık. Normalleşme halkla olur, halkı karşınıza alarak olmaz.
Kemal Kılıçdaroğlu: 6’lı Masa’daki sorunları Akşener’e sorun. Bütün yük sahtekarlık yapanların sırtında değil de düzgün çalışan Kılıçdaroğlu'nun sırtına yıkıldı.
Belediye başkanlarımızın hepsi başarılı. Ankara, İstanbul da başarılı.
Vicdanı ve ahlakı olan her kesimin buna itiraz etmesi lazım. Ne demek siyasi yasak? Hangi çağda yaşıyoruz. Siyasetçi elbette eleştirecek. Ekrem Bey bu ifadeyi (ahmak) kimler için kullandığını açıkladı. Yargının parayla iş yaptığını hepimiz biliyoruz. Umarım İstinaf böyle bir karar vermez. Yargıtay'a gittiğinde de bu ucube kararı bozar.
Endişeniz olmasın.
Onlar CHP'li değildir. Artı insan da değildir.
Yaşamın her alanında rekabet vardır. Rekabetin iyilikte olması lazım, kötülükte değil. Mansur ve Ekrem beylerin iyilikte yarıştıklarını biliyorum.
Seçimlere ne kadar var? Bunu neden tartışıyoruz? CHP dışındaki bir kesim bunun tartışılmasını sitiyor. Memleket ateş yeri. Yeri zamanı gelince partinin yetkili organları var.
Altılı masanın nasıl çalıştığını bilmeniz gerekiyor. Hiçbir yerde cumhurbaşkanı adayı olacağımı söylemedim. Altılı masada kararlar oy birliğiyle alındı.
Hiçbir yerde aday olacağımı söylemedim. Kendi aramızda tartıştık. Ortak Mutabakat Metni hazırladık.
Doğru, konuşmadık. Siz seçimi kazandınız. Eğer ortak metni hazırlamazsanız büyük bir kaos çıkar. Ama diğerleri gidip (Cumhur İttifakı) teslim olduğu için Erdoğan'a, Erdoğan ne yaparsa yapsın hiçbir şey olmadı.
Akşener'i çağırıp soracaksınız. Neden masadan kalkıp geri oturdu. Bunun kabahati bende mi? Tüm yük benim sırtımda. Neden Erdoğan'a gittin? Eleştiriyi yaparken o kadar sıradan yapıyoruz ki... Aslında altılı masa bu toplumun barışma masasıdır.
“Siyasetçi düşüncesi dolayısıyla tutuklanamaz ve hapisse atılamaz. Eğer siyasetçi tutuklanır ve cezaevine atılırsa o ülkede düşünce özgürlüğü de yoktur demokrasi de yoktur. Türkiye bunun faturalarını ödedi. Bu ülkede başbakanlar, bakanlar asıldı. Şimdi astığımız bakanlar adına yollar, havayolları, okullar yapıyoruz. Hala akıllanmadı mı bu siyaset. Düşünceden ötürü bir insan hapisse atılır mı? Sayın Demirtaş’ın düşüncesine katılırsınız veya katılmazsınız ama bu ülkeye demokrasiyi getiren bir parti olarak benim onun hakkını savunmam lazım.
Kendisinin moralini iyi gördüm. Siyaseti yakından takip ediyor. Sivil siyasetten yana teröre karşı olduğunu ifade ettim. Bazı çalışmaları var. Yazılar yazıyor, kitapları var çıktı. Dolayısıyla uzun uzun 1 buçuk saate yakın siyaseti konuştuk.
Kılıçdaroğlu açıklamasında, “Sığınmacılar konusunu Türkiye’de en net ve açık dile getiren genel başkanım. Suriye sınırına gidip o yağmurda sığınmacılar için en geç 2 yıl içinde kendi ülkelerine gideceklerini söyleyen benim. Sığınmacıların Türkiye için ne kadar potansiyel sorun olduğunu dile getiren de benim. Bu konuda en ufak endişem var. Benim o dönemki konuşmalarımı dinlememiş olabilir ama sığınmacıların Türkiye için nasıl bir felaketi getireceğini söyledim. Daha sıkıntımız şu bir ülkede nitelikli insanlar yurt dışına gider ve niteliksiz göç alırsanız o ülkenin geleceği felakettir. Kaç kişinin olduğunu ve kaç kişiye kimlik verildiğini kimse bilmiyor. Neden bilmiyoruz?
Kim diyor 2 buçuk milyon oy diye? Yüksek Seçim Kurulu başkanı açıkladı onu çok küçük bir rakam o. Acaba resmi bir veri bulabilir miyiz diye uğraştık. Seçimi değiştirecek bir sonuç değildi" dedi.
Ümit Özdağ'ın 'Bana MİT Müsteşarlığı, İçişleri bakanlığı ve çişitli bakanlıklar vaat edildi.' sözlerine cevap veren Kılıçdaroğlu, "Yok öyle bir şey. O dönem iki protokol de açıklandı. protokollerde öyle bir şey var mıydı? Biri paylaşıldı diğeri paylaşılmamıştı oda daha sonra açıklandı yok böyle bir şey" dedi.
Kılıçdaroğlu'nun Sinan Oğan'a "Sana bırak 3 bakanlık ve Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığı vermeyi, boyatmak için ayakkabılarımı bile vermem!" demesi üzerine konuşan Kılıçdaroğlu, "Ayakkabılarımı bile vermeyeceğime 3 bakanlıkta veremeyiz herhalde. Daha ne söyleyeyim." dedi.