Gündem Bilim Teknoloji Spor Dünya Ekonomi Siyaset Sağlık Eğitim Kültür Sanat Magazin Yaşam Reklam Künye Gizlilik Sözleşmesi İletişim
Yazılım ve Tasarım: Bilgin Pro © 2024KRT TV Tüm Hakları Saklıdır

Bakan Kurum: İstanbul Boğazı'nda resmen çevre katliamı yaşanıyor

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum canlı yayında açıklamalarda bulundu. Bakan Kurum, "Vaniköy'de yıkım tamamlandı. İstanbul Boğazı'nda resmen bir çevre katliamı yaşandı." dedi. Bakan Kurum iklim kanunu çıkacağını bildirdi.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Habertürk TV'ye konuk oldu. Bakan Kurum'un açıklamalarından satır başları şöyle;Biz güzel bir seçim kampanyası yürütmeye çalıştık. Partimizle birlikte. Kampanya sürecinde ve öncesinde İstanbul'a ve İstanbullu hemşehrilerimize ilişkin projeler ürettik.Bunları da paylaştık. 31 Mart sabahına kadar hayallerimizi, eserlerimizi, projelerimizi paylaştık. Umutluyduk.Sandığa gittik. İstanbul'un takdiri sandıkta böyle tecelli etti.Saygı duyduk. Milletimizin takdiri böyleyse bundan sonraki süreçte milletvekilliğimize devam ederiz dedik.

"MİLLETİMİZE MAHÇUP OLMAMAYA ÇALIŞIYORUZ"

Sayın Cumhurbaşkanımız 2 Temmuz'da böyle bir görevi ikinci defa bize tebliğ ettiler. Sayın Cumhurbaşkanımız kendisi aradı. Bakanlıkla alakalı 'sana ihtiyacımız' var dedi. Ben de 'siz nasıl takdir buyurursanız efendim' dedim. Sayın Cumhurbaşkanımız bizi, milletvekillerimizi yakınen tanıyor. Bir önceki dönemde de güzel işler yapmıştık. Mehmet Özhaseki bakanımızdan bayrağı devralıp, ona devretmiştim. O da güzel işler yaptı. Neticede bayrak yarışı. Milletimize mahçup olmamaya çalışıyoruz. Deprem bölgesine gittim 2-3 gün sonra.2 kez deprem bölgesini gezdim, 20'ye yakın ilimizi ziyaret ettim, 30 bin üzerinde konutun yeniden yapım ihalesini 11 ilde başlattık.

"AYLIK RUTİN ŞEKİLDE DEPREM BÖLGESİNİ ZİYARET EDİYORUM"

Deprem bölgesi unutmamamız gereken alan. Gerçekten bir an önce, ki ben milli mücadeleye benzetiyorum, hep birlikte yapmamız gereken bir mücadele var. Tüm ekibimizle, kalbimizle mücadele ediyoruz. Arkadaşlarımız sürekli oradalar. İki bakan yardımcısı şu anda deprem bölgesinde. Ben de aylık rutin şekilde deprem bölgesini ziyaret ediyorum. Gittiğimde 'Murat Kurum gelmiş, iyi ki geldin, hoşgeldin, bizim konutlarımızı hızlandırırsın, yetiştirirsin' diye bakıp sarılmaları emin olun herşeye bedel. Allah bizi milletimize utandırmasın diyorum.

"İSTANBUL BOĞAZI'NDA RESMEN ÇEVRE KATLİAMI YAŞANIYOR"

Kamuoyuna yansımış bir durum. Biz dünyanın incisi dediğimiz İstanbul Boğazı'nda resmen çevre katliamı yaşanıyor. Boğaz'ın en güzel yerinde basit tadilat diye izin verilmiş. İşin içeriğine girdiğinizde basit tadilat olmadığı, tüm kamuoyunun tartıştığı bir olaydan bahsediyoruz. Buradaki yetki İBB Boğaziçi İmar Müdürlüğü'nde. 90 süre içinde basit tadilatı yapın demişler. Kaçak yapıları, kesilen ağaçları görmemişler. Günlerce kamuoyunda tartışılmış. Ağaçlar kesiliyor, çevre katliamı var. Buna ilişkin kimse tedbir almıyor, denmiş. Görmezlikten gelinmiş. Yetki Boğaziçi İmar Müdürlüğü'nde.

Herkes konuya müdahil oldu, sadece biz değil. Biz görür görmez, burada kaçak yapı inşaatı, ağaçların kesilmesi sözkonusu diye yazılı, sözlü Boğaziçi İmar Müdürlüğü'nü uyarıyoruz. 'Burada acilen tedbir alın ve bu kaçak binaların yıkımını gerçekleştirin' diyoruz. Yaklaşık 1 ay önce diyoruz bunu. 'Kaçak binaları yıkın' diyoruz ve izliyorlar.

"APAR TOPAR 'BİZ DE YIKIMA GELMEK İSTİYORUZ' DENİYOR"

Sanki buradaki çevre katliamına göz yumanlar onlar değilmiş gibi izliyorlar. Diyoruz ki, 'Yık, yıkmazsan biz yıkarız'. Ki inşaatı durduran biziz. Süre veriyoruz 'yık' diyoruz. Maalesef ilgilenen, o tarafa bakan yok. Bu inşaatı yıkmaya gidiyoruz, yıkım ekipleri ile birlikte Vaniköy'e gidiliyor ve yıkım sürecini başlatıyoruz. Sanki bu süreçte onları engelleyen varmış gibi, biz oraya gidince, apar topar 'biz de yıkıma gelmek istiyoruz' deniyor. Senin elinden tutan mı vardı? Niye yıkmadın buraya kadar? Nasıl algıyı yürütürüz, bakanlık söyledi ama biz o işin önüne atlatırız, geçeriz anlaşıyla oraya geliyorlar. Çok açık söylüyorum. Bunlar suçüstü yakalandılar. Boğaz'da onlarca örneği var.

"İBB'Yİ UYARIYORUM"

İBB'yi uyarıyorum. Boğaz'da kaçak yapı varsa müsaade etmeyin. Varsa yapılan durdurun ve o kaçakların yıkımını gerçekleştirin. Buradan Habertürk'ten tüm Türkiye duysun. Varsa kaçak yapı durdursunlar. Yarın biz yıkıma gittiğimizde bizim peşimizden gelmeyin. Arkadaşlarımız bütün Boğaz'da çalışıyor, imara aykırı ne varsa gidip tespitlerimizi yapıyoruz. Gereken işlemi yapacağız. Buradan uyarmış olalım. Kendilerini göreve davet ediyoruz. İBB Boğaziçi İmar Müdürlüğü yetkisi sınırında olan İstanbul Boğazı'na sahip çıksınlar. Aksi halde biz müsaade etmeyeceğiz.Bunların tek adamı şov yapmak. Engelleyen yok ki. Yazmışım, durdurmuşum, mühürlemişim 'yık' demişim. Tebligat yapmışım.

Biz bu tespitleri 1 ay önce yaptık. Durdurduk, bildirdik, süre verdik. Yıkıma yönelik işlem yapmadılar. Seyrettiler, izlediler, görmezden geldiler. Biz oraya gidince onları engelleyen varmış gibi, şov yapmak üzere oraya konuşlandılar. Nerenin imara uygun olduğunu, nerenin kaçak olduğunu kendileri biliyorlar. Tedbirleri alsınlar, kaçak yapıları yıksınlar. Proje değişikliği yapılan inşaatları lütfen durdursunlar.

"İBB BAŞKANI NE ZAMAN ARASA CEBİMDEN BANA ULAŞMIŞTIR"

İBB Başkanı ne zaman arasa cebimden bana ulaşmıştır. Yine ulaşır, ararsa açarım. Bakan olduktan sonra aradı, 'görüşelim' dedi. Görüşeceğiz, kendisini davet edeceğiz. Görüşmeme durumumuz gibi bir şey olabilir mi? Seçimde yarıştık, milletimizin takdiri başımızın üstüne. Biz onu başkan olduktan sonra tebrik ettik, o da bizi bakan olunca tebrik etti. Önümüzdeki haftalarda çağıracağız, görüşeceğiz. Bütün konuları görüşmeye hazırız. İstanbul'un, milletimizin ihtiyacı için yetkimiz dahilinde yapılabilecek ne varsa yapmaya hazırız. Planla ilgili destek, yerle ilgili bir destek, personelle ilgili destek, makul ve mantıklı gerekçeleri olan her işi yapmaya hazırız. Hiçbir belediye şunu diyemez. Dün İzmir'deydim. Ondan önce Adana'daydım. Antalya, Adana Büyükşehir Başkanımız gelir. Talepleri varsa bizim yapacağımız bir şey ise niye yapmayalım. Bunlara destek olmayalım diye bir anlayışımız olabilir mi?

İZMİR'DE SON DURUM

İzmir'de bundan yaklaşık 20-25 gün önce balık ölümleri gündeme geldi. Ekiplerimizi bölgeye sevk ettik. TÜBİTAK gemimiz var. Numuneler aldık. Bilim insanlarımızı görevlendirdik. Ekiplerimiz oraya gitti, numuneler aldı. Gerçekten gördüğümüz tablo içler acısı. İzmir Körfezi bitmek üzere. Bu tabloyu görür görmez de hemen açıkçası üzülerek böyle bir toplantı yapma ihtiyacını hissettik. Bilim insanlarımız, STK'lar ve ilgili ilçe belediyelerimizi, büyükşehir belediyemizi davet ettik. 'Burada bilim kurulu oluşturalım, bilimsel anlamda çalışsın, önerileri, fikirlerini, yönetmeliğin, kanunun tarif ettiği şekliyle sorumluluklarını yazalım' dedik. Musilajda ne yaptık? Hatırlayın, bir koordinasyon kuruluyla Marmara'da başarıyla yürüttük.Toplantıya büyükşehir belediye başkanı katılmadı. Dünya Sağlıklı Kentler Birliği toplantısına gitmiş. Başkan vekili arkadaş katıldı. İzmir Körfezi ölmek üzere, bitiyor ve İzmir Büyükşehir Başkanı sağlıklı kentler konferansına gidiyor. İzmir'e bakış açısını net bir şekilde anlatıyor bu durum.

Eleştirecek olsam 'toplantıya katıl' demem. O da yememiş içmemiş, sağlıklı kentler toplantısına katılmış. CHP Kongresinde boy gösteriyor bugün. Yurt dışında İzmir Körfezi'nin sağlıksız olduğunu, 25 yıl yönettiklerini mi anlattı merak ediyorum. Denizde incelemeler yaptık. Şu an olması gereken oksijen seviyesi, bir canlının yaşayaması için 4,5 mg/litre. Bizim ölçümlerimize göre iç körfezin liman bölgesinde oksijen sıfır. Canlı yaşamaz. Zaten kokuyor, çamuru da görebiliyorsunuz. Amonyak değeri olması gerekenden 50 kat fazla. İçinde zararlı maddeler var. Dip çamuru Körfezi doldurmuş. Tabiri caizse, İzmir Büyükşehir Belediyesi körfezi foseptik çukuru gibi kullanmış. Şu anta atıksu arıtma kapasitesi 605 bin metreküp. Gelen atıksu 700 binin üzerinde. Kapasite 600. 100-150 bin atıksuyu denize bırakıyorlar. Büyük Kanal Projesi diye anlattıkları projede yağmur suyu ve kanalizasyon hatları beraber yapılmış, doğrudan denize bırakılıyor. Buraya gelen derelerde bir tanesinde Tarım Bakanlığı sorumluluğunda, diğeri büyükşehirde. Islah etmemişler. Burada atıksu kapasite artımı yapmayan, altyapıyı yenilemekten, dereleri ıslah etmekten aciz İzmir Büyükşehir Belediyesi'der.

Seçim meydanlarında 'Biz İzmir Körfezi'ni temizleyeceğiz, kulaç atacağız' diye vaat veriyor. 'Bu balıklar gemiden getirdiler' diyenler de onlar. Bakan gelmiş, bakan yardımcıları gelmiş, bir sürü bilim insanı gelmiş. Üniversitelerden gelmişler. Sen yoksun. Neredesin? Sağlıklı Kentler Konferansı'nda sağlıklı olmayan kenti anlatıyor.

Sorumluluğunu yerine getirecek. Sonuçta biz bilim insanlarımızla çalışacağız. Bilim insanlarımız neyin doğru olduğunu söylüyorsa. 10 sene önce proje yapılmış. Navigasyon ve sirkülasyon kanalı yapalım demişler, hiçbir adım atılmamış. O günkü şartlarda proje doğru imiş, kısmen yararlıymış. Şimdi tartışıyoruz. Bilim insanlarımız Eylül'ün sonuna kadar acil eylem planı, Ekim'in sonunda kalıcı çözümü ortaya koyacaklar. Atıksu arıtma tesisinin kapasitesi artırılacak, derelerin ıslahı yapılacak. Yağmur ve kanalizasyon hatlarının ayrılması gerekiyor. Büyükşehirin sorumluluğu değil mi bunlar? Asli görevi bunlar. Yapmazsa her türlü hukuki süreci başlatırız. Cezai işlem, suç duyurusu dahil. Orada canlılar ölecek, insan sağlığı hiçe sayılacak. Biz de izleyeceğiz, yok öyle. Ben izleyeceğim, denetleyeceğim, yol göstereceğim, takip edeceğim, evsel atıklardan dolayı kirliliğinin takibini yapacağım. Kanunun emrettiği şekilde sorumluluğumuz varsa elimizi taşımızın altına koyacağız. Bilim insanlarımız bize neyi önerecekse onu herkes üstüne vazife edinecek.

"TÜRKİYE'NİN EN BÜYÜK ÇEVRE PROJESİNİ BAŞLATTIK"

Türkiye'nin en büyük çevre projesini başlattık. İzmit Körfezi'ndeki dip çamurunu alıyoruz. Deniz suyunu süzüyoruz. Dip çamurunu bertaraf tesislerine yolluyoruz. Türkiye'nin en büyük çevre projesi. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ile yapıyoruz. İlk etabı bitti. 2028'e kadar inşallah bitirmeyi hedefliyoruz. 2010'da tasarladıkları buna benzer projeymiş, ancak adım atılmamış.

İzmir'de yağmur suyu kanalıyla yakın İlbank üzerinden 300 milyona yakın destek oluyoruz. Engelliyoruz diye bir şey yok. Kocaeli Büyükşehir'e verdiğimiz desteği kat be kat fazlasını verdik. İzmir'de deprem oldu. Bayraklı'nın bütün sokaklarını gezmiş insanım. Söz verdik ve gerçekleştirdik. Körfez temizlenecek. Burası Mavi Vatanımızın en kritik noktası. Milli mücadelemizin başlangıç noktası. Konsere para bulacaksınız, Körfeze para bulamayacaksınız, olmaz. İzmir'de sokağı dinleyin, vatandaşlarımızın ciddi rahatsız olduğunu görüyoruz. Bu insanlar bunu hak etmiyor. Yazık değil mi? Acil eylem 1 ay içinde çıkar çıkmaz herkes sorumluluğunu yerine getirecek.Biz de bunu izleyeceğiz, takip edeceğiz, uyaracağız.

"İSTANBUL'DA CİDDİ BAŞVURU OLDU"

Yarısı Bizden'de sayın Cumhurbaşkanımız İstanbul'a bu projeyi müjdelediler. Mayıs ayı itibarıyla başvuruları aldık. İstanbul'da ciddi başvuru oldu. Burada gerek hibe gerek kredi noktasında devletimizin yardım ve desteklerine ilişkin. 700 bin kredi, 700 bin hibe 100 bin taşınma olmak üzere açıklandı. Şu an Yarısı Bizden'de yeni başvuru süreci yürütüyoruz. Tarihin önü açık, isteyen başvurabilir. Gerek bina bazında gerek parsel bazında tüm başvuruları arkadaşlarımız değerlendiriyor. Müteahhitlerin süreci daha rahat yönetilmesi adına hak edişlerin yüzde 30'ların verilmesi gibi hızlandıracak adımlarızı atıyoruz. Biz bir taraftan deprem bölgesini yürütüyoruz bir taraftan da İstanbul'da önemli iradeyi ortaya koyuyoruz. İstanbul'da 1,5 milyon riskli konut var. 600 bini hemenyarın dönüşmesi gereken konut. Bu noktada sorumluluk makamı olarak biz de kentsel, deprem dönüşümü ile ilgili elimizi, gövdemizi taşın altına koyacağız.

Bunun bütçesi Hazine ve Maliye Bakanlığımızca ayrıldı. Biz burada kendi kaynağımızı üretecek çalışmalar yapıyoruz. Sonuçta devletimiz güçlü. Sayın Cumhurbaşkanımız deprem varken bu iradeye ortaya koydular. Vatandaş ve belediyelerimizden gelen talep noktasında bu dönüşümü hızlı bir şekilde yürüteceğiz. Rezerv alanlarda konutlar üreteceğiz. Deprem toplanma alanı, sosyal donatı alanlarına ilişkin adımlarımızı atacağız. Okul, yeşil alanlar yapacağız. Bu konutların yapımını başlattık.Başakşehir, Sultangazi'de yapıyoruz. 800 bin üzerinde konutu dönüştürdük, devam edeceğiz. Birinci öncelik deprem bölgesi ise ikinci önceliğimiz İstanbul'da koyulması gereken iradedir. Gerçekten siyasette itibar sahibi olmak verdiğin sözleri tutmaktan geçiyor. O yüzden sayın Cumhurbaşkanımızın liderliği ile her seçimden galip çıkıyoruz. Yerel seçimde de milletimiz bize destek verdi. Mayıs seçimlerinde sayın Cumhurbaşkanımızı yüzde 52 oyla seçen irade Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan vatandaşlarımız. Vatandaş ülke yönetimini sana veriyorum, yerel yönetimde seni uyarıyorum dedi. Düzeltmesi gerekenleri düzelt demiştir. Biz de üzerimize düşen görevlerimizi yerine getireceğiz. Kimse boşuna heveslenmesin. Milletimiz bizi bekliyor. Çalışacağız, üreteceğiz. Umutun, geleceğin icraatı olmaya AK Parti olarak devam edeceğiz.

"AĞIRLIĞIMIZI, ÖNCELİĞİMİZİ DEPREM BÖLGESİNE VERDİK"

Daha önce açıkladığımız sosyal konutların bir kısmını başlattık. Ağırlığımızı, önceliğimizi deprem bölgesine verdik. Orayı hızlandırabilmek adına sosyal konut İlk Evim İlk İşyerim projelerini biraz öteledik. Vatandaşa bunu anlatıyoruz. Bizim milletimiz ferasetlidir. Bu takvimi de buradan arkadaşlarımıza söyleyeyim. TOKİ Başkanlığımız sosyal konutlarla ilgili ilan etsin. Arkadaşlara talimatım yıl sonuna kadar deprem bölgesinde ihale edilmesi gereken bütün işleri ihale edin. Ardından da bizim sosyal konut, İlk Evim İlk İşyerim'i etap etap bitireceğiz. 2025 Haziran'ına kadar bu işlerin hepsini inşallah ihale etmiş olacağız. Deprem bölgesini bu yıl sonuna kadar bütün ihalelerini bitireceğiz. 2025 yılın Haziran'ına kadar İlk Evim İlk İşyerim, sosyal donatı alanlarından kalan eksiklikleri ihale etmiş olacağız. 2026'da inşallah yeni projelerimizi başlatıyor olacağız.

Deprem bölgesinde 76 bin konutu teslim ettik. Depremden yaklaşık 40 gün sonra temellerimizi attık. 3 ay içinde 180 bin konutun yapımını başlattık. Şu an inşaatı başlayan konut sayısı 312 bine geldi. 150 bin çalışanımız var. 4 bin 400 köyde 159 şantiyede çalışıyoruz. Dünyanın en büyük, en geniş, en çok çalışanın olduğu şantiyedir. Herhangi malzeme, ekipman, işçi sorunumuz yok. Yıl sonuna kadar kalanını ihale edeceğiz. 2025 sonunda deprem bölgesinin ayağa kalktığını göreceğiz. Hatay'da Meclis binanın yanındaki Kapalıçarşı'nda, Adıyaman'da Ulu Camii meydanının ayağa kalktığını göreceğiz. Malatya Bakırcılar Çarşısı'nın yeniden ayağa kalktığını göreceğiz. Kahramanmaraş'ta Azerbaycan mahallesi ile Trabzon Caddesi'ndeki hareketi göreceğiz. Esnafın yüzünün güldüğünü Allah'ın izniyle inşallah hep beraber göreceğiz. Bu mücadeleyi sürdürüyoruz. Osmaniye, Adana, Diyarbakır, Gaziantep'te, 11 ilimizin her noktasında, köy, belde, ilçemizde vatandaşa sözümüzü tutmak için bu mücadeleyi yapıyoruz. Şu an istihdamımızın yüzde 16'sı, genç nüfusumuzun yüzde 20'si, ihracatımızın yüzde 8'i deprem bölgesinde gerçekleşiyor. Deprem bölgesi bizim için çok kıymetli bölge. Var gücümüzle çalışıyoruz.

O günlerde gidip deprem bölgesinde 'bedava konut yapacağız' diyenler vardı. Neredeler onlar? Belediyelerle yapacaklardı hani? Niye yapmıyorlar? Bir tane konut göstersinler bana. Milletimizin bunu çok iyi görmesi lazım. Bunlar seçim meydanlarında ağız dolusu sözler veriyorlar. Bedava konut vereceğiz, emekliye para dağıtacağız vs. Peki nerede? İnsanlara sözümüzü tutuyoruz. Peki Ulu Cami'yi senden önce başlatmışız. Olan işe engel olma. Bırak biz yapalım, onu da yapmıyor. Proje durmuş, orada çalışan yok.

"HATAY'DA 100 BİN KONUTUN TESLİMİNİ GERÇEKLEŞTİRECEĞİZ"

Eylül ayı içinde sayın Cumhurbaşkanımızın katılımıyla Hatay'da 100 bin konutun teslimini gerçekleştireceğiz. Yıl sonu 200 bin konut teslim edilecek. Önümüzdeki yıl inşallah istiyoruz ki, bütün depremzede kardeşlerimiz evine girsin. 441 bin hak sahibi var. 39 bini ticari. Bazısı yerinde dönüşüme başvurmuş, bazısı kendi yapıyor. Biz hak sahibi 441 bin vatandaşımızı 2025'in sonuna kadar evlerine, dükkanlarına, işyerlerine yerleştirmek için gece gündüz çalışıyoruz. Yıl sonunda 200 bini bitirmiş olacağız. Sonra 240 bini daha bitireceğiz inşallah. Antalya, Malatya, Elazığ, Muğla'da yangın, selde, Kastamonu'da, Rize'de, Bartın'da sözlerimizi tuttuk. Bunun gururuyla konuşuyorum.

Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Malatya'da büyük yıkımlar gerçekleşti. Biz şöyle planladık; yüzde 50-60'ını şehrin çeperinde yapalım. Kalanı da demografik yapı bozulmasın, yeşil alanı, sosyal donatısıyla, parklarıyla yeniden ayağa kalksın diye planladık. 1 yıl sonra Antakya inşallah eskisinden çok çok daha güzel olacak. Çekim merkezi olacak. Ulu Cami'de yeniden ezanlar yükselsin, esnafımızın, insanımızın yüzü gülsün, derdimiz bu. Antakya, Samandağlılar orada yaşasın istiyoruz.Kırıkhanlılar, Kırıkhan'da yaşasın istiyoruz. İskenderun'da zeytin bahçelerin eteğinde yine İskenderunlular yaşasın istiyoruz. Rezerv alanlarda yıkılan binalar olduğu gibi sağlam ve az hasar görmüş binalar var. Gittik yerinde inceledik, projemize engel olmayan, revizyon yapıp kurtarabileceğimiz, az hasarlı ve hasarlı binaları proje dışına aldığımız yerler oldu.

Rezerv alanlarda projemize engel değil ama vatandaş yıkılmasını istemiyor, istemediği yere girmeyeceğiz. Zorunlu olmadığımız bir yer varsa bunu vatandaşa rağmen yapmayacağız. Hak sahibi dışında kimseye bir şey vermiyoruz. Zaten orada evi var, ona veriyoruz. Antakya'da diyelim ki 10 bin hak sahibi var. O alanda kim yaşıyorsa yine ona vereceğiz. 11 bin yapmıyoruz. 8 bin de yapmamaya çalışıyoruz.

Bilim insanlarımız bize neyi tarif ediyor? Asi Nehri'nin kenarında yeşil şeritler oluşturduk. Orada ne kadar vatandaşımız yaşıyorsa onların sığacağı şekliyle proje yaptık. Yatay mimari esaslı zemin artı 4 katı geçmeyecek. Hatay'ın ihtiyaçlarını içerir ve giderir proje oldu. Girdiğimiz rezerv alanlarda kim varsa onlara vereceğiz bu konutları. Girmediğimiz yerler varsa onların da arsaları zaten kendilerinde kalıyor. Biz şehrin çeperinde yaptığımız o konutlardan hak sahiplerine kurayla belirliyoruz. Kimsenin arsasına gelip başka vatandaşı taşıma sözkonusu değil. Sağlam binayı vatandaşımıza rağmen de yıkmıyoruz.

Vaniköy'de bugün akşam saatlerinde tamamlandı. Sökülen ağaçların yeniden dikilme ve tahribatın giderilmesi adına peyzajların düzenlenmesi işi var. Molozların dışarı çıkarılma işi var. Onları da il müdürlüğümüz takip edecek ve yürütecek.

Marmara'da atıksu arıtma tesisleri, dere ıslahları, belediyeler yetkisinde yapılması gereken işler var. Bir takvim süreci belirledik. Söylemekten imtina etmeyeceğim. Büyükşehir belediyelerinin yapması gereken işleri yapmadığını izliyoruz. Onlara hatırlatıyoruz. Arıtma tesislerinin, dere ıslahlarının yapılması gerekiyor. Bu noktada takibimizi yürütüyoruz. Körfez Belediyemiz arıtma tesisi yapıyor, yağmur suyunu körfeze bırakmıyor mesela. Ben AK Partili belediyeye de ceza kesiyorum, CHP'li belediyeye de ceza kesiyorum. Ayırmak olur mu? Vergi gelirlerinden belediyelere ne kadar pay düşüyorsa onlara gönderiyoruz.

Kasım Bey bizim arkadaşımız. Partimizde yıllarca milletvekilliği yapmış, MKYK üyeliği yapmış, sayın Cumhurbaşkanımızın danışmanlığını yapmış. Özelde de görüştüğümüz arkadaşımız. Şanlıurfa'ya ziyarete gittiğimde kendisiyle valilikte bire bir görüştüm. Şehrin sorunlarını, beklentilerine ilişkin görüş alışverişinde bulunduk. Nasıl AK Partili ve Cumhur İttifakı belediyelerini destekliyorsak, diğer belediyelere de aynı anlayışla bakacağımızı kendisine ifade ettik. Kasım Bey partisinden istifa etti. O görüşmede istifa edeceğini söylemedi, şehrin sorunlarını konuştuk. Şu an bağımsız belediye başkanı olarak Şanlıurfa halkının iradesiyle görevini yapıyor. Partimize katılıp katılmama iradesi kendisinindir. Arkadaşımızdır. Katılmasıyla ilgili Şanlıurfa adına Kasım Bey adına kendi kararına her zaman saygı duyarız. İleride AK Parti'ye katılmak ister kendisinin takdiridir. Böyle bir tercihte böyle bir kararda kendisi nasıl hareket edecek, kendisine sormak lazım.

Ben görüştüm, görüşüyorum, görüşeceğim. Bağımsız da olsa, başka partili de olsa görüşeceğim. Kendisi bizim arkadaşımız. 'Partimize dahil ol' diye bir şey sözkonusu yok.Varsa bir irade elimizden geleni yapmaya çalışırız. Şahsi olarak ben Murat Kurum olarak Kasım Bey'in partimize katılmasını isterim. Şahsi görüşümdür, kendisinin takdiridir. Kasım Bey istifa ettikten sonra da görüştüm telefonla. Kendisi ve Şanlıurfa için hayırlı olsun dedim.

Mansur Bey'le geçen karşılaştık. Önceki bakanlık döneminde de görüştük. Talep olması halinde onunla da görüşürüz tabii ki. Biz geriye dönüp, bakmayız. Milletimiz böyle takdir etti, başımızın üstünde. Biz bir adım gelene iki adım giden anlayışla çalışıyoruz. Kişilik olarak da öyleyim. Benim derdim iş. Milletimiz bizden ne bekliyor? Oturduğumuz makamlardan şehirlere hizmet etmemizi bekliyor. İftira atmamızı, yalan söylememizi, adam kayırmamızı beklemiyor. 22 yıldır da sayın Cumhurbaşkanımızı milletimiz seçiyorsa, Mayıs'ta bu iradeyi ortaya koymuşsa nedeni budur. Kürt, Laz, Çerkez, Alevi, Sünni kim olursa olsun kucakladık. Gittiğim yerde CHP'li belediye başkanlarıyla oturuyorum, konuşuyorum. Ayırabilir miyiz? Millet bize ne der?

"İKLİM KANUNU ÇIKARACAĞIZ"

İklim Kanunu çıkaracağız. Bundan sonraki 50-100 yılı ilgilendiren mesele. Sel, heyelan, afetler, yangınlarda iklim değişikliğini net hissediyoruz. Karadeniz bundan 10-20 yıl sonra Akdeniz iklimine dönecek. Dünya sıcaklığı ortalama 1,5 santigrat derece artmış durumda. Bu anlaşmanın amacı da 2 santigrat dereceye çıkmasın diye. Paris Anlaşması'yla tedbirler alınıyor. Biz 2053'e ilişkin net sıfır emisyonu hedefledik. Ürettiğin kadar tüketeceksin. Bu gazları tükettiğin kadar yutacaksın. Kanun da bununla ilişkin. Ulaştırma, hayvancılık, tarım ve bütün sektörlerde, sanayide herkesin emisyon hedefi olacak, yutak alan miktarı olacak. İklim Kanunu bunun zorunluluk haline getirecek. Yaşamımızda iklim değişikliği ile mücadele olacak. İnşallah Ekim'de İklim Kanunu'nu çıkaracağız. Dünyayı en az kirleten ülkelerden bir tanesiyiz. Gayret ediyoruz, emin olun çok büyük sorumluluklar alarak, gelecek nesillere güzel ülke bırakmak adına bu mücadeleyi kararlılıkla yürütüyoruz.

İlginizi Çekebilir
SONRAKİ HABER