Gündem Bilim Teknoloji Spor Dünya Ekonomi Siyaset Sağlık Eğitim Kültür Sanat Magazin Yaşam Reklam Künye Gizlilik Sözleşmesi İletişim
Yazılım ve Tasarım: Bilgin Pro © 2024KRT TV Tüm Hakları Saklıdır

AP seçimleri: Aşırı sağın Avrupa'da iktidar mücadelesi

Gazeteci Özgür Çoban, "Almanya ve Türkiye: Seçim ve siyaset yapma tarzındaki farklılıklar" başlıklı yazısı ile KRT'de...

Özgür Çoban / Almanya

Avrupa Birliği (AB) vatandaşları, Haziran ayında yapılması planlanan seçimde, yeni Avrupa Parlamentosu'nu (AP) şekillendirecek. AP'nin en dikkate değer yanı, "doğrudan seçilen bir uluslarüstü parlamento" unvanını taşıması. Bana göre, bu seçimin en fazla konuşulacak sonuçlarından biri parlamento sıralarına adeta yığınak yapması beklenen aşırı sağcılar olacak. Güncel anketler, Avrupa aşırı sağının AP seçimlerinde patlama yapacağını gösteriyor.

Avrupa'da aşırı sağcı partilerin, kıta genelindeki politik meselelere bakış açılarında büyük farklılıklar olduğu söylenebilir elbette ancak şu anda seçmenin ilgisinin yoğunlaştığı alan olan "sığınmacı" meselesinde homojen bir diskur kullandıkları açık bir şekilde görülebiliyor. "Avrupa'da ekonomik, politik, sağlık, eğitim vs... Kısaca hangi alanda ne sorun yaşanıyorsa bunun sorumlusu göçmenler..." savunusu etrafında kenetlenmiş bir aşırı sağcı anlayıştan bahsetmek mümkün. Birkaç yıl önce İtalyan neofaşist Lega Nord’un lideri Matteo Salvini, Avrupalı aşırı sağcı liderleri Milano’da konuk etmiş ve AP’de “Avrupa Halklar ve Uluslar İttifakı” adıyla yeni bir aşırı sağcı siyasi grup kurulmasını istediklerini söylemişti ancak Avrupa aşırı sağı hiçbir zaman bir çatı altında bir araya gelemedi. Faşizm konusundaki ton farkı ve ülkelerde neofaşizme yönelik reaksiyonların dozları buna engel oldu.

"Aşırı sağcılar Avrupa'da iktidarı ele geçiriyor" kaygısına sıkça muhatap olunan bir seçim süreci yaşanıyor. Sağcı popülistler ve aşırı sağcılar sadece Almanya'da değil diğer AB ülkelerinde de oldukça başarılı. Neonazi/aşırı sağcı partiler, AB ülkelerinde kazandıkları başarıların sağladığı motivasyonla AP seçimlerine giriyor. İsveç, Finlandiya, Macaristan, Fransa ve daha birçok AB ülkesi aşırı sağcı partilerin etki alanlarını güçlü bir şekilde genişlettiği ülkeler arasında yer alıyor. İtalya örneği çok önemli bu noktada. Başbakan Giorgia Meloni'nin liderlik ettiği post-faşist Fratelli d'Italia, AB içinde yeni ve tehlikeli bir politik algının yeşermesine neden oldu. İtalya ekonomisinde yaşanan toparlanma, iş dünyasında "Bakın gördünüz mü? Faşistlerden korkmaya gerek yok. Faşistlerle de gayet uyumlu ve verimli çalışabiliyoruz" mesajının kıta geneline yayılmasına zemin yarattı. Bu bakış açısının, faşistlerin zihinlerde normalleşmesine yol açması bir yana mesajlarının siyasetin merkezine yerleşmesine de neden oldu.

Diğer taraftan, AP seçimlerinde oy kullanma hakkına sahip vatandaşlar, görünümü itibarıyla bir devletler topluluğu olan AB'nin politikasına yön verecek bir kurumu oluşturuyorlar. Bu bağlamda AP seçimlerinde, "AB’nin bir barış ve medeniyet projesi olduğunu inananlar" ile "birliğin bir an önce dağıtılmasını ve ülkelerin ulusal sınırlarına çekilmesini" savunan neofaşistler yarışacak.

Öte yandan, bu seçimde Avrupa solu için iç açıcı bir tablonun ortaya çıkacağını düşünmüyorum. Solun AB sınırları içerisinde Almanya, Fransa ya da İtalya gibi lokomotif ülkelerde girdiği seçimlerde yaşadığı hezimet, AP seçimlerinde de tekrarlanabilir. Avrupa, kitle iletişim araçlarını iyi kullanan neofaşist liderlerin etkisinde ve herkes göçmen meselesine kilitlenmiş durumda. Bazı ülkelerdeki merkez partilerin –ki sosyal demokratlar da dahil- aşırı sağcıların dümen suyuna girdiğini manzaraya dahil edersek, sol adına bir güçlü bir hareketlenme bu dönemde mümkün olmayabilir.

Sonuç olarak, bu AP seçimlerinde kendisini merkez siyasete yakın hissetmeyen seçmenin bir nevi ayaklanmasını izleyebiliriz. Bunun için de en uygun zeminin vaziyete göre politika üreten popülist/aşırı sağcı partiler olduğunu görüyoruz.

İlginizi Çekebilir
SONRAKİ HABER