Gazeteci Barış Terkoğlu, 25 Ağustos 2022’de Cumhuriyet’teki köşesinde “Yüksek hızlı rüşvet yüzdesi” başlıklı bir yazı yazmıştı. Aynı gün Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun avukatının yazıyla ilgili suç duyurusunda bulunduğu ortaya çıktı. İşin ilginç yanı, suç duyurusunun yazıyı alıntılayıp okurlarıyla buluşturan basın kuruluşlarına karşı yapılması, bir tebligat sürecinin işletilmemesi, bakanlık cephesinden rüşvet iddialarına dair hiçbir açıklama gelmemesi ve yazıyı alıntılayan gazetelerden 250 bin lira gibi astronomik bir tazminat talep edilmesi. Jet hızıyla işleme alınan suç duyurularından biri de Toplumsal’a yapıldı. Toplumsal’dan Serdar Nâzım Yüce de daha başlarken oldukça trajik olan hukuki süreci köşesinde değerlendirdi.
“Bakan 'çok acil' Toplumsal’dan 250 bin lira istiyor” başlıklı yazısında ortaya çıkan garabeti yorumlayan Yüce, “Ülkede iş cinayetlerine kurban giden emekçilerin ailelerine 30-40 bin lira manevi tazminat veriliyor. Türkiye’deki herhangi bir düzen dışı gazete, yılda 250 bin lira gibi rakamlardan birkaç tane tazminata mahkûm olsa ayakta kalamaz. Bu Toplumsal gibi düzen dışı gazeteler için “ölüm” fermanıdır, “siz en iyisi kapatıp gidin” demektir” ifadelerini kullandı.
O köşe yazısı şöyle:
Meclis, vekillerin üç aylık eşsiz tatillerinden sonra çalışmalarına başladı. AKP’nin Meclis’teki ilk hamlesinin sansür yasası olacağı artık herkesin malumu. Ülke kritik bir dönemece girerken çıt çıkmasın istiyorlar. Muhalif basını doğrudan hedef alacak bu yasa, birçok düzen dışı internet gazetesini tarihe karıştırabilir. Bilerek ‘muhalif’ demeyi tercih etmiyorum, çünkü ‘muhalif’ yayınlar bir şekilde döneme has bir uygulamayı yürürlüğe koymayı başaracaktır…
Aslında yazmak istediğim konu başka. Ancak sansür yasasının ayak sesleri olarak değerlendirdiğim için bu konuyu, böyle bir girizgâh yapmış bulundum. Gelelim konuya.
Gazeteci dostumuz Barış Terkoğlu, 25 Ağustos 2022’de Cumhuriyet’teki köşesinde “Yüksek hızlı rüşvet yüzdesi” başlıklı bir yazı yazdı. Yazının içeriğine geçmeden durumu özetleyeyim; Terkoğlu’nun 25 Ağustos’ta yazdığı yazı, aynı gün birçok basın kuruluşu gibi Toplumsal’da da kaynak link verilerek alıntılandı. Aradan çok geçmedi, yazının muhatabı Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun avukatı, İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne Toplumsal’dan 250 bin lira tazminat isteyen tam 6 sayfalık bir dilekçeyle başvurdu.
Aradan çok geçmedi kısmını biraz açayım, birkaç saat! Çünkü 6 sayfalık dilekçe, Sevgili Barış’ın yazısıyla aynı tarihe sahip: 25 Ağustos 2020…
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Yüksek Hızlı Tren setlerinin Siemens firmasından alındığını duyurmuştu. Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu konu hakkında çarpıcı bir iddiayı gündeme getirdi. Terkoğlu, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘beşli çete’ olarak adlandırdığı şirketlerden biri olan Kolin’in ihalede ortak olduğunu. Kolin’in ihale sürecinde rüşvet dağıttığını. Rüşvet iddialarını duyan Siemens firmasının soruşturma açtığını ve Kolin ile olan sözleşmelerinin feshettiğini yazdı.
Terkoğlu yazısında “Yazımdan sonra TCDD ayağa kalktı, Ulaştırma Bakanlığı peşine düştü sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Elbette öyle olmadı. Hiç kimseden de bir açıklama gelmedi. Olay, sessizliğin derin sularına terk edildi” diyordu. Mahkeme gizli olduğu için dava ve içeriği hakkında elbette bilgi alamadığını belirten Terkoğlu, bunun üzerine Siemens cephesine ulaştığını belirtiyordu.
Terkoğlu, Almanya merkezli “Siemens Uyumluluk ve Düzenleme Departmanı”nın hazırladığı, 20 Eylül 2021 tarihli soruşturma raporunun sayfalarını çevirince “yok artık” dediğini ise şöyle aktarmıştı:
“Kimliği saklı bir ihbarcı, Siemens Türkiye’nin, alt tedarikçi Kolin’e, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) yetkililerine rüşvet dağıtması için fazla ödeme yaptığını…”
***
KOLİN BAŞVURDU AMA REDDETTİK
Karaismailoğlu’nun avukatı ise, Terkoğlu’nun yazdıkları için “dedikodu bunlar” dedi o ‘jet’ dilekçesinde. “Toplumda olay yaratmak maksadıyla müvekkilimi kamuoyu husumetine maruz bırakmıştır” diyen avukat, “haberde bahsi geçen alt şirket” diye tabir ettiği Kolin’in teşekkül kayıtlarında onaylanmış bir alt yüklenici kaydının bulunmadığını, sadece alt yüklenici olmak amacıyla teşekküle başvuru yaptığını, bu başvurununsa yerinde görülmeyerek reddedildiğini aktardı.
Karaismailoğlu avukatının bu ‘jet’ girişimine aynı hızda bir yanıt da İstanbul 36. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden geldi. Nöbetçi mahkemeden dosyayı devralan 36. Asliye, 3 Eylül 2022’de, yani yazının yazıldığı tarihten sadece bir hafta sonra “gereğini düşündü”!
Dilekçeyi kabul eden mahkeme, tarafların delillerini tamamlamalarına, dilekçeler aşamasının beklenmesine, Toplumsal’ın ‘varsa’ itirazının alınmasına karar verdi. Duruşma tarihi ise bu sürecin tamamlanmasının ardından belli olacak.
***
TEBLİGAT YOK, DELİL YOK
Yukarıda oluşturduğum kronoloji zaten olayı özetliyor ama birkaç hususu yorumlamadan geçmeyeceğim. Birincisi, hukukçu değilim ama meslek kanunumu biliyorum, Türkiye’deki her düzen dışı gazetecinin bilmesi gerektiği gibi. Biz haberlerimizi kamu yararı gözeterek yaparız. Ortada böylesi bir rüşvet tartışması varken sessiz messiz kalamayız. Bu bizim sorumluluğumuz, mesleğimizin gereği. Bu yüzden, bu konudaki yazı ve haberleri cezalandırmak söz konusu gazeteciyi cezalandırmak değildir, bir bütün olarak gazetecilik mesleğini öldürmeye yönelik hamlelerdir. Yani, “yazmayın” talimatı vermektir. Madem iftira, madem dedikodu… ‘Bakan’ düzeyinde bir kamu görevlilisin, yazının sahibi meslektaşım başta olmak üzere, yazıyı alıntılayan tüm basın kuruluşlarına delil ve açıklamalarınla bir tebligat yap. Ortada delil de yok, tebligat da.
SANSÜR YASASINA GEREK YOK
İkincisi, kuvvetle muhtemel ki; Sevgili Barış Terkoğlu hakkında aynı suç duyurusu yapılmıştır. Hatta iddia ediyorum, Toplumsal’a ve varsa başka kuruluşlara yapılan suç duyurularında da aynı 6 sayfalık metin kullanılmıştır. Sadece ‘davalı’ kısmındaki isimler farklıdır… Bir kamu görevlisi, “İftira! Dedikodu!” demeden önce delillerini sunar. Bunu sunacağı taraf da ne biziz, ne de diğer basın kuruluşları. Barış Terkoğlu’nun karşısına geçip “bakın dosya bu, olay da böyle” demeden Toplumsal’la ya da bir başka gazeteyle neyi çözeceksin? Bu kurumlar haberin yapıcısı değil, alıntılayıcısı. Yani iddiayı kanıtlamak zorunda değiller, çünkü ellerinde ilaveten bir belge ya da bilgi yok. Gazeteci kamu yararı gözettiği için yargılanamaz; bu iş ise yargılamayı da geçmiş durumda. Toplumsal ve varsa diğer basın kuruluşları, doğrudan infaz ediliyor. Sansür yasasına ne hacet!
TAZMİNAT BORSASI
Üçüncüsü, tazminat miktarı… Ülkede iş cinayetlerine kurban giden emekçilerin ailelerine 30-40 bin lira manevi tazminat veriliyor. Soruyorum, 250 bin lirayı neye göre belirlediniz? İşte bir doğrudan infaz kanıtı daha. Türkiye’deki herhangi bir düzen dışı gazete, yani kartellerden reklam almayan, arkasında özellikle de Meclis’te koltuğu bulunan bir siyasi parti olmayan herhangi bir gazete, yılda 250 bin lira gibi rakamlardan birkaç tane tazminata mahkûm olsa ayakta kalamaz. İstenilen meblağ, kaybedilmesi durumunda yargılama giderleriyle birlikte yaklaşık 30 maaş ediyor, yani 10 gazetecinin 3 aylık maaşı. Bu Toplumsal gibi düzen dışı gazeteler için “ölüm” fermanıdır, “siz en iyisi kapatıp gidin” demektir.
Direneceğiz, hukuksuzluğu her fırsatta yüzlerine vuracağız, halkın yararına çalışacağız, nerede bir talan varsa orada olacağız. Öyle yağma yok.