Sözcü'den Deniz Zeyrek'e yaptığı açıklamada Erdoğan'ın “acı reçete” ifadesini kullanmasını yorumlayan Babacan, “O hazırlanmış bir konuşma metni. Bir ekip oturmuş ve rasyonel bir politikaya nasıl dönülür, piyasaların hoşuna ne gider, yapılan eleştiriler nasıl göğüslenir üzerine bir metin kaleme almışlar ve rasyonaliteye dönüşün senaryosunu yazmışlar ama o içselleştirilmiş bir metin değildi. Öyle acı reçete falan onun terminolojisi değil" dedi.
Siyasetin ısındığını vurgulayan Babacan, DEVA Partisi'nin durumuna ilişkin “Çok şükür iyi gidiyor. Çarşı, sokak, pazara yansıması çok iyi. Teşkilat çok motive. Kısmet olursa aralık ayının 10'u gibi 41 ilde kongrelerimizi tamamlayıp büyük kongre için gün isteyeceğiz” dedi.
‘HER YERDE KAYIP VAR'
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçeli iki yıl dört ay olduğuna dikkat çeken Babacan, “Bu sürede memleketin kazandığı hiçbir şey olmadı. Her yerde kayıp, kayıp, kayıp. Sistem problemli ama zihniyet de çok önemli. Sistemi düzeltmek lazım ama bu zihniyetin de değişmesi lazım. Başka türlü ülke toparlanamayacak” diye konuştu.
Babacan, Cumhurbaşkanı'nın partili olmasını engelleyen ifadenin anayasadan çıktığına, ancak “tarafsızlık” yemininin durduğuna dikkat çekerek şöyle dedi: “Şu anda ülkenin bir sigortası yok. Her kısa devrede orada burada yangın çıkıyor. Krizlerle uğraşıp duruyoruz. Siyaset bazen karışabilir, çözüm üretemez. O dönemlerde gerçekten tarafsız Cumhurbaşkanı gibi davranabilecek bir pozisyon önemli. Bizde öyle bir pozisyon kalmadı.”
‘SIFIRDAN BİR ANAYASA…'
Güçlendirilmiş parlamenter sistemin sıfırdan bir anayasa ile yapılması gerektiğini vurgulayan Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sıfırdan bir anayasa için Meclis'te büyük bir çoğunluk ya da referandum lazım. Bu kadar büyük bir değişiklik için Meclis çoğunluğu yeter mi onu da bilmiyorum. Çoğunluk da olsa siyasi meşruiyetini kuvvetlendirmek için referandum lazım. Daha da önemlisi bir geçiş sürecini çalışmak lazım.”
‘ERDOĞAN DA İSTEYECEK'
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın “Hadi gelin parlamenter sistemi konuşalım” diyeceğine dair bir ihtimali gördüğünü söyleyen Babacan, “Halkın daha büyük yüzdesi artık parlamenter sistemi tercih ediyor. Bunlara bakıp ‘hadi gelin çalışalım' der. Bir şey çıkmaz, memleketi de bir yıl oyalar. Şu andaki hükümet işin başında olduğu, yönlendirdiği sürece onların başlattığı bir parlamenter sisteme geçiş çalışmasından sonuç çıkmaz. Çünkü onlarda güçler ayrılığı, hukukun üstünlüğü gibi zihniyet yok” yorumunu yaptı.
‘SAMİMİYET TESTİ GEREK'
Erdoğan'ın demokratikleşme seferberliğiyle ilgili açıklamalarını değerlendiren Babacan şunları söyledi:
“Sadece lafta kalmasın, çok kolay yapabilecekleri işler var. Oralardan başlayın. Mesela düşünce suçu nedeniyle hapiste bulunan kim var kim yok hemen serbest bırakılır. Meclis'teki ilk yasanın içine bir madde konulur ve hemen yapılabilir. Bir açıklama yapabilir. Kendisi ‘Ben artık karışmıyorum' diyebilir. TRT hemen muhalefet partilerinin haberlerini yapabilir. Osman Kavala, Ahmet Altan dosyalarını arkadaşlarımız inceledi. Bir şey yok. Hemen bırakmaları gerek. Burada bir samimiyet testi gerekiyor.” Aynı samimiyet testinin ekonomi için de geçerli olduğunu söyleyen Babacan, “Şu andaki açıklamalar, uzaktan izleyenler için bir miktar olumlu bir beklenti oluşturabilir ama samimiyet testinden geçmesi gerek. Uzun yıllar işin içinde olan kişiler olarak ümitli olamıyoruz. Daha önce de çok gördük” dedi.
‘YARGIYI ETKİLEYEN ODAKLAR VAR, BUNA DİKKAT EDİLMELİ'
Yargının hızlı işlemesi, etki altında kalmaması gerektiğini vurgulayan Babacan, şöyle konuştu:
“Hükümetin etkisinden söz ediyoruz ama yargının etki altında kaldığı başka odaklar da olabiliyor ona da dikkat etmek lazım. Mutlaka savcılar ve hakimler için performans ölçmek şart. Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvurularda hak ihlaline hükmettiği davaların oranı yüzde 92. Dönüp o kararları alan savcılara, hakimlere ‘Ne yapıyorsun' diye sormak lazım.
Bugün Osman Kavala'nın 1111'inci günü. Yazık, günah yani. Hele hele o ilk tutuklu olduğu davadan beraat edip de hemen aynı gün, aynı akşam, sokağa adım atamadan başka bir dosya çıkarıp tutukluluk süreci başlatmak falan, bağımsız yargı, farklı mahkemeler bu kadar koordineli çalışamaz. Bir yerden koordine edildikleri belli.”
‘KAYYUM MEŞRU DEĞİL'
Babacan'a bölgedeki kayyum uygulaması hakkındaki görüşünü sorunca şu yanıtı verdi:
“Kayyum işinin siyasi meşruiyetinin olmadığını gayet iyi biliyorlar. Hukuki meşruiyet sorunu için bir yetki bulabilirler ama biz parti programında yazdık. Hiçbir bakanlığın seçilmiş partilerin üzerinde böyle yetkileri olamaz. Tedbir gerekiyorsa mutlaka bağımsız yargı tarafından alınmalıdır. Kazanamadığınız şehirlerde vatandaşları cezalandırma mekanizması haline geldi. Kayyum çok yanlış.”
HASAR ÇOK BÜYÜK BEDELİNİ MİLLET ÖDER
Berat Albayrak'ın bakanlığı döneminde sadece Hazine'nin borcunun iki katına çıktığını, Merkez Bankası'nın içinin boşaldığını, sadece yedek akçenin değil döviz rezervinin de tüketildiğini anlatan Babacan, “Dolayısıyla hasar çok büyük! Bütün millet bunun bedelini ödedi ve ödeyecektir. İkiye katlanan bir borcu tekrar normal seviyeye indirmek üç beş ayda mümkün değil. Bu borcu ödeye ödeye azaltacak bu millet. Herkes bedel ödeyecek” dedi. Babacan, “gerçek veriler Cumhurbaşkanı'ndan saklanabilir mi” sorusuna da şu yanıtı verdi: “Bilemiyorum doğrusu. İki ay önce ‘her şey gayet güzel, ekonomi pik yapıyor' diyor. Sonra tam tersini söylüyor. Ya gerçekten farkında değil ya da durumu biliyor ama samimi konuşmuyor.”
Erdoğan'ın, Berat Albayrak'ı çok desteklediğine dikkat çeken Babacan, şöyle konuştu:
“Muhtemelen kendisinden sonrası için de bir hazırlık içindeydi. Kendisinden sonrasıyla ilgili partide falan olabilir mi test etti. Biliyorsunuz en mahrem görüşmelere girdi, Türkiye'yi il il dolaştı Berat Albayrak. Dolayısıyla Erdoğan sonuna kadar destekledi diye düşünüyorum. Ama artık işler öyle bir noktaya geldi ki, memleket dibe doğru batmaya, Tayyip Bey'i de dibine doğru çekmeye başladı. Memleket batsın ben yukarıda durayım öyle bir şey yok. O kadar her şeyi sahiplenecek, tek karar verici olacak, memlekette her şey kötüye gidecek, o da hiçbir şey yokmuş gibi mesafeli duracak. Onu gördü herhalde. Hâlâ bir miktar siyasi refleksi var.”
ACI REÇETE ERDOĞAN'IN DİLİ DEĞİL
Erdoğan'ın “acı reçete” ifadesini kullanmasını da yorumlayan Babacan, “O hazırlanmış bir konuşma metni. Bir ekip oturmuş ve rasyonel bir politikaya nasıl dönülür, piyasaların hoşuna ne gider, yapılan eleştiriler nasıl göğüslenir üzerine bir metin kaleme almışlar ve rasyonaliteye dönüşün senaryosunu yazmışlar ama o içselleştirilmiş bir metin değildi. Öyle acı reçete falan onun terminolojisi değil. Vatandaşa acı reçete gerekirse milletimiz buna hazır falan. Tanıdığımız, bildiğimiz Tayyip Erdoğan öyle olamaz yani. Bir daha o ifadeyi kullanacağını da hiç tahmin etmiyorum” dedi.