Murat İde'nin, "Erkekler ağlar da, devlet ağlamaz" başlığıyla (15 Eylül 2019) yayımlanan yazısı şöyle:
Diyarbakır'daki anneler diyor ki;
- İşte bu binadaki, şu şu şu kişiler evladımı kandırdı, dağa çıkardı..
Dağa çıkarmak suç mu? Suç..
Peki annelerin-babaların işaret ettiği isimler belli mi? Belli..
Peki o isimler o partinin elemanları mı? Elemanları..
Bu durumda ne olması gerekiyor?
Devlet elinin, güvenlik ve hukuk boyutuyla devreye girmesi, o sorumlular ve parti hakkında gerekeni yapması gerekiyor, değil mi?
Aklı olan herkesin aklına ilk gelen bu..
Peki bizim devletimiz ne yapıyor?
Sadece anneleri değil, herkesi o kapının önüne çağırıyor..
Evladını kaybetmiş bir anne her kapıyı çalar..
Buna kimsenin de sözü olmaz, olamaz..
Ama bir devlet, vatandaşlarını dağa, terör örgütüne götürdüğünü iddia ettiği bir kapının önünde ağlamaz..
Devlet, annelerin yürek parçalayan gözyaşlarına, o kapı önünde onlarla birlikte poz vererek değil, ona o acıyı yaşatandan hesap sorarak ortak olur..
Anneler mağdurdur.. O kapı önündeki fotoğrafları o mağduriyetin fotoğrafıdır ve gerçektir.
Ancak devletin o kapı önünde verdiği fotoğraf, "Acı gerçektir"
**
Üstelik yeni bir fotoğraf da değil o..
Habur'da da aynıydı..
Çadır mahkemelerde de aynıydı..
Dolmabahçe mutabakatında da aynıydı..
"Güzel şeyler oluyor" dendiğinde de aynıydı..
Bu fotoğraflarda farklı olan şey, zaman ve mekan..
Ancak, devletin verdiği bu fotoğrafın değişmeyen gerçeği, "Acı gerçek" olması..