Gündem Bilim Teknoloji Spor Dünya Ekonomi Siyaset Sağlık Eğitim Kültür Sanat Magazin Yaşam Reklam Künye Gizlilik Sözleşmesi İletişim
Yazılım ve Tasarım: Bilgin Pro © 2024KRT TV Tüm Hakları Saklıdır

AKP'li Mahir Ünal hakkında harekete geçildi...

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Merkezi, AKP Grup Başkan Vekili Mahir Ünal hakkında suç duyurusunda bulundu.

AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal, Kahramanmaraş 8. Uluslararası Kitap ve Kültür Fuarı’nda düzenlenen konferansta, "Tarihteki en sert kültürel devrim Türkiye'de yaşanmıştır. Mesela Fransız Devrimi, her şeyi yıkmıştır ama lügate dokunmamıştır. Yine en sert devrimlerden bir tanesi, Mao'nun Çin kültür devrimidir, lügate dokunmamıştır. Ama maalesef bir kültür devrimi olarak Cumhuriyet, bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir" demişti.

tatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Merkezi Ünal hakkında harekete geçti. ADD'den, “Cumhuriyet bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hasılı bütün düşünmemizi yok etmiştir. Türkçe ile bir düşünce üretemeyiz.” diyerek dilimize ve Cumhuriyetimize hakaret eden Mahir Ünal, bu akıl ve gerçek dışı sözleriyle Anayasamızın ilk 3 maddesini çiğnediği gibi, namusu ve şerefi üzerine ant içtiği milletvekili yeminini de yok saymıştır.

AKP Grup Başkan Vekili görevini de yürüten bir milletvekili olan Mahir Ünal’ın, Milletimizi, Devletimizi, TBMM’ni ve Türkçemizi aşağılayan bu tutumu asla kabul edilemez.

TBMM Mahir Ünal’ın milletvekilliği görevini sonlandırmalı, Bağımsız Yargı hakkında gerekeni yapmalıdır." açıklaması yapıldı.

İşte Ünal hakkında yapılan suç duyurusu:

1. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde iki dönem Kahramanmaraş ili milletvekili olarak görev yapan ve aynı zamanda Ak Parti Grup Başkan Vekili olan Mahir ÜNAL tarafından Karramanmaraş Uluslararası 8. Kitap ve Kültür Fuarı’nda yapılan konuşmada aynen; “ Cumhuriyet bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hasılı bütün düşünmemizi yok etmişti. ” ve “ Türkçe ile bir düşünce üretemeyiz. ” sözleri sarf edilmiştir. Burada, halkın kendi konuştuğu dili esas alarak yapılan bir devrim ayaklar altına alınmış, dünyada eşi benzeri görülmemiş bir milli mücadele diğer değişimlerle kıyaslanarak küçültülmeye çalışılmış, kasıtlı şekilde yanlış bilgi verilerek Cumhuriyet devrimlerinin Türk halkını yok etmeye yönelik bir hareket olduğu söylenmiş, bir milletin asırlardır biriktirdiği kültür değerleri aşağılanmış, kasıtlı şekilde söylenen yalanlarla Cumhuriyet değerleri ve devrim önderleri düşman gibi gösterilmiştir. Bu söylemde bulunan kişi ise Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bir mensubu olduğunu, aşağıladığı ve küçük gördüğü devrimler ve değerler sayesinde koltuğu işgal ettiğini unutmuştur. 2. Malumunuz olduğu üzere, 5816 Sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun'unda; " Madde 1 – Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Atatürk’ü temsil eden heykel, büst ve abideleri veyahut Atatürk’ün kabrini tahrip eden, kıran, bozan veya kirleten kimseye bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası verilir. Yukardaki fıkralarda yazılı suçları işlemeye başkalarını teşvik eden kimse asıl fail gibi cezalandırılır.

Madde 2 – Birinci maddede yazılı suçlar; iki veya daha fazla kimseler tarafından toplu olarak veya umumi veya umuma açık mahallerde yahutbasın vasıtasiyle işlenirse hükmolunacak ceza yarı nispetinde artırılır. Birinci maddenin ikinci fıkrasında yazılı suçlar zor kullanılarak işlenir veya bu suretle işlenmesine teşebbüs olunursa verilecek ceza bir misli artırılır. " denmiştir. Bu kapsamda, ilgili kanunun 1. Maddesi uyarınca şüphelinin atılı suçu işlediği açık olmakla birlikte, bir organizasyon kapsamında yapılan ve ulusal basında da yer alan işbu açıklama ile herkesin görebileceği şekilde hakaret edildiği, dolayısıyla aynı kanunun 2. Maddesi uyarınca ağırlaştırıcı sebeplerin de uygulanması gerektiği anlamına gelmektedir. Bunun yanında, TCK'nın 301. Maddesinin 1. Ve 2. fıkrasında; " Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve Devletin yargı organlarını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Devletin askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır. " hükmü yer almakta iken, aynı kanunun 216. maddesinde; " Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. " düzenlemesi yer almaktadır. Bu haliyle, yukarıda bahsedildiği üzere, TBMM Kahramanmaraş Milletvekili tarafından yapılan açıklama ile hem Türk Milleti hem de Cumhuriyet devrimleri alenen aşağılanmış, TCK'nın 216. Maddesinde düzenlenen suç işlenmiştir.

3. Müvekkil Atatürkçü Düşünce Derneği adına suç duyurusunda bulunma zorunluluğu, derneğin tüzüğünde yer alan kuruluş nedeninin verdiği sorumluluktan doğmaktadır. Derneği Kuruluş Nedeni; " Atatürk'ün bedensel varlığının artık aramızda bulunmamasından cesaret alan içteki ve dıştaki kimi olumsuz güçler, O'nun yeni Türk Devletini yaratma doğrultusunda ilk adımı attığı 19 Mayıs 1919'un üzerinden tam 70 yılın geçtiği bu günlerde, Atatürk devrim ve ilkelerine karşı, açık ya da kapalı saldırılarını doruğa ulaştırmış bulunmaktadır. Bundan daha kötüsü, plânlı ve sinsi bir çalışma ile, o devrim ve ilkeleri gelecekte yok etmek çabası içindeler.

Oysa Atatürk; Sadece "bağımsızlığı tümüyle tehlikeye düşmüş Türk Ulusunu ve yurdunu emperyalist güçlerin işgalinden kurtaran bir büyük asker "değildir. O, bunun çok daha ötesinde, örneğin siyasal, kültürel ve ekonomik alanlar başta olmak üzere, her alanda bağımsızlığımızı yok edici ya da kısıtlayıcı olumsuz bağları koparan; Ulusal egemenliği gerçekleştirerek Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran; Kişisel inançlara dokunmayarak, toplumumuzu Ortaçağ zihniyetinden ve şeriattan kaynaklanan "nakil"e dayalı kurum ve kurallardan kurtarıp, sürekli biçimde çağdaş ve uygar bir ulus olmanın ve böyle kalmanın yollarını gösteren , "akıl"a dayalı lâik düşünce, lâik hukuk ve lâik öğretim sistemlerini toplum yaşamında egemen kılan; Tüm özgürlüklerin ve insan haklarının sosyal Hukuk Devletinin ve çoğulcu demokrasinin yolunu açan; Yüzyıllarca ikinci sınıf insan durumuna düşürülmüş Türk kadınını gerçek yerine yükseltip, eşit haklara ve eşit onura sahip insan ve yurttaş yaparak yapay eşitsizlikleri kaldıran; İçten ve dıştan kaynaklanan her tür sömürüye karşı çıkarak, halkın yalnız siyasal değil, ekonomik ve sosyal alanda da gerçek efendi durumuna gelmesini ve tüm yurttaşların gönencini devletin varlık nedeni ve amacı sayan; Ulusal ekonominin girişimcilerin keyfine, yalnız kâr ve rekabet mekanizmasına göre başıboş biçimde işlemesine değil, toplumun ve tüm yurttaşların gereksinimlerini karşılayacak biçimde devlet tarafından yönlendirilmesini ilke olarak benimsemiş ve benimsetmiş olan; Yurdumuzun yeraltı ve yerüstü zenginliklerinden, Türkiye halkının yararlanmasını benimseyen ve kabul ettiren; Misak-ı Millî sınırları içinde "Türk'üm" diyen herkesin Türk olduğu ölçütünü getirerek, ırkçılığı reddedip; yapıcı, olumlu ve çağdaş Türk Ulusalcılığını yaratarak, onu devletimizin temel ilkelerinden biri yapan; Her yurttaşın eğitimden, bilimden ve sanattan payını almasını, "fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür kuşaklar’ın yetiştirilmesini devletin başta gelen görevi yapan; Kültür emperyalizminden kurtulabilmemiz ve eğitimin yaygınlaştırılabilmesi için yeni Türk harflerini kabul etmenin yanında Türk dilinin arındırılması ve zenginleştirilmesini büyük bir toplumsal görev sayan; Türk Ulusunun tarihini, çağdaş insan kökenine bağlayan; "Yurtta barış, Dünyada barış" ilkesi ile devlet yaşamında ve uluslararası ilişkilerde kaba kuvveti, ırkçılığı, saldırı savaşını mahkûm eden; Dış politikada "Dünya uluslar ailesinin eşit haklara sahip onurlu bir üyesi olma" ölçütünü ve "karşılıklılık kuralını" vazgeçilmez ilke yapan; Bütün ulusların insanlık ailesinin bir parçası olduğunu vurgulayarak, insanlığın bütünleşmesi düşüncesinin tohumlarını atan Çağdaş Devlet Kurucusudur. Bu durum karşısında Atatürk devrim ve ilkelerinin, toplumsal sorunlarımızın çözümlenmesinde ışık tutucu niteliğe ve yaratıcı güce sahip olduğuna inananlar, " Atatürkçü Düşünce Derneği " ni kurarak, O'nun devrim ve ilkelerinin gelecekte de egemen olmasına katkıda bulunma ve onlara bekçilik yapma zorunluluğunu duymuşlardır. " denmek suretiyle işbu dosyada taraf olarak yer alınmasının nedeni açılanmıştır.

İlginizi Çekebilir
SONRAKİ HABER