Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’na AKP Merkez Disiplin Kurulu tarafından gönderilen gerekçeli ihraç kararı ortaya çıktı.
İhraç kararına gerekçe olarak Davutoğlu’nun yaptığı konuşmalar, sosyal medya paylaşımları ve gazetelerde yer alan demeçleri gösterildi.
Davutoğlu’nun AK Troller ve Pelikancılar hakkındaki sözleri AKP için bir ihraç gerekçesiyle sayıldı.
Gerekçeye Davutoğlu'nun, "Devlet makamlarını bir takım troll çetelerine teslim edenler karşısında üç sene sustuk" sözleri de eklendi.
Gerekçede eski Başbakanın, “Kimse ümmeti tekeline alamaz. Kimse bu ümmet benim partimin tekelindedir diyemez. Ümmetten kastedilen yalılarda oturup Türkiye’yi dizayn etmeye çalışanlarsa biz o topluluktan değiliz” sözleri de yer aldı.
Ahmet Davutoğlu’na gönderilen metninde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak üzerinden yapılan eleştirilere dair konuşma da yer alıyor. Davutoğlu pek çok kez, aile ilişkileriyle devlet işlerinin ayrılması gerektiğini belirtmiş ve “Devlet yapısıyla aile ilişkileri kesinlikle ayrılmalıdır. Devlet hiyerarşisinde birinci derece akrabalıklar olmamalıdır. Çok radikal köklü reformlarla bu ülkenin psikolojisi ve devlet yapısı yeniden inşa edilmelidir” ifadelerini kullanmıştı.
İhraç gerekçesinde Davutoğlu’nun, “Yaşanan ekonomik krizi inkar ederek yönetemeyiz” ve “Ekonomik krizle, adalet yerlerde sürünüyor onunla ilgilenin. Hz. Ömer’in adaletini söylemekle adalet gelmez” sözleri de yer aldı.
İşte o karar:
İhracı istenen isimlerden üç dönem Sakarya milletvekili olan, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığı ile AKP İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulunan hukukçu Ayhan Sefer Üstün'dü.
AKP Merkez Disiplin Kurulu'nun gönderdiği gerekçeli ihraç kararı dün Üstün'e de ulaştı.
5 maddelik ihraç gerekçelerinin tamamının bazı açıklamaları ve tweetlerine dayandırıldığını gören Üstün, Odatv'den Müyesser Yıldız'a şu açıklamaları yaptı:
“Konuşmak, siyasetçinin en önemli argümanıdır. Konuşmayacaksak, meramımızı nasıl anlatacağız? İşaret dilini mi kullanacağız? 'İnsanlara susun. Ağzınızı açmayın' mı diyorsunuz? Ülkede rejim değişti de biz mi farkında değiliz. Totaliter rejimlerdeki gibi kapalı odalarda düşünüp, konuşabilir, ama kimseyle paylaşamazsın noktasına mı geldik acaba?”
PELİKAN'I ELEŞTİRMEK SUÇSA
Kendisine ulaşan tebligatı Odatv'ye değerlendiren Ayhan Sefer Üstün 5 maddeden oluşan ihraç gerekçeleri hakkında şunları söyledi:
“Birinci madde, paralel yapıları ve Pelikan'ı eleştirmişim. Demişim ki, 'Bence en önemli sebep AK Parti dışında politika belirleyen paralel yapı oluşması ve stratejik kararların burada alınıyor olmasıdır. AK Parti'de stratejik kararları artık bu paralel çetesi biliyor ve uygulatıyor'. Bu değerlendirme partide birçok arkadaşımız tarafından yapılıyor. Örneğin Sayın Aydın Ünal da pek çok kez bu tehlikeye işaret etti. O nasıl disipline sevk edilmediyse, ki doğrusu budur, bizim sevkimiz yanlış bir tutumdur.”
CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİNİ ELEŞTİRMEK
Üstün hakkında ihraç isteminde bulunulmasının ikinci gerekçesi, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle ilgili olarak, “Ucube parlamenter sistemden kaçalım derken, başka bir ucube sisteme yakalandık. Burada kuvvetler ayrılığının olmadığı, parlamentonun iyice güdükleştiği bir sistemle karşı karşıyayız. Bu sistem Başkanlık sistemi değil” demesi.
Bu da Üstün'ün cevabı:
“Hukukçu ve siyasetçiyim. Sistem eleştirilerini her zaman yapabilirim. Bir siyasetçi sistem eleştirisi dahi yapamayacaksa, hangi konuyu konuşacak. AK Parti ve hükümet de sistemin iyi işlemediğini gördüğü için bir komisyon kurdu. Başkanlığını da Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay yapıyor. Tam bu noktada biz de iyi niyetle birtakım değerlendirmelerde bulunmuşuz.”
DAVUTOĞLU'NUN SÖZÜNÜ PAYLAŞMAK
Üçüncü gerekçe; Ahmet Davutoğlu'nun Ankara Dostları Platformu iftarında söylediği, “Ümidini kaybedenin yarını olmaz, konuşmaktan korkmayın” sözünü twitter hesabından paylaşmak.
Üstün, bu gerekçeyle ilgili olarak da şöyle konuştu:
“Siyasetçinin en önemli argümanıdır konuşmak, millet yararına bir şeyler söyleyip, çözüm üretmek. Konuşmayacaksak, meramımızı nasıl anlatacağız? İşaret dilini mi kullanacağız? Soyut bir öneriye dahi tahammül edemeyen bir MYK ile karşı karşıyayız. 'İnsanlara susun. Ağzınızı açmayın' mı diyorsunuz? Ülkede rejim değişti de biz mi farkında değiliz. Totaliter rejimlerdeki gibi, kapalı odalarda düşünüp, konuşabilir, ama kimseyle paylaşamazsın noktasına mı geldik acaba?”
OY KAYBINI SORGULAMAK
Üstün'ün ihracının istenmesine yol açan dördüncü gerekçe ise, “MHP, AK Parti tabanına hortum bağlamış... AK Parti neredeyse MHP'li gibi düşünmeye başladı... Bir zaman gelecek, elinizde aşırı sağa kaymış bir parti kalacak. Bizi dinlemek varken, Perinçek'i dinliyorlar” şeklindeki açıklamaları.
Bu gerekçeye cevaben, 1 Kasım 2015 seçimlerinde Davutoğlu önderliğinde en yüksek oy oranını yakaladıklarını hatırlatan Üstün, “Sonraki seçimlerde sürekli oy kaybına uğradık ve bu kayıp MHP'ye doğru akış olarak gerçekleşti. Kaldı ki, bu sözler seçimlerden sonra yapılmış, AK Parti lehine değerlendirmelerdir. Ayrıca bu gerçekliği birçok siyasetçi ve analist de dile getirdi. Bunun neresinde tüzük ihlali var?” dedi.
DİSİPLİNE ASIL SEVK EDİLMESİ GEREKEN MAHİR ÜNAL'DIR
Ve son gerekçe; Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal'ın, Ahmet Davutoğlu alehindeki tweetine, tweetle karşılık vermek.
Üstün, bununla ilgili olarak da şunları söyledi:
“Sayın Mahir Ünal, Sayın Davutoğlu'na twitterden hakaret ve iftira içeren sözler sarfetti, terör destekçisi gibi göstermeye kalktı. Ben de Mahir Ünal'ı etiketleyerek, 'Sayın Mahir Ünal, İstanbul seçimleri öncesi teröristbaşının mektubu okunurken, kırmızı bültenle aranan Osman Öcalan'ın mülakatı yayınlanırken, sessizdiniz. Terörle mücadele hukuk içinde yapılırsa sonuç verir, aksi takdirde farklı hedefler için yapılan keyfi uygulamalar toplumu böler ve terörizmin amacına hizmet eder' dedim. Bununla parti üyelerine, yöneticilerine karşı iftira, hakaret, karalama veya küçük düşürücü beyanlarda bulunma suçunu işlemişim. Oysa bu gerekçelere uyan Mahir Ünal'ın sarfettiği sözlerdir ve asıl disipline sevk edilmesi gereken odur. Çünkü halen bu partinin üyesi olan, Genel Başkanlık ve Başbakanlık yapmış Davutoğlu'na tweetle bel altı vuruşlar yapmış, hakaret ve iftirada bulunmuştur. Ben de kendisine gerçekleri hatırlatan bir tweet atmış, çelişkiyi göstermek istemişim.”
Kendisiyle ilgili bir konunun görüşüldüğü Kurul'da Mahir Ünal'ın bulunmasının, fikir beyan edip, oy kullanmasının yanlışlığına da dikkat çeken Üstün, “Böylesine basit bir yargı ve usul hatası yapılabiliyor. AK Parti gibi kurumsal bir yapı, bu MYK yapısıyla basit bir hukuk kuralını çiğneyecek duruma gelmiştir” dedi.
İFADE VE DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ OYLAMA KONUSU YAPILMIŞ
Ayhan Sefer Üstün, değerlendirmelerini şu sözlerle tamamladı:
“Bu 5 gerekçenin hiçbiri tüzük ihlali olarak değerlendirilemez. Bu değerlendirmelerin tamamı, evrensel değerlerde yerini bulan, Anayasa ve AK Parti Tüzüğü'nde yer alan düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında söylenmiş sözlerdir. AK Parti Tüzüğü'nde şunlar yazıyor; 'Düşünce ve ifade özgürlükleri uluslararası standartlar temelinde inşa edilecek, düşünceler özgürce açıklanabilecek, farklılıklar zenginlik olarak görülecektir. Özgürlükler demokrasinin temelini oluşturur. Hiçbir bireysel ve kurumsal baskı kabul edilemez. Temel hak ve özgürlükler oylama konusu olamaz'. Ancak görüldüğü üzere AK Parti MYK'sı, temel haklardan olan ifade ve düşünce özgürlüğünü oylama konusu yapmıştır. Bu tutum Parti Tüzüğüne ve evrensel hukuka aykırıdır. Ne parti tüzel kişiliği ne parti yöneticileri ne de parti üyelerine karşı herhangi bir gerçek dışı haber, iftira, hakaret, karalama veya küçük düşürücü beyanda bulunmadığım açık ve nettir. Söylenen sözler tamamen ifade hürriyeti çerçevesinde söylenmiştir.”