AKP Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu.
12 Eylül 1980 askeri darbesinin yıl dönümü olduğunu hatırlatan Ömer Çelik, "Bugün acı bir günün, 12 Eylül darbesinin yıl dönümü. 12 Eylül darbesi nesilleri yok eden, Türkiye'nin kazanımlarını berhava eden, Türkiye'nin milli egemenliğine yapılmış suikast girişimlerinin dönüm noktalarından bir tanesiydi. 27 Mayıs'la başlayan bu süreç 15 Temmuz'a kadar geldi" dedi.
Çelik, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in "100 yıl önceydi. Bu toprakları yönetenler gaflet, delalet ve hatta hıyanet içendeydi. Gençleri, kadınları ve geleceği hiç düşünmediler. Sadece saraylarındaki saltanatı korumak için bütün milleti ateşe attılar" sözlerine yönelik açıklama yaptı.
Çelik, "Maalesef Türkiye'de kimlik krizini tetiklemeye çalışanların kullandığı enstrümanlardan birisi Osmanlı ile Cumhuriyet'i kavga ettirmek. Osmanlı da bizimdir, Cumhuriyet de bizimdir" dedi.
Çelik, şunları söyledi:
"OSMANLI DA TÜRKİYE CUMHURİYETİ DE BİZİM"
Maalesef Türkiye'de kimlik krizini tetiklemeye çalışanların kullandığı enstrümanlardan bir tanesi Osmanlı Devleti ile Türkiye Cumhuriyeti'ni kavga ettirmek. Osmanlı Devleti de Türkiye Cumhuriyeti de bizimdir. Ya da Atatürk'le geçmişteki önemli devlet adamlarımızı kavga ettirmektir. Halbuki Fatih Sultan Mehmet'ten Atatürk'e kadar bütün bir çizgi içerisinde bütün bu tablo devletimizin, devlet geleneğimizin ne kadar köklü olduğunu gösteren bir tablodur.
"KİM İŞGALCİLERLE İŞ BİRLİĞİ YAPMIŞSA BU TABLONUN DIŞINDADIR"
Biz bunlardan bahsettiğimiz zaman düşmanla iş birliği yapanlardan ya da işgalcilerle birtakım gizli ittifaka girenlerden bahsediliyor. En ufak bir mantık, en ufak bir akıl zaten kastedilenin bunlar olmadığını ortaya koyar. Türkiye'de, Osmanlı Devleti'nde kim düşmanla iş birliği yapmışsa, kim işgal kuvvetleriyle iş birliği yapmışsa tabii ki bu tablonun dışındadır. Ama tarihte tartışmalı olaylar, kişilikler var. Bunlar da tarihçiler tarafından tartışılmaya devam edilir.
"CİDDİ BİR ŞUURSUZLUKTUR"
Doğru olan yaklaşım şudur: Güzel İzmir'in düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümünde, işgalcilere söylenmeyen sözün tarihimize söylenmiş olmasıdır. Burası nihayetinde bir tarih platformu değil. Burası İzmir'in işgalden kurtuluşunun yıl dönümünün kutlandığı bir zaman. Dolayısıyla işgalcilere karşı olan duruşumuzun anlatılması gerekirken bunun içeriye dönük bir tartışma haline çevrilmesi son derece sakıncalıdır, ciddi bir şuursuzluktur. Zaten arkasından atılan adımlar maalesef bu şuursuzluğun devamı olarak önümüze gelmiştir.
"ATATÜRK'ÜN SÖZLERİ BAĞLAMINDAN KOPARILIYOR"
Bazı siyasetçi arkadaşlarımız, bu bağlamda söylenen sözlerin Atatürk'ün sözleriyle benzerliğini ifade ederek bize cevap vermeye çalışıyorlar. Atatürk'ün söylediği sözlerin bağlamının kopartılarak bu şekilde konumlandırılması bir istismar siyasetidir. Nihayetinde Atatürk ve silah arkadaşları ülkemizin işgal edilmesine karşı en büyük mücadeleyi vermiş ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna gelen o büyük safhaları tek tek zaferle sonuçlandırmış, büyük bir mücadelenin kahramanlarıdır.
"KİMLİK KAVGASI ÜRETEREK SİYASİ KRİZ ÇIKARMAK İSTİYORLAR"
Unutulmamalı ki, bizim herhangi bir ilimizdeki bir pide fırını kadar yaşı olmayan bazı devletlerin bile kendilerine bir geçmiş, tarih üretmek için ne kadar gayret sarfettiğini bazı ziyaretimizde görüyoruz. Siz Türkiye Cumhuriyeti'ni sanki kökü olmayan, türedi bir devletmiş gibi göstermeye çalışırsanız, Atatürk'ü büyük devlet adamları silsilemizin son halkası olarak nitelendirmek yerine geçmişteki devlet adamlarıyla kavga ettirmek, onlarla zıtlık üretecek şekilde anlatmaya çalışırsanız, devlet geleneğimizin kökleri açısından yanlış bir yaklaşımın içerisine girer. Türkiye Cumhuriyeti de bizimdir, Osmanlı Devleti de bizimdir. Bu kavga yetersiz zihinlerin kimlik kavgası üretmek ve bu kimlik kavgasından siyasi kriz çıkarmak için elverişli bir enstrüman olarak kullanarak yıllarca kötülük yapmıştır.
"SİYASETÇİLER OLARAK DUYARLILIĞIMIZI KORUYALIM"
İşgalcilerle iş birliği yapan ya da ülkesini terk eden tabii ki bu tablonun dışındadır, bunu konuşmaya gerek mi var? Ama tartışmalı olaylar, kişilikleri bırakalım tarihçiler değerlendirsin. Biz siyaset adamları olarak siyasetin içerisine sokulmaya çalışılan bu kimlik nifakına karşı duyarlığımızı koruyalım. Büyük Atatürk'ün ve Türkiye Cumhuriyeti'nin herhangi bir kökü yokmuş gibisinden savunulması yapılacak en büyük kötülüktür.