Gündem Bilim Teknoloji Spor Dünya Ekonomi Siyaset Sağlık Eğitim Kültür Sanat Magazin Yaşam Reklam Künye Gizlilik Sözleşmesi İletişim
Yazılım ve Tasarım: Bilgin Pro © 2024KRT TV Tüm Hakları Saklıdır

Adnancılar'dan o polis müdürüne sistematik ölüm tehditleri

Adnan Oktar Suç Örgütü'nün yurtdışına kaçan 'müritleri' eski Organize Suçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçan'a ölüm tehditleri yağdırdı. Saçan, ölüm tehditlerine karşı meydan okudu. Adnancılar, Saçan'a 2008 yılındaki kazayı hatırlattı. 2008 yılında Saçan ve oğlu tehlikeli bir trafik kazası geçirmiş, Saçan'ın oğlu kazadan ağır yaralı kurtulmuştu. Saçan o kaza ile ilgili kritik bir bilgi daha paylaştı.

Adnan Oktar ve grubuna, 1999 yılında operasyon düzenleyen eski Organize Suçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçan mağdur sıfatıyla şikayetçi olmuştu. 1999 yılında düzenlediği operasyon nedeniyle yargılandığını belirten Saçan, "Saymakla bitmez yaşadığım mağduriyetler. Sonuçta gittim ve şikayetçi oldum" demişti. Saçan, Oktar’ın kendisiyle ilgili 300’ün üzerinde suç duyurusunda bulunduğunu açıklamıştı.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube ekiplerinin, Adnan Oktar ve grubuna yönelik yaptığı operasyonun ardından çok sayıda kişi mağdur sıfatıyla Oktar ve grubu hakkında şikayetçi olmuştu. Şikayetçilerden biri de Adnan Oktar'a 19 yıl önce operasyon düzenleyen ve o operasyon sonrası hakkında suç duyuruları nedeniyle hala yargılanan dönemin İstanbul Organize Suçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçan'dı. Saçan o dönem Oktar Cemaati'ne karşı yaptığı mücadele ile biliniyordu. Saçan, Adnancılar yüzünden defalarca meslekten uzaklaştırılmış, hepsinde de mesleğe geri dönmüştü.

Adnan Oktar ve grubu tarafından kendisine yaşatılan mağduriyetleri anlatan Saçan, "Ergenekon davasında ben tutukluyken benim aleyhimde; 1999 yılında yapılan operasyonu güya Ergenekon terör örgütü yaptırmış. Bu nedenle Adnan Hoca ve müritleri mağdur sıfatıyla şikayetçi oldular. O tarihlerde benim bile elimde olmayan sicilimle ilgili gizli yazıları nereden buldularsa onları dosyalara koydular. Müritlerden Emre Çalıkoğlu, Ergenekon soruşturmasında benim aleyhimde yalan tanıklıkta bulundu. 1999 yılındaki operasyonda bunlara kötü muamelede bulunduğumuz iddiasıyla yine yargılanıyoruz. Bu konuda da inanılmaZ sahtecilikte bulunup iftiralar attılar. Türkiye'de işi gücü şantaj yapmak olan bir örgüte şantaj yapmakla yargılanıyorum. 300'ün üzerinde hakkımda suç duyurusunda bulundular. Her duruşmaya 50, 60 kişi ve bodygard ile geldiler. Bu örgüt, FETÖ ile ortaklık yaparak bir sene avukatlık yapmamı engelledi. Saymakla bitmez yaşadığım mağduriyetler. Sonuçta gittim ve şikayetçi oldum ve bunun da arkasında sonuna kadar duracağım" diye konuşmuştu.

ADNAN OKTAR SUÇ ÖRGÜTÜNDEN ÖLÜM TEHDİDİ

Adnan Oktar'ın dışardan bulunan üyeleri tarafından Saçan'a sistematik şekilde ölüm tehditleri geldi. Adnan Oktar'ın televizyon kanalında program yapan İbrahim Seral Köprülü Twitter hesabından, "Adil Serdar Saçan ilk sırada çünkü şikayetçi listesi alfabetik sıraya göre. İsminden dolayı ilk sırada." diyerek tehdit etti.

ÖNDEKİ ARABA İLE ARASINA MESAFE KOYMASI

Adnan Oktar'ın, Ali Tulum isimli müridi ise İbrahim Seral Köprülü'nün tweetini alıntılayarak, "Adil Serdar Saçan'a tavsiyemiz öndeki araba ile arasına mesafe koymasi" diyerek 2008 yılındaki kazaya gönderme yaptı.

TEHDİTLERE MEYDAN OKUDU

Saçan bu 'ölüm tehditlerini paylaşarak, "Bu Adnancı şerefsiz beni tehdit ediyormuş. Bence sen bulunduğun ülkede kendini güvende hissetme" diye karşılık verdi.

2008 YILINDA NE OLMUŞTU?

Adil Serdar Saçan, 2008 yılında sır dolu bir trafik kazası geçirdi. Bir TIR’ın sıkıştırması sonucu meydana gelen kazada Adil Serdar Açan ve oğlu Kerim Bedri Saçan yaralı kurtulmuştu. Saçan'ın oğlu Kerim Bedri kazadan ağır yaralı kurtulmuştu. Saçan o kaza için, "2008 deki kazada Adnancılarla ilgili biriyle görüşmeye gidiyordum" dedi.

NE OLMUŞTU?

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin çöp toplama işini yapan Ceynak Lojiktik ve Ticaret AŞ’ye bağlı çalışan Selami Doğan, Halkalı’daki aktarma istasyonunda çöp boşalttı. Şirketin Çobançeşme’deki merkezine dönmek üzere saat 13.00 sıralarında Basın Ekspres Yolu’na giren Selami Doğan, şirkete ait 34 FE 5877 plakalı TIR’ın kontrolünü kaybetti. Güneşli Köprüsü altında savrulan TIR’ın dorse kapağı açıldı ve aynı istikamette giden 46 yaşındaki eski Emniyet Müdürü Adil Serdar Saçan’ın kullandığı 34 VE 6441 plakalı Toyota marka otomobile çarptı.

50 METRE SÜRÜKLEDİ

Otomobili sürükleyerek köprünün ayaklarına sıkıştıran TIR, bariyerleri parçalayarak 50 metre sonra durabildi. Kazada otomobil içerisinde sıkışan Adil Serdar Saçan ve lise öğrencisi oğlu 15 yaşındaki Kerim Bedri Saçan, itfaiye ekipleri tarafından çıkarıldı. Adil Serdar Saçan, oğlu Kerim Bedri ile TIR sürücüsü Selami Doğan Yeşilköy’deki International Hospital’a kaldırıldı. Araçta bulunan ve hafif yaralanan Saçan’ın 57 yaşındaki dayısı Fahrettin Ildız ise Vakıf Gureba Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi altına alındı.

ÜZERİME DÜMEN KIRDI

Meslekten ihraç edildikten sonra Yeditepe Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışan Adil Serdar Saçan’ın vücudunda kırıklar olduğu, boynundan ve belinden yaralandığı belirtildi. Kazayı duyan, Saçan’la bir zamanlar birlikte çalışan polis arkadaşları hastaneye koştu. Adil Serdar Saçan, polis arkadaşlarına oğlunun Yeşilköy’deki okuluna gittiklerini belirterek "Denizde çarpışan iki gemi gibi, dümeni üzerime kırdı" dedi. Görgü tanıkları da Saçan’ı doğrular ifadeler verdi. Adil Erdal Saçan’ın eşi Şelale, kızı Şeyma, anne ile babası da kaza haberini alınca hastaneye geldi.

OĞLU AĞIR YARALI

International Hospital Başhekimi Operatör Dr. M. Engin Çakmacı imzasıyla yapılan açıklamada "Hastanede yatmakta olan Adil Serdar Saçan’ın hayati tehlikesi yoktur. Ancak genel takip ve gözlem amacıyla yoğun bakımda tedavisi devam etmektedir. Kerim Bedri Saçan’ın ise hayati tehlikesi devam etmektedir. Bu nedenle yoğun bakımdadır" denildi.

Adil Serdar Saçan 1962’de Erzurum’da doğdu. Polis Koleji, Polis Akademisi, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. İÜ SBF Kamu Yönetim Bölümü’nde yüksek lisans ve doktora yaptı. Polis Akademisi’nden birincilikle mezun oldu. 18 yıl emniyette alt, orta ve yüksek kademe yöneticilik görevlerinde bulundu. İstanbul’da ilk olarak Asayiş Şube Müdürlüğü bünyesinde, 1998 yılında, Organize Suçlarla Mücadele Büro Amirliği’ni kurdu. Organize suçlar artınca amirlik müdürlüğe dünüştürüldü ve Adil Serdar Saçan başına müdür olarak atandı.

ÇETE ÜSTÜNE ÇETE

Beş yıl süren görevi sırasında BİT, Albayraklar, Gebze Belediyesi’ne yönelik yolsuzluk operasyonları ile Sedat Peker, Adnan Hoca, Ömer Lütfi Topal cinayeti, Malki cinayeti, Korkmaz Yiğit, İGDAŞ, Akbil ve İSTAÇ gibi operasyonları yürüttü.

MESLEKTEN İHRAÇ EDİLDİ

AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte ilk olarak görev yeri değiştirilerek İstanbul Emniyet Müdürlüğü Foto Film Şube Müdürlüğü’ne atandı. 2003 yılında meslekten ihraç edildi. Hakkında 14 adli dava açıldı. Hepsinden beraat etti.

KADROLAŞMAYA DİKKAT

Adil Serdar Saçan o dönemde, polislik mesleğinden ihraç edildikten sonra gündeme düşen önemli demeçler de verdi. AKP’nin iktidara gelmesinin ardından "Kürt mafyasının kollandığını" iddia eden Adil Serdar Saçan’ın en çarpıcı iddiaları ise emniyetteki Fethullahçı kadrolaşma üzerine oldu. Necip Hablemitoğlu ve Hrant Dink cinayetlerinde "CIA bağlantılı F Tipi tarikat"ın izleri bulunduğunu öne süren Adil Serdar Saçan, "Türk Devleti’ni istedikleri gibi bölüp parçalamak istiyorlar. Bunun için de bu cinayetleri tertip edip ulusalcıların üzerine atıyorlar "demişti.

SEZER'DEN YARDIM İSTEDİ

İçişleri Bakanlığı Disiplin Kurulu tarafından meslekten çıkarılan Adil Serdar Saçan "Can güvenliğinin tehlikede" olduğunu belirterek, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’den yardım istemişti. Sezer’e üçer sayfalık iki mektup yazan Saçan, iddialarıyla ilgili bilgi ve belgeleri de göndermişti. Bazı tarikatların esnaftan topladığı paraların İstanbul Emniyeti’ne ait resmi araçlarla nakledildiğini iddia eden Saçan, sözünü ettiği grubun, düşman olarak nitelendirdikleri kişiler hakkında arşiv çalışması yaptıklarını öne sürmüştü. Adil Serdar Saçan çeşitli gazetelere verdiği demeçlerde emniyetteki Fethullahçı yapılanmaya da dikkat çekerek, Polis Koleji öğrencilerinin Işık Evleri’nde eğitildiğini ve İstihbarat Dairesi’nin Fethullah Cemaati’ne bağlı çalıştığını iddia etmişti.

ADNAN OKTAR SUÇ ÖRGÜTÜ DAVASI

SAÇAN YARINKİ DURUŞMADA BİR NUMARALI MÜŞTEKİ OLDU

Adnan Oktar ve grubuna yönelik 171'i tutuklu 226 sanık hakkında açılan dava Silivri'de yarın başlıyor. İddianamenin bir numaralı müştekisi ise örgüte 20 yıl önce ilk operasyonu yapan dönemin İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şubesi Müdürü Adil Serdar Saçan oldu.

Adnan Oktar ve grubuna yönelik 171'i tutuklu 226 sanık hakkında açılan dava Silivri'de yarın başlıyor.

Sanıkların, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları karşısındaki büyük salonda hakim karşısına çıkarak hakkındaki suçlamalara cevap vermesi bekleniyor.

İDDİANAMEDE 125 KİŞİ MAĞDUR VE MÜŞTEKİ OLARAK YER ALDI

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'nca hazırlanan 3 bin 908 sayfalık iddianamede 226 sanık ile 125 mağdur-müşteki yer aldı. İddianamenin bir numaralı müştekisi ise örgüte 20 yıl önce ilk operasyonu yapan dönemin İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şubesi Müdürü Adil Serdar Saçan oldu. İddianamede Adnan Oktar da bir numaralı sanık olarak yer aldı. İddianamede Adnan Oktar Suç Örgütü'nün kuruluşu, yapısı, kuralları, örgüt içi evlilikler, örgütün tarihsel gelişimi, ideolojisi, amacı, örgütün cinsel-mali sömürü düzeni, örgütün gelir kaynakları, silahlanma yapısı, örgütün hukuk grubu, propaganda faaliyetleri, örgütün FETÖ ile ilişkisine ayrıntılı olarak yer verildi.

"SİLAHLANARAK BAŞTA ÖRGÜT LİDERİNİ KORUMAYI HEDEFLEDİLER"

İddianamede "Örgütün silahlı yapısı ve silahlanma stratejisi" başlıklı bölümünde Adnan Oktar Silahlı Suç Örgütü'nün silahlanarak başta örgüt liderini korumayı hedefledikleri, silahlanmayı mağdur ve müştekiler üzerinde korku ve baskı unsuru olarak kullanarak iradelerini sakatladıkları, işlenen suçlarda silahlanmayı tehdit unsuru olarak kullandıkları belirtildi. İddianamede "Ayrıca yasa dışı saiklerle oluşturulan bu silahlanmaya yasallık kazandırmak gayesiyle resmi makam ve mercilere yalan beyanda bulundukları, gerçek ve fiili durumla örtüşmeyen beyanlarla silah taşıma ve bulundurma ruhsatları aldıkları, bu suretle kolluk kuvvetlerinin denetim durumunu bertaraf ettikleri değerlendirilmiştir" denildi.

"TAŞIMA RUHSATI ALABİLMEK İÇİN KUYUMU MAĞAZASI AÇTIKLARI ANLATILDI"

Örgütün silahlanmaya legal bir görünüm sağlamak amacıyla, örgüt üyelerinin taşıma ve bulundurma ruhsatlarının yasal mevzuata uygun surette alınmasını sağlamaya yönelik eylemlerde bulunduğu anlatılan iddianamede şu ifadelere yer verildi:

"Mesleki faaliyetten istifade ederek taşıma ruhsatı alınabilmesi amacıyla gerçekte kuyumculuk mesleği ile iştigal etmeyen bir kısım örgüt üyeleri adına (örgütün sermayesiyle) iş yerleri (kuyumcu, altın mağazası) açıldığı, cirodan istifade etmek suretiyle taşıma ruhsatı alınabilmesi amacıyla bir kısım örgüt üyelerine yine örgüte ait şirketlerde 'yönetici (genel müdür)' ya da ortak statüsü kazandırıldığı ancak bu örgüt üyelerinin gerçekte ilgili şirketlerde fiili olarak yöneticilik yapmadıkları aksine görevlendirmelerinin yahut ortaklıklarının kısa süreli olduğu, can güvenliğinin tehdit ve tehlikeye maruz kaldığından bahisle taşıma ruhsatı alınmasını sağlamak amacıyla 'kurgulamak suretiyle bir kısım vakalar yaratıldığı' ve bu gerçeğe aykırı olayları gerekçe göstermek suretiyle bir kısım örgüt üyelerine taşıma ruhsatı alındığı anlaşılmıştır."

"ARAMALARDA 79 TABANCA, 23 TÜFEK VE 17 BİN 596 ADET FİŞEK ELE GEÇİRİLDİ"

Gerçeğe aykırı durumlar yaratarak silahlanan örgüt üyelerinin, örgüt liderinin yaşadığı yerde taşıma ruhsatlı silahlarla nöbet tuttukları anlatılan iddianamede, ev aramalarında taşıma ruhsatlı silahların ruhsat sahipleri ile ilgisi bulunmayan yerlerde ve fakat örgüt liderinin silahlanma çağrısına uygun surette örgüt liderinin evinde ve başkaca örgüt üyelerinin evlerinde bulunduğu kaydedildi. İddianamede, örgüte yönelik arama işlemlerinde ele geçirilen 79 tabanca, 23 tüfek ve 17 bin 596 adet fişek bağlamında silahlı ve zorlayıcı gücü itibariyle amaç suçları işlemeye elverişli bir suç örgütü olduğunun değerlendirildiği ifade edildi.

"ÖRGÜTTE ADNAN OKTAR RESUL KABUL EDİLDİĞİ İÇİN ONUN KORUNMASI HER ŞEYDEN ÖNCELİKLİDİR"

İddianamede, ele geçirilen notlar da örgüt üyelerinin silahların hangi marka ve model olacağına kadar örgüt lideri Adnan Oktar'dan görüş aldığının altı çizildi. İddianamede, "Örgütte Adnan Oktar resul kabul edildiği için onun korunması her şeyden önceliklidir. Dolayısıyla nöbet ibadet kabul edilir. Örgütteki bütün erkekler mutlaka haftada en az bir gün örgüt liderinin yaşadığı 'Dragos' olarak adlandırılan ikamette, daha sonra da Hür Sokakta'ki A9 TV stüdyosunda ve Adnan Oktar'ın olduğu her yerde nöbet tutmaktadırlar" ifadelerine yer verildi.

"ÖRGÜT SİLAHLANMAK İÇİN SAHTE KUYUMCU VE ŞİRKETLER KURDU"

İddianamede, aramalarda örgütsel çıkarlar doğrultusunda kanuna uydurularak alınan silahların örgüt içerisinde nasıl kullanıldığını belirten bir notlar ele geçirildiği ve incelendiği belirtilerek şu değerlendirmelere yer verildi:

"Söz konusu notlar incelendiğinde, örgütün silahlanmak için sahte kuyumcu ve şirketler kurduğu, yine silahlı örgüt yapısını kuvvetlendirmek ve örgüt içerisindeki silah sayısını artırmak için çalışmalar yürütüldüğü anlaşılmaktadır. Yapılan araştırmalar, ilgili birimlerle yapılan yazışmalar, alınan müşteki ve şüpheli ifadeleri toplu bir şekilde değerlendirildiğinde, örgüt mensupları tarafından usulüne uydurularak ruhsat alınan silahların, gerek örgüt merkezinin ve liderinin korunmasında, gerek örgüte muhalif kişilerin baskı ve tehdit altına alınmasında, gerekse de örgütten kaçmayı düşünen bazı örgüt mensuplarının bu girişimlerinin engellenmesi için temin edildiği anlaşılmıştır."

ÖRGÜT MERKEZİ "DRAGOS"

İddianamede alınan beyanlarda, örgüt lideri tarafından muhtemel adli operasyon esnasında kimin ne şekilde davranacağı, nöbet sistemine müdahil şahısların emniyet birimleri intikal ettiğinde ne şekilde hareket edeceği ve gerektiğinde silah kullanmaktan çekinilmemesi gerektiği hususlarının da belirtildiği anlatıldı. Örgüt mensuplarının silah kullanma eğitimi aldıklarına dair beyanların da mevcut olduğunun altı çizilen iddianamede, 11 Temmuz 2018 tarihinde örgüte yönelik gerçekleştirilen operasyonlarda, "Dragos" olarak tabir edilen örgüt merkezinde arama işlemlerini gerçekleştiren kolluk personeline yönelik olarak, hâli hazırda tutuklu bulunan örgüt mensubu Mert Sucu tarafından ateş açıldığı bilgisine yer verildi. Özel Harekat Şube Müdürlüğü görevlisine 2 adet ateş açıldığı ancak kullanmış olduğu çelik yelekten dolayı herhangi bir ölüm olay yaşanmadığı ifade edildi.

"ADNAN OKTAR ÖRGÜT İÇERİSİNDE MEHDİ OLARAK GÖRÜLDÜ"

İddianamede, Adnan Oktar'ın örgütün bütünlüğü üzerinde tek hakim ve lider Adnan Oktar olduğu, örgüt içerisinde mehdi olarak görüldüğü kaydedildi. İddianamede Adnan Oktar'ın İstanbul'a geliş tarihi olan 1979 yılında İstanbul Boğazı'nda patlayan tankerin mehdiyet alameti olduğu ve o tarihten itibaren örgüt liderine mehdilik indiği konusu örgütte sıklıkla işlendiği belirtildi. Adnan Oktar'ın faaliyetlerinde "Harun Yahya" takma adını kullandığı kaydedilen iddianamede, "Diğer dini istismar eden örgütlerden farklı olarak, şüpheli ve müşteki ifadelerinde geçtiği şekliyle, Harun ismini Hz. Musa'nın kardeşi Hz. Harun'dan, Yahya ismini ise Hz. İsa'nın havarisi Vaftizci Yahya'dan aldığı anlaşılmaktadır" denildi. İddianamede Adnan Oktar'a hizmet etmenin, talimatlarına sorgulama yapmadan, uymanın imanın bir gereği olduğu, kendisinin sözde peygamberler üstü bir konumda olduğu hususlarının benimsendiği ifade edildi.

"ÖRGÜT BULUNDUĞU ORTAMA UYUM SAĞLAYIP EVRİM GEÇİREREK GÜNÜMÜZE KADAR DEVAM ETTİ"

Adnan Oktar suç örgütünün 1986 yılında evrim ve masonluk karşıtlığı söylemleriyle başladığı faaliyetlerine, günümüze kadar bulunduğu ortama uyum sağlayıp evrim geçirerek devam ettiği belirtildi. İddianamede, "Yakın zamandaki FETÖ örneğinde olduğu gibi, hakkıyla sınavlara girerek makam ve mevkilere gelmeye çalışan insanların hakları, soru çalmak vasıtasıyla gasp edilmiş, kendilerine yakın olmayan insanlar çeşitli iftiralar, sürgünlerle yıldırılmaya, devlet gücü istismar edilerek operasyonlar gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Söz konusu terör örgütü ideolojik olarak dini istismar eden terör örgütlerine bariz bir örnek olarak gösterilebilir. Aynı şekilde Hizbullah, El Kaide, Hilafet Devleti (HD-İCB/AFİD) vs. terör örgütleri de çeşitli örneklerle açıklanarak benzer özellikleri ortaya konabilir" değerlendirilmesinde bulunuldu. Örgüt mensuplarının askerlik yapmamaları için yurt dışındaki örgüt mensuplarına ait şirketlerde beyanlara göre çalıştığı ve çalışmış gibi gösterdiği, fırsat ortaya çıktığında bedelli askerlik yapmalarını sağlayarak örgütten uzaklaşmalarını önlendiği iddianamede anlatıldı.

"ELEMAN KAZANMA YÖNTEMLERİNEDEN BİRİ TURNİKE SİSTEMİ"

İddianamede, 1990'lı yılların son dönemlerinden başlamak kaydıyla örgütün günümüze kadar eleman kazanma yöntemlerine birinin turnike sistemi olduğu kaydedilerek, "Örgüt mensubu olma kıstaslarını taşıyan aralarında bazıları çocuk yaşta olmak üzere kız ve kadınlar, örgütün yakışıklı erkek mensupları tarafından zengin ve başarılı bir iş adamı imajı çizilerek ikili ilişkiler kurulduğu, dini telkinlerle kandırılıp cinsel istismar ve tecavüze uğrayan kadınların psikolojileri ve benlikleri kırılıp, iradeleri ellerinden alınarak örgüte dahil edilmekte, söz konusu tecavüzlerin video kaydına alındığı hissettirilerek - gösterilerek şantaj yoluyla kopmaların ve şikayetçi olunmasının önüne geçilmektedir" değerlendirmesine yer verildi. Örgütün, örgütsel ideolojinin anlatılması ve kapalı kapılar ardından yapılan suç faaliyetlerinin gizlenerek, kamuoyunda "eğlence maksatlı bir araya gelmiş topluluk" imajı sergilemek adına belgesel, sağlık programları ve eğlence programlarının yayınlandığı A9 isimli bir televizyon kanalının 2011 yılında yayın hayatına başladığı iddianamede anlatıldı. İddianamede, A9 TV'nin yanı sıra örgüt mensupları tarafından oluşturulan çok sayıda internet sitesi üzerinden hem örgüt ideolojisinin propagandasının yapıldığı, hem de örgüte muhalif olan veya zarar verdiği / vereceği değerlendirilen kişilerle ilgili hakaret ve iftira içerikli internet siteleri kurularak karalama kampanyaları gerçekleştirildiği, böylelikle örgütsel faaliyetlerin engellenmeksizin devam etmesinin amaçlandığı kaydedildi. İddianamede örgüt mensuplarının sosyal medyayı aktif bir şekilde kullandığı, örgüte ait internet siteleriyle benzer şekilde, örgüt liderini ve örgütü övücü mahiyetli, örgüt ideolojisinin propagandasını yapan görsel ve yazıların yoğun şekilde paylaşıldığı vurgulandı.

24 AYRI SUÇTAN CEZALANDIRILMALARI TALEP EDİLİYOR

İddianamede toplam 226 şüphelinin "Siyasal veya askeri casusluk suçuna teşebbüs", "Suç işlemek amacıyla örgüt kurma-yönetme", "Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma", "Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme" ve "Cinsel istismar" gibi toplam 24 ayrı suçtan cezalandırılmaları talep ediliyor.


İlginizi Çekebilir
SONRAKİ HABER