ADD’nin, Birleşik Kamu İş Görevlileri Sendikaları Konfederasyonu (Birleşik Kamu-İş), Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) ve Sanatçılar Girişimi ile birlikte 12 Kasım’da İstanbul Kongre Merkezi’nde yapacağı ‘Büyük Cumhuriyet Buluşması’ etkinliği öncesinde bugün Taksim Hill Otel’de basın toplantısı düzenlendi.
'BÜYÜK CUMHURİYET BULUŞMASI, ÜLKEMİZİN İÇİNDE BULUNDUĞU DURUMA BİR İTİRAZIN SONUCU ORTAYA ÇIKAN BİR ZORUNLULUK'
ANKA Haber Ajansı'ndan Fahrettin Öztürk ile Sadık Karakuloğlu'nun aktardığına göre; basın toplantısında ilk sözü alan ADD Genel Başkanı Hüsnü Bozkurt, şöyle konuştu:
Büyük Cumhuriyet Buluşması, Cumhuriyet’in 100. yılında, ülkemizin içinde bulunduğu duruma bir itirazın sonucu ortaya çıkan bir zorunluluk. 23 Nisan 2022’de, Ankara Ticaret Odası Kongre Merkezi’nde yaklaşık 10 bin Atatürkçü Düşünce Derneği üyesi ve yurttaşımızın katılımıyla 'Büyük Ankara Buluşması'nı düzenlemiştik ve orada bir yeniden Atatürk Cumhuriyeti Manifestosu yayınlamıştık. 100. yılında Cumhuriyet'in, yeni bir seçime giderken nasıl bir Türkiye yönetimi olması gerektiğini dilimiz döndüğünce anlatmaya çalıştık. 12 Kasım Cumartesi günü de Büyük İstanbul Cumhuriyet Buluşması’nı gerçekleştireceğiz.
'TÜRKİYE’NİN YENİ BİR YÖNETİM ANLAYIŞINA İHTİYACI VAR'
Meramımız, Türkiye'nin yeni bir yönetim anlayışına ihtiyacı olduğu. Bunu çok önemsiyoruz. Nedir yeni yönetim anlayışı? Cumhuriyet'in kuruluşunda, Mustafa Kemal Atatürk ve Kemalist devrimciler, tabiri caizse bir hamur kardılar ve o hamura bir maya kattılar, hamur çürümesin, çok uzun yıllar yararlı olabilsin diye. O mayanın adı, bize göre namustu. Namus mayasıyla mayalanan Cumhuriyet hamuru. 100. yılında o mayanın ekşidiği bir sürece girdiğini gördüğümüz için bu buluşmaları yapıyoruz. Bu mayayla milletin her kuruşu yine millet yararına kullanıldı. O mayayla Türkiye, çok kısa bir sürede; yanmış, yıkılmış Anadolu karasında, Cumhuriyet'in bu namus anlayışıyla yönetilmesi sonucu bir yandan borçlarını öderken, bir yandan iki savaş arasının bütün zorluklarını aşarken, bir yanda en kıymetli evlatlarını savaş alanında bırakmışken, bir yandan 12 milyonluk nüfusunun yarıya yakını salgın hastalıklarla savaşırken, çocuğunun altına saracak bezi, şekeri, kağıdı, hiçbir şey yok iken sadece 3 yıl sonra Kayseri'de TOMTAŞ Uçak Fabrikası'nı kurdu ve 1930'larda dünyada uçak üretip ihraç edebilen bir sanayi ülkesi olarak yıldız gibi parladı. Bu anlayışla, o namusla yönetildiği için devletimiz, dünyada kendini doyuran 7 ülkeden biri oldu. O namus mayası sayesinde devletimiz kağıttan demir çeliğe, petrokimyadan silaha, uçaktan aklınıza gelebilecek her türlü ürünü kendi gücüyle üretir duruma geldi. Bir yandan da 1954'te son taksiti ödenmek üzere Osmanlı'dan kalan ki karşılığı yaklaşık 600 ton altındır, bugünkü değeri 400 milyarın üzerinde o borçların tamamını ödedi.
'BU KADAR BAŞARILI OLMUŞ BİR REÇETE ELİMİZDE VARSA BU REÇETEYİ BUGÜN DE KULLANALIM'
Elbette dünya 1920’lerin, 30’ların dünyası değil. Oraya dönelim demiyoruz. Ama 1920’lerin, 30’ların dünyasında, dünya yeni bir süreci yaşarken bu kadar başarılı olmuş bir reçete elimizde varsa bu reçeteyi bugün de kullanalım diyoruz. Bu reçeteyi reddetmek, adeta Alexander Fleming’in penisilinini reddetmek gibidir. İnsanlarınız hastalıklardan ölürken ‘penisilin de neymiş’ derseniz, insanları ölüme terk etmiş olursunuz. Şimdi biz, bu 4 demokratik kitle örgütü, cumartesi akşam saat 20:00’de, İstanbul Kongre Merkezi Harbiye Salonu'nda, gelebilen bütün yurttaşlarımızla bir araya gelip bu sesi yükseltmek istiyoruz.
'YURTTAŞLARIMIZIN GÜNDEMİYLE SİYASETİN GÜNDEMİ ÖRTÜŞMÜYOR'
Amacımız şu; milletimizin dikkatini bir yöne çekebilmek. Türkiye, yeni bir seçime gidiyor. Yurttaşlarımızın gündemiyle siyasetin gündemi örtüşmüyor. Bu, çok büyük bir sorun. Ülkemizin gündemi, yaşadığımız sorunlar… Biz siyasi parti değiliz, biz demokratik kitle örgütüyüz. Varlık nedenimiz buna dikkat çekmek. Biz, bütün siyaset kurumunu, yurttaşların temel sorunlarıyla ilgilenmeye davet etmek için bunu yapıyoruz. Yurttaşlarımızın temel sorunu belli. Ekonomik darboğaz, dış politikada yaşananlar, ulusal birliğimizin ne derece zedelendiği ortada. Sürekli ötekileştirilen toplumsal kesimler, sokaklarda güvenliğin olmaması; kadınlarımızın, özellikle kadınlarımızın değerli arkadaşlar, Cumhuriyet bir kadın devrimiyken, Cumhuriyet daha 1920’lerde, daha Kurtuluş Savaşı'nın en civcivli zamanında, muallimler kongresinde kadın muallimleri erkek muallimlerden ayrı oturttu diye dernek başkanını azarlayan bir Cumhurbaşkanı’ndan bugün geldiğimiz noktada eğer sokaklarda kadınlarımız can güvenliği içinde yürüyemiyorsa bu, Cumhuriyet’in başarısızlığı değil, Cumhuriyetin kuruluş felsefesinden sapmanın acı sonuçlarından biridir ve çok yaralayıcı bir suçtur.
'NE LAİK, BİLİMSEL EĞİTİM KALDI NE DEVLETİN NAMUS MAYASINDA BUGÜN GÜVENEBİLECEĞİMİZ BİRİKİM VAR'
Bakın, bu Cumhuriyet sayesinde, sadece İslam ülkeleri için demiyorum, bütün dünya ülkeleri içinde doktorlarının, eczacılarının, mühendislerinin, mimarlarının, öğretmenlerinin, her meslekten insanlarının yarıya yakını kadın olan başka bir ülke yok. Bu ülke bunu başardı. Bu millet bunu başardı. O namus mayası ve laik, bilimsel eğitimle. Ne laik, bilimsel eğitim kaldı ne devletin namus mayasında bugün güvenebileceğimiz birikim var. Biz, çocuklarımızın güven içinde yaşayacağı bir Türkiye'nin yönetimine talip olan, iktidarı muhalefeti hiç ayırmadan, siyaset kurumunun dikkatini çekmek istiyoruz. Bu gidiş, gidiş değildir.
'TOPLUMUN GÜNDEMİ, EKONOMİK DARBOĞAZ'
Eğer ülkede her şey normalse oturalım sabaha kadar türban tartışalım, olur. Aile, kadınla erkekten mi olur, bilmem neden mi olur bunu tartışalım. Allah aşkına bunu tartışmamız, 180 liraya gelmiş kilosu peynirin, fiyatını indiriyor mu? Yüzde 185 enflasyonu indiriyor mu arkadaşlar? Avrupa Birliği ülkesi 28 ülkenin toplam enflasyonu, Türkiye'nin enflasyonu kadar etmiyor. Bizim ‘türbanı serbest mi bırakacağız, yasaklayacağız mı’ tartışmamız, milletimizi açlığa mahkum eden bu ekonomik tabloyu değiştiriyor mu? Toplumun gündemi bu. Bakınız, çocuklarımız okula aç gidiyor; öğretmenlerimiz horlanıyor, itilip kakılıyor. Bakın, toplumun belli bir kesimi bugün Meclis'in önünde. Bunların hepsi ülkenin gerçek gündemiyken bu gündemden tamamen kopuk bir siyasi tablo izliyoruz. İktidarıyla muhalefetiyle, ayırmadan söylüyorum.
'CUMHURİYET, BİZ KADINLAR İÇİN ÇOK DAHA DEĞERLİ BİR ARMAĞANDIR'
ADD Danışma Kurulu Başkanı ve eski Devlet Bakanı Zehra Önay Alpago, basın toplantısında yaptığı konuşmada şunları söyledi:
Cumhuriyet, hepimiz için çok kıymetli, hepimize verilmiş büyük bir armağan. Ama başkanımın dediği gibi, biz kadınlar için çok daha değerli bir armağan. Bir Fransız gazeteciye soruyorlar Fransa'da, ‘Osmanlı'da kadın nasıl, gördün mü’ diye, İstanbul'dan dönen bir gazeteciye. ‘Hayır’ diyor, ‘Onlar görünmezlikleriyle varlar’. İşte aziz Atatürk, Cumhuriyet'le beraber, peş peşe hayata geçirdiği devrimlerle ve yasal düzenlemelerle beraber, önce kadını görünür kılmıştır, sonra insan kılmıştır, sonra yurttaş kılmıştır, sonra da eşit yurttaş kılmıştır. O yüzden bütün bu özgürlüklerin temelinde yatan Kemalist düşünce ve laiklik ilkesi, biz kadınlar için çok daha özeldir, önemlidir ve çok sıkı sahip çıkmamız gereken en önemli temel değerlerden biridir.
'SADECE CUMHURİYETİN DEĞİL, TÜRKİYE’NİN KARŞISINDA YER ALMIŞ İNSANLARLA KARŞI KARŞIYAYIZ'
Sanatçılar Girişimi Sözcüsü Ataol Behramoğlu, basın toplantısında şöyle konuştu:
Mustafa Kemal Atatürk'ün 1923 yılındaki bazı sözlerini paylaşmak istiyorum. Diyor ki Mustafa Kemal Atatürk, tam 100 yıl önce, ‘Cumhuriyet’imiz, öyle sanıldığı gibi zayıf değildir. Cumhuriyet, kolayca da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık’. Gerekirse kurumlarımızı savunmak için gerekeni yapmaya hazırız. Kısa bir süre önce bilinçten, bilgiden, duygudan, yurtseverlik duygusundan, düşüncesinden yoksun biri, ‘Kan mı döktük biz bu ülke için’ dedi. Bir başkası da Türkçe ile düşünmenin olanaksızlığından filan bahsetti. Yine bilgiden, bilinçten yoksun bir başkası. Yani bunlar, sadece Cumhuriyet'in değil, onunla beraber Türkçe'nin, Türkiye'nin karşısında yer almışlardır. Böyle insanlarla arkadaşlar, karşı karşıyayız. Sakarya savaşında eğer karşımızdaki ordu başarı kazansaydı ne Türklük kalırdı ne Türkçe kalırdı ne de Türkiye kalırdı. Bunun bilincinde olarak bizler bugün buradayız.
'İKİNCİ YÜZYIL, BİZLERİN YÜZYILI OLACAK'
ÇYDD Genel Başkan Yardımcısı Sedat Turna ise “Bugün 100. yılına gelmiş ve bu yüzyılda ne yazık ki çokça örselenmiş, yıkıma uğramış, tahribata uğramış Cumhuriyet’imizi de ikinci yüzyılında yeniden inşa etmeye, yaralarını sarmaya ve Atatürk'ün 10. Yıl Nutuk’unda belirttiği o büyük ufka yürütmeye bizler kararlıyız. Biriz, beraberiz, aynı ufka ürüyoruz ve ikinci yüzyıl, bizlerin yüzyılı olacak” diye konuştu.
'ÇAĞRIMIZ, YENİDEN ATATÜRK CUMHURİYETİ'
ADD Genel Başkanı Bozkurt, çağrılarının "Yeniden Atatürk Cumhuriyeti” olduğunu yineleyerek, “‘Büyük Cumhuriyet Buluşması’, buluşmamızın adı. Ve çağrımız; ‘Yeniden Atatürk Cumhuriyeti’. Buna isterseniz ‘Yeniden Atatürk Cumhuriyeti’ deyin ister ‘Yeniden Kemalist Cumhuriyet’ deyin ister ‘Yeniden Namus Cumhuriyeti’ deyin ister ‘Yeniden Akıl, Bilim, Liyakat, Ahlak Cumhuriyeti’ deyin. Biz, Atatürkçülüğü böyle anlıyoruz. Atatürkçülük, bugün bütün dünyada, onlarca ideoloji içinde eseri, süreci ve sonucuyla başarısı kanıtlanmış ender ideolojilerden biridir. Mustafa Kemal, ‘Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesidir’ diyor. Biz, yeniden kimsesizlerin kimsesi olacak bir cumhuriyet istiyoruz” dedi.
(ANKA)