Seçim meydanlarında bangır bangır propaganda yapıp, vaatlerde bulunup, milletten oy isteyip, bir şekilde de ikna edici olduktan sonra o oyları alan ve koltuğa oturan yöneticilerin 2 opsiyonu vardı:
Türkiye siyaseti, AKP – MHP koalisyon iktidarı sayesinde bir 3’ncü opsiyonla tanıştı. O da, “Hizmet etmek isteyeni de engellemek, hizmete taş koymak. Takoz olmak”
Bunu da, “milletin yetkiyi kendisine vermediği alanlarda” yetkiyi almış yönetimleri baltalayarak, önlerine set çekerek, kendi seçilmediği yerdeki (misal: doğu ve güneydoğ’dakiler başta olmak üzere pek belediye) yöneticiyi görevden alıp kayyum atayarak, seçilemeyeceği yerde (misal: bazı üniversiteler) “prosedürü, oyunun kurallarını değiştirip” kayyum atayarak yapıyor.
Bu saydıklarımı 3 kişiye 5 kişiye de yapamazsınız. 3.000, 5.000, 50.000, 100.000 kişinin yaşadığı bir yere de yapamazsınız.
Ama dünyanın en büyük ve en tanınmış metropollerinden (Megapol de diyebilirsiniz) birine yaparsanız, orada yaşayan muazzam nüfusa, açıkça kötülük ve hatta (açık açık yazayım) ihanet etmiş olursunuz.
İhanet (hainlik etmek) sözcüğünü özenle seçtim, çünkü İstanbul’dan söz ettiğimize göre, orada size oy vermiş ( 2018 genel seçimi (AKP) 4.808.734 ve 2018 Cumhurbaşkanlığı (RTE) seçiminde 4.578.454 oy var. 2019 yerel seçiminde AKP adayına Binali Yıldırım 3.933.815) hatırı sayılır bir kitle var.
Şimdi siz bu insanlara şunu mu diyorsunuz?
“İstanbul halkının ekseriyeti bizi seçmediği için, biz de yeni gelen yönetimi sabote edeceğiz. Siz de bu surette, bu sabotajdan nasibinizi alacaksınız. Kusura bakmayın.” Yani, bırakınız “Rakip kampın-kutbun-cenahın-mahallenin” seçmenini cezalandırmayı, kendi tabanınıza bile ihanet etmiş olmuyor musunuz?
Resmi ağızlardan (mesela Sayın Ekrem İmamoğlu) sürekli 16.000.000 olarak zikredilen, ama gerçekçi düşündüğünüzde (kayıtsızı ile, günlük giren – çıkanı ile) kabaca 20.000.000 kişiden söz ediyorum.
* Ne demektir, toplu ulaşımın en önemli unsurları olan otobüs ve metrobüs filosunu yenilemek ya da takviye etmek için lazım olan finansmanı engellemek?
* Ne demektir, metro – raylı sistem projelerinin genişletilmesi ve geliştirilmesi için gerekli finansmana çomak sokmak. 5 liralık bir kredi için İBB yönetiminin 5 bin takla atmasına neden olmak?
* Ne demektir, İstanbul’un en kronik sorunlarından biri olan “Taksi sistemini” iyileştirmek ve halkın rahatlamasına yol açabilecek reformu yapmanın önüne “UKOME oyunu” (kepazeliği de diyebilirsiniz) geçmek. Israrla çözülmemesi için uğraşmak?
* Ne demektir, imar mevzuatında peşpeşe yaptığınız akıl almaz değişikliklerle İstanbul Büyükşehir Belediyesi (AKP’li belediye devrinde) elindeki taşınmazların kullanımını imkansız hale getirmek. Yetkilerini elinden almak?
* Ne demektir, Halk Ekmek büfeleri, Süt dağıtımı, Burs dağıtımı ve benzeri alanlarda yapılacak hizmetin önüne Belediye Meclisi çoğunluğu ile set çekmek?
Açıkça “İstanbullu bu dönem hizmet almasın, alamasın. Çünkü bizi seçmedi” diyorsun.
Böyle bir siyasi ahlâksızlık, böyle bir ihanet, dünya tarihinde görülmedi. Bunu 20 milyonluk bir nüfusa nasıl yapabilirsin?
Kaynakların har vurulup harman savurulması nedeniyle, İstanbul’un en acil ve en hayati sorunu olan “Depreme Dayanıklılık – Acil Kentsel dönüşüm” meselesine eğilmemeyi, bu konuda İBB’ye yardım etmemeyi saymıyorum bile. Belki de bunu en başa yazabilirdim.
Yine, kaynakların abuk biçimde gereksiz ve çılğınca toprağa gömülmesi anlamına gelebilecek bir “Kanal İstanbul Cinayeti”nden söz etmedim bile.
Bugün bir tek Taksi Sorunu’nun bile çözülmemesi İstanbullu’ya karşı işlenmekte olan en ağır suçtur. Sonra da bir dahaki seçimde İstanbullu’nun karşısına geçip “Bakın Ekrem çözemedi bu işi bir türlü…” diyeceksin utanmadan, değil mi?
Otobüs ve metrobüs yenilemeyi engellediğin için belki de (tanrı esirgesin) yaşanabilecek bir kaza ya da yangın – patlama (otobüsler metrobüsler alarm veriyor) vukuunda, yine ellerini ovuşturup “Bakın bunlar hep Ekrem’in/CHP’nin yüzünden” diyeceksin değil mi, yüzün bile kızarmadan?
Tarih böyle bir kepazelik, böyle bir siyasi ahlâksızlık, böyle bir ağır ihanet görmedi.
Faturası bir sonraki sandıkta tabii ki kesilecek.
Ama hasar, her geçen gün, saat, dakika ve hatta saniye büyüyor.
İstanbullu ağır bir fatura ödüyor.
Ve utanmıyorsunuz.