Gündem Bilim Teknoloji Spor Dünya Ekonomi Siyaset Sağlık Eğitim Kültür Sanat Magazin Yaşam Reklam Künye Gizlilik Sözleşmesi İletişim
Yazılım ve Tasarım: Bilgin Pro © 2024KRT TV Tüm Hakları Saklıdır

6 muhalefet partisi birleşti: Yarın erken seçime gidiliyor

Başbakan Victor Orban’ın 12 yıllık iktidarına karşı 6 muhalefet partisinin birleştiği Macaristan’da, yarın seçime gidilecek. Dokuz Eylül Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Araştırma Görevlisi İlteriş Ergun, "2019 yerel seçimlerinde Türkiye'de Millet İttifakı’nın sağladığı başarı birkaç ay sonraki Macaristan yerel seçimlerine doğrudan etki etti. İki ülkenin muhalif partileri, seçmene ulaşmak ve Orban ile Erdoğan'ın kristalleştirdiği seçmen tabanına ulaşmak için birbirlerinin izlediği stratejilerden dersler çıkarmak zorunda” dedi.

Macaristan, yarın seçime gidecek. 6 muhalefet partisi, 12 yıldır iktidarda olan Victor Orban’a karşı seçimleri kazanmak için iş birliğine gitti. 8 milyonun üzerinde vatandaşın oy kullanacağı seçimde, siyaset bilimciler tarafından ‘sağ popülist’ bir lider olarak tanımlanan Victor Orban’ın iktidarının devam edip etmeyeceği ve Macaristan’daki seçimin nasıl sonuçlanacağı tüm dünya tarafından merakla bekleniyor.

Macaristan siyaseti ve küresel siyaset konularında uzun süredir çalışmalar yapan Dokuz Eylül Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Araştırma Görevlisi İlteriş Ergun, yarın yapılacak Macaristan seçimleri öncesinde ANKA Haber Ajansı’ndan Duygu Nil Özer'in sorularını yanıtladı.

Macaristan’da altı muhalefet partisi 3 Nisan’da yapılacak seçimlere ortak bir aday ile girme konusunda uzlaştı. Bu bir araya gelme süreci nasıl şekillendi?

Macaristan'da ittifak tartışmaları son seçimden önce gündeme gelmedi, oldukça uzun zamandır konuşulup tartışılan bir olguydu, ancak bu seçimler öncesinde mümkün olabildi. İttifak tartışmalarının başlangıcını 2012 yılında seçim sisteminin değiştirilmesine kadar götürebiliriz. 2010 seçim kampanyası süresince Orban, ekonomik krizin etkisindeki seçmenlere milletvekillerinin mali yüklerini azaltmak adına milletvekili sayısının düşürüleceğini vaat etmişti. 2010 seçimlerinde parlamentoda anayasayı değiştirme çoğunluğu olan üçte ikiyi elde edince bunu yapabilme şansını elde etti.

Ancak yalnızca milletvekili sayısını azaltmakla kalmadı, aynı zamanda seçim bölgelerini yeniden çizdi. Buna göre, 386 olan milletvekili sayısı 199'a düşürüldü. Bu 199 milletvekilinin 103'ü tek temsilcili dar bölge sistemiyle, 96'sı ise ulusal liste içerisinden nispi temsille seçilecekti. 103 milletvekili çıkan dar bölgelerin sınırlarını yeniden çizdi. Bu sınırları çizerken, geleneksel olarak sağ partilere ve bilhassa iktidar partisi Fidesz'e oy veren seçim bölgelerinde milletvekili seçilmek için yeterli olan ortalama seçmen sayısı düşük tutulurken, genellikle sol ve liberal partilere oy veren seçim bölgelerinde bunun tam tersi bir oran şekillendi.

‘MACARİSTAN’DA MUHALEFETİN İŞBİRLİĞİ ARAYIŞLARI YENİ DEĞİL’

Seçim sistemindeki değişikliğe ek olarak, 2014 ve 2018 seçimlerinde Orban'ın üçte iki çoğunluğu elde etmesi, rejimin otoriter tonunun giderek koyulaşmasına, medyada tek sesliliğin artmasına ve seçim rekabeti koşullarının muhalefet için giderek daha dezavantajlı olmasına yol açtı. Muhalefetin seçim kazanma şansını azaltan yukarıdaki nedenlerden kaynaklı olarak her seçim öncesi dönemde muhalefetin iş birliği yapma zorunluluğu çeşitli çevrelerce dile getirildi, ancak hepsi başarısız oldu. Bu başarısızlığın kaynağında muhalefeti oluşturan partilerin birbirleriyle olan rekabeti ve sağ ile sol arasında toplumsal kutuplaşma derecesinin yüksekliği bulunmakta. Özellikle sağ-popülist Jobbik ile sosyal demokrat DK (Demokratik Koalisyon) arasındaki gerilim bir araya gelmeyi engelleyen en önemli unsurdu.

Muhalefet partileri aday seçiminde de farklı bir yöntem izledi ve aday ön seçimle belirlendi. Bu süreç nasıl gelişti?

2018 seçim yenilgisinden sonra, 2019 Ekim ayında gerçekleşen yerel seçimler öncesinde muhalefet bir araya gelerek ittifak yaptı ve beş büyük ilin 4'ünde seçimi kazanmayı başardı. Bu başarı 2022 seçimlerinin ittifak görüşmelerinin temelini oluşturdu. Ancak bu sefer de, dar bölgede yarışacak adayların nasıl belirleneceği ve ortak başbakan adayının kim olacağı üzerinde tartışmalar başladı. Bu zorluğu aşmanın bir yolu olarak ön seçimlerde adayların belirlenmesi konusunda uzlaşıldı. Özellikle muhalefetin ortak başbakan adayı olarak ön plana çıkan üç isim vardı: DK'nın başkanı Klara Dobrev, Budapeşte Belediye Başkanı Karacsony ve Jobbik lideri Peter Jakab. Bununla beraber önseçim kampanyasında, başta çok şans verilmeyen Peter Marki Zay ön plana çıkarak merkez sağ seçmenleri ikna etmeyi başardı ve Jakab'ı geride bırakarak ön seçimin ilk turunda üçüncülüğü elde etti. (1. Dobrev, 2. Karacsony, 3. Zay)

Ön seçime rağmen sanırım Peter Marki Zay’in seçilmesi pek çok kişi açısından şaşırtıcı oldu. Sizce Zay, Orban karşısında nasıl bir aday? ‘Muhalefet Orban’ı ancak muhafazakâr bir adayla yenebileceğini düşünüyor’ görüşüne katılır mısınız?

Zay ilginç bir profil, 6 çocuğu var, aşırı muhafazakar/Katolik, eski bir Fidesz’li, aktif siyasete memleketi olan Hódmezovásárhely şehrinin 2018 yılındaki Belediye Başkanlığı seçiminde bağımsız aday olarak başladı. Bu şehir, Fidesz'in kalelerinden biriydi, dolayısıyla muhalefetin seçimi kazanma konusunda hiç umudu yoktu, onlar da bağımsız aday Zay'i destekleme kararı aldılar ve beklenmedik bir biçimde Zay bu seçimi kazanarak Fidesz'e 2010 yılından sonraki ilk yenilgisini tattırdı.

2019 yılındaki yerel seçimlerde başarısını tekrarladı. Zay'in Fidesz seçmenini etkilemeyi başarması, ortak Başbakan adaylığının belirleneceği ön seçimde Zay'in şansını artırdı, birçok muhalif seçmen Fidesz'den oy alabilecek ve Orban'ı mağlup edebilecek tek aday olarak onu gördü, bu nedenle ön seçimlerin ikinci turunda ön seçimi kazanma ihtimali hayli yüksek olan Karacsony yarıştan Zay lehine çekildi. İkinci turda Zay, rakibi Dobrev'i yine bu saiklerle (muhafazakar, partisiz, sağ seçmeni bölebilir) mağlup ederek ortak adaylığı elde etti.

‘İTTİFAK ADAYININ PARTİSİZ OLMASI, SAHİPSİZLİK VE MOBİLİZASYON SORUNU DOĞURDU’

Macaristan'da sol ve sağ seçmenler arasında kutuplaşma oranı çok yüksek ve tarihsel travmalardan besleniyor. Bu nedenle iki grup arasındaki geçişkenlik çok düşük. Ülkenin yüzde 65-70'lik bir kesimini ise sağ seçmen oluşturuyor. Bu doğrultuda, Zay'in adaylığı sağ seçmeni bölme konusunda kağıt üstünde oldukça mantıklı görülüyordu. Ancak işler tam olarak muhalefetin umduğu gibi de gitmedi. Bunun iki temel nedeni var: Birincisi, ittifakın ortak noktası az olan 6 farklı siyasi görüşe sahip partiden oluşması nedeniyle, Zay, kampanya boyunca zikzak yapmak zorunda kaldı, kullandığı söylemler ittifak partilerinden birini incittiği için sürekli düzeltti vb. Bu da seçmene net bir siyasal mesaj iletilmesini engelledi. İkincisi Zay'in herhangi bir partiye mensup olmaması, adayın sahipsizliği sorununu doğurdu, parti örgütleri yeterince adayı sahiplenemedi ve arkasında mobilize olamadı. Bunun yerine kendi kampanyalarına odaklandılar. Bu iki nedenden dolayı Zay, siyasi olmayan bir dil kullanmayı tercih etti, yolsuzluklara dikkat çekti; ancak bu siyasi tavrı düşük dil de seçmenleri heyecanlandırmadı. Sonuç olarak Zay'in küçük şehirde yaptığına benzer bir yarılma Fidesz seçmeninde gerçekleşmedi.

Rusya’nın Ukrayna işgalinin Macaristan seçimlerine etkisi olacağını düşünüyor musunuz? Orban için bir avantaj ya da dezavantaj yaratabilir mi?

Orban, Avrupa Birliği'nde Putin'in Truva atı olarak biliniyordu; Rusya ile yakın ilişkiler geliştirdiler. Bu durum seçimleri Orban aleyhine etkileyebilirdi ancak hem U dönüşü yapması hem de muhalefetin Ukrayna'ya destek konusunda denge tutturamaması bu etkiyi sınırlı tuttu. Zay bir konuşmasında ‘eğer ben başbakan olsaydım Ukrayna'ya asker dahi gönderirdim’ dedi. Orban da bunun üzerinde tepinerek, ‘önce Ukrayna Macaristan'ın çıkarları’, ‘bir Macar askerinin dahi zarar görmesine izin vermem’ diyerek, savaşın sorumluluğunu her iki ülkeye yükleyerek düzen bağımlısı kendi seçmenini konsolide etmeye başladı. Orban'ın Putin ile girdiği asimetrik ilişkiden kaynaklanan avantaj, Zay'in sağ seçmenin gözünde siyasi olgunlukla bağdaşmayan söylemleriyle nötrlendi.

‘ORBAN VE ERDOĞAN, ÜLKELERİ OTORİTERLEŞME PATİKASINA SOKTU’

Macaristan ve Türkiye’nin lider figürü ve muhalefet yapısı birbirine benzetiliyor. Gerçekten benziyor mu, katılır mısınız bu görüşe?

Macaristan ve Türkiye siyaseti son yıllarda birbirini yakından takip ediyor. Bunun iki nedeni var; ilki Orban ve Erdoğan jeopolitik düzlemde birlikte hareket ediyorlar. Uluslararası kurumlar ve Batı ile ilişkilerde kuşkucu bir yaklaşım takınırlarken, Rusya ve Çin ile yakın durmaya çalışıyorlar. Dolayısıyla her iki lider liberal demokrasilerin hegemonik pozisyonunun karşısında konumlanarak iş birliği yapmaktalar. İkinci neden, Türkiye ve Macaristan'da iktidar ve muhalefet arasında yaşanan siyasi mücadelenin benzerliği. Orban ve Erdoğan'ın uzun iktidarları döneminde ülkeleri otoriterleşme patikasına sokması, hukukun üstünlüğünü erozyona uğratması, medyayı tekelleştirmesi ve sivil toplumu tek sesli hale getirmesiyle, iktidar ile muhalefet arasındaki siyasi rekabet adaletsiz bir hal aldı. Her iki lider de, popülist/nativist bir söylemle temsil ettikleri sağ çoğunluğun muhalefete erişebilme ihtimalini ortadan kaldırdı. Bu dezavantajlı durumdan çıkabilmek ancak işbirliği ile mümkündü. 2019 yerel seçimlerinde Türkiye'de Millet İttifakı’nın sağladığı başarı birkaç ay sonraki Macaristan seçimlerine doğrudan etki etti. İki ülkenin muhalif partileri, seçmene ulaşmak ve Orban ile Erdoğan'ın kristalleştirdiği seçmen tabanına ulaşmak için birbirlerinin izlediği stratejilerden dersler çıkarmak zorunda.

İlginizi Çekebilir
SONRAKİ HABER