Türkiye'nin ilk Astronotu Alper Gezeravcı, Lisans eğitimini İstanbul Hava Harp Okulu'nda Elektronik Mühendisliği alanında yüksek lisans eğitimi ise Wright-Patterson Hava Kuvvetleri Üssü'ndeki Hava Kuvvetleri Teknoloji Enstitüsü'nde tamamlamış.
Uzaydaki ilk Türk, Hava Kuvvetleri'nde T-41, SF-260, T-37, T-38, F-5, KC-135 ve F-16 gibi birçok uçakla 15 yıl boyunca uçmuş, THY’de 7 yıl kaptan pilotluk yapmış.
Ayrıca Adana’daki üste, F-16 ve KC-135R pilotlarının sınavlarının yapılması ve filo dokümantasyon standartlarının denetlenmesi görevlerini de yapmış.
Sonra günlerden bir gün uzaya bir Türk’ün gönderileceği konuşulmuş. Uzayda bir heyecan yaşamak, oradan ‘’Rize’nin yaylaları görünüyor mu’’ diye bakmak, keyifli bir uzay yolculuğunun heyecanına hepimizi ortak etmek gibi ‘’turist’’ denilen bir kişi değil de bilimsel çalışmalar yürütmek için, uzay araçlarını kontrol etmeye yönelik bilgisi olan Alper Gezeravcı gönderilmiş. Çünkü Türkiye kendi imkanlarını oluşturmadan, uzay çalışmalarını uluslararası seviyeye çıkarmadan, yeterince yatırımı yapmadan önce ilk adım olarak tecrübe kazanacak insanlara ve ilk astronotlara ihtiyaç duyuyor.
Uzayda var olmak ciddi bir iştir. Bilgi, birikim ve tecrübe gerektirir. Bunların hiçbiri henüz bizde yok. Olması için astronot yetiştirmeliyiz. Ama bunu yaparken merdivenlerin basamaklarının birer birer değil. Üçer beşer çıkmalıyız.
Türkiye'nin ilk Astronotu Alper Gezeravcı Uluslararası Uzay İstasyonu'nda, 14 gün boyunca aralarında kanserden bağışıklık hücrelerine, alglerden propolise kadar çalışmaların bulunduğu 13 deney gerçekleştirecek.
Bunu yapabilmek için Alper Bey 200 ayrı testten geçmiş, 2 yıl da hazırlık eğitimleri almış.
Yani bu iş ‘’55 Milyon Dolarlık Turizm Faaliyeti’’ değilmiş. Şimdilik Elon’a ihtiyaç duyduğumuz ilk adımımızmış. Turizm için Alperler yetiştirmeye gerek yok.
Petrol, doğal gaz ya da bizi kısa yoldan zengin edecek, cari açığı falan kapatacak bir şey yoksa ki yok… ‘’Asgari ücret böyleyken, emekli bu durumdayken ne gerek var’’ ‘’Ayranımız yok içmeye...’’ gibi cümlelerle konuşmanın da bugünün dünyasında cehaletten kaynaklı olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü gelecek orada.
Susanlar, küçümseyenler ve az öncekilerin tamamını yapanlardan bazıları da siyasi… Onlar kendilerini ve partilerini marjinalleştirmeye devam ediyor.Türkiye ile kalpleri çarpamıyor.
Galatasaray Murat Kurum, Fenerbahçe Ekrem İmamoğlu
Başlıkta okuduğunuz şey bence çok tehlikeli.
Riyad’daki Süper Kupa maçının oynamamasına sebep olan olayların, Türkiye’deki sosyal medya trolleri tarafından ‘’Ali Koç’un iktidara karşı bir oyunu’’ gibi gösterilmeye çalışılması bir vakıa idi.
Ali Koç ve onun neredeyse her şeyi olmuş olan Fenerbahçe’yi siyasi kutuplaşmanın bir aracı haline getirip ne elde etmeye çalıştılar bilmiyorum. Tartışmayı Arap düşmanlığı, laiklik vb gibi farklı mecralara da götürmek isteyenler oldu.
Spor kulüpleri siyasetteki tarafsızlığını her zaman korumalı. Ali Koç da kendi zaviyesinden doğru açıklamalar yaptı. Camiasını korudu. Devleti korudu. Federasyona ve Riyad’daki yetkililere topu attı.
Ama olmaması gereken bir şey oldu. Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, Murat Kurum’un 3 büyük kulübü ziyaret ettiği gün Kurum’un ziyareti esansında, “Şahsi kanaatim, sayın bakanın İstanbul için bir şans olduğunu, faaliyetlerini özellikle İstanbul'un ihtiyaçları çerçevesinde sürdüreceğinden ben son derece eminim” dedi.
Galatasaray başkanı taraf olmaz. Galatasaray başkanı birilerinin ‘’Galatasaray Murat Kurum, Fenerbahçe Ekrem İmamoğlu’’ uzağına hizmet etmez. Siyasetteki seçim dönemi için geçerli oluşacak kutuplaşmayı yeşil sahalara taşıyacak, ateşe benzin dökercesine konuşmaz. Bu düşüncesini Dursun Özbek olarak söyleyebilir, hatta belki Ali Koç da aynı şeyleri düşünüyordur ama Galatasaray Başkanı olarak kürsüde söyleyemez.
17 yıl önce Hrant Dink öldürüldü sizce katilleri bulundu mu?
Silahı tutan el yattı, çıktı. Aramızda dolaşıyor. Hemşehrim, meslek büyüğüm katledileli 17 yıl oldu.
Sizce katilleri yani silahı tutturanlar, silaha ihtiyaç duyanlar, onun susmasını isteyenler, o susunca, o ölünce rahatlayacak olanlar bulundu mu?
Ogün silahı tuttu, yattı, çıktı. Bugün de adını değiştiriyor. Adı batasıcalar bir gün dahi olsa utandı mı?
Agos önünde bir anma olur. Karanfil bırakılır. Sonra da dağılınır. Tıpkı ‘’Yattı, çıktı’’ dediğimiz gibi… Karanfil bırakmaya hazır mıyız?