Cumhurbaşkanlığı İletişim Daire Başkanlığı'nın basın kartını iptal ettiği yüzlerce gazeteciden birinin de 75 yaşındaki Erbil Tuşalp olduğu ortaya çıktı.
1975 yılında mesleğe adım attığını ve o günden itibaren de basın kartını şerefiyle taşıdığını, gazeteciliği de hakkıyla yaptığını belirten Tuşalp "Bu benim için onur belgesidir" dedi. Tuşalp, "bunu yapanlarda azıcık utanma olsaydı, yapmazlardı" ifadelerini kullandı.
"Yüzlerce gazetecinin hapiste olduğu bir dönemde benim yaşadıklarım ne ki? ifadelerini kullanan Tuşalp, iktidarın rüşveti, yolsuzluğu suç olmaktan çıkardığını ancak başka suçlar türettiğini söyledi. Tuşalp iktidarın yargıyı bir baskı aracı olarak kullandığını belirterek "bilmem ne örgütüne üye olmamakla birlikte' diye başlayan suçlar icat ettiler" dedi.
"Bu adamlardan başka ne beklenir. Gülüp geçeceğiz. Bu benim için onur belgesidir. Bu adamların yaptıkları tarihi durdurmaya kalkmaktır" diyen Tuşalp, "Şeriat anonim şirketi dedik kızdılar demek ki... Şeriatı beklerken dedik ona da kızdılar anlaşılan. İslam faşizmi dedik ona da kızdılar. İslam imparatorluğu dedik yine kızdılar ki bunu yaptılar" ifadelerini kullandı.
Tuşalp, "Onlar bu yaptıklarından utanırlar mı bilmem. Onların yüzlerinde kızarma yok. 12 Eylül döneminde yaşananlara benzemiyor. O zamankilerin azıcık utanması vardı. Onların yüzü kızarıyordu, özeleştiri bile yapanlar çıktı. Bunların öyle bir derdi yok" dedi.
"Bunların planları, programları Amerika'dan gelmiş" diyen Tuşalp şöyle konuştu:
1980'den bu tarafa Amerikaya giden Adalet Bakanı çalışanlarının araştırılması lazım. 12 Elül döneminde büyük bir sendika davasının karar duruşmasından önce hakimler Amerikaya gitti. Mahkeme ara verdi, 15 gün sonra geldiler. Bu yaşananlar 12 Eylül'de DİSK yargılamasında oldu.
Tuşalp genç gazetecilere ise şöyle seslendi:
Bila kayd ü şart (kayıtsız, şartsız) ayakta kalacaksınız. Başka bir çaresi yok bunun. Ama ayakta kalma şartları zor. Demokrasi için, hukuk için, adalet için sonuna kadar direneceksiniz, direneceğiz.