Gündem Bilim Teknoloji Spor Dünya Ekonomi Siyaset Sağlık Eğitim Kültür Sanat Magazin Yaşam Reklam Künye Gizlilik Sözleşmesi İletişim
Yazılım ve Tasarım: Bilgin Pro © 2024KRT TV Tüm Hakları Saklıdır

1610 yıllık Bukoleon sarayı’nda restorasyon çalışmaları başlatıldı

Fatih'te bulunan ve son dönemde definecilerin hedefi olan UNESCO'nun dünya mirası listesinde yer alan 1610 yıllık Bukoleon Sarayı'nda restorasyon çalışması başlatıldı. Kaderine terk edilmiş saray, 2 yıl sürmesi beklenen restorasyon çalışmaları bitince açık müzeye dönüştürülerek turizme kazandırılacak.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Fatihte bulunan ve UNESCO’nun dünya mirası listesinde yer alan 1610 yıllık Bukoleon Sarayı’nda restorasyon çalışması başlattı.

Günümüze kadar pek çok tahribata uğrayan, önünde bulunan sahil yolu, arkasında bulunan tren yolu yapımlarıyla da bir bölümü yıkılan sarayın kalan kısımları restore edilerek turizme kazandırılacak.

İBB ÇALIŞMA YAPTI

Kaderine terk edilen ve bakımsız kalan saray definecilerin de hedefi olmuş ve bazı noktaları tahrip edilmişti. İBB ekipleri bir süredir yürüttükleri çalışmalarla günümüze kalan bölümlerde ilk olarak temizlik çalışması yaptı.

İmparatorların limandan saraya giriş yaptığı “İmparator İskelesi” bölümünde molozların altında kalan ve yaklaşık bir metrelik yüzey kazıma çalışmaları ile saraya ait bazı sütun ve paye bölümleri gün yüzüne çıkarıldı.

1610 yıllık sarayın günümüze kalan kısımları Pharos Kulesi, İmparator İskelesi, sarnıç bölümleri bulunuyor. Çalışmalar bittiğinde imparatorların Marmara Denizi’ni seyrettikleri tahmin edilen teras kısmı da ziyaretçiler tarafından görülebilecek.

“AÇIK HAVA MÜZESİ OLACAK”

1610 yıllık yapının günümüze kalan kısımlarında yürütülen çalışmalarla ilgili İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Varlıkları Proje Müdürü Merve Gedik bilgi verdi. Sarayın tarihçesini anlatan Gedik, “5. yüzyıla tarihlenen bir Bizans Sarayı kalıntılarının üzerineyiz aslında. Yaklaşık 1600 yıllık bir yapı burası. Çeşitli dönemlerden geçmiş, Bizans döneminde de bazı istilalarda zarar görmüş ve sonrasında Tekfur Sarayı’na taşınmasıyla birlikte atıl hale gelmiş bir saray” dedi.

Dönem dönem sarayın çeşitli tahribatlara uğradığından bahseden Gedik, sarayın Osmanlı döneminde çıkan bir yangında da tahrip olduğunu anlattı.

Yakın dönemde de sarayın bazı bölümlerin zarar gördüğünü söyleyen Gedik,” Arkasından demiryolu, ön taraftan da sahil yolunun geçmesiyle ciddi bir kısmını da bu yollarla birlikte kaybetmiş. Günümüze de bu haliyle ulaşabilmiş bir Bizans sarayı. Biz burada bu halinin daha fazla zarar görmemesi, olduğu gibi bu haliyle gelecek nesillere aktarılabilmesi adına restorasyon ve konservasyon çalışmalarına başladık” dedi. Çalışmaların oluşturulan bir bilim heyeti eşliğinde sürdüğüne değinen Gedik, “Elimizdeki mirasın ne ebatta olduğunu, ne derecede olduğunu anlayabilmemiz adına bu yüzey kazılarını ve temizliklerini yapmamız gerekiyor ki alanı en doğru şekilde, en iyi şekilde açık hava müzesi olarak değerlendirip ziyaretçilerine gezdirebilelim diye” şeklinde konuştu.

“SADECE DOĞU KISMI AYAKTA KALMIŞ DURUMDA”

Sarayın günümüze kalan kısımlarıyla ilgili de bilgi veren Gedik, şunları söyledi;

Girişte gördüğümüz uzun bir kule var, Pharos Kulesi. Orası deniz feneri gibi aslında. Çünkü burası bir liman olarak inşa ediliyor. Bu limana imparator iskelesi olan kısmından imparator geliyor saraya çıkıyor. Bu kısımda aslında mermer payeler var. Bir de ön kısmında balkonlu bir kısmı olduğunu düşünüyoruz saraya ait.

Dediğim gibi burada sadece doğu kısmı ayakta kalmış durumda. Pharos Kulesi, İmparator İskelesi ve alt kısımda bir sarnıç. Buralarda kapsamlı restorasyon çalışmalarına başladık.

Burada aslında deniz surları ile birlikte gelen ve surlarla birlikte şekillenen bir saray kalıntısı var. Dolayısıyla aslında İstanbul için gezilebilecek güzel bir güzergah üzerinde bulunan bir nokta burası. O yüzden bu alanın doğru yürüyüş yolları ve ziyaretçi merkezleriyle şehrin kullanıcılarına ve tabi ki dışarıdan gelecek turistlere kazandırılması lazım.

Çünkü ciddi bir turizm çekiciliği olduğunu düşünüyoruz. Burada bulunan kalan kısmı kapsamlı bir restorasyon uygulamasıyla ama asla rekonstrüktif bir bakış açısıyla değil.

Yani tamamlama bütünleme gibi değil, bu olanları harap halini harabe dondurma kapsamında uygulamalarını yaparak harabe estetiği sonrasında sunmasını istiyoruz. Bu şekilde restorasyon çalışmalarımız tamamlayacağız.

Çalışmaların yaklaşık 2 sene sürmesi bekleniyor.

İlginizi Çekebilir
SONRAKİ HABER